Acıya Tanıklık: Savaşın gerçek yüzünü fotoğraflamak

New York Times foto muhabiri olan Lynsey Addario, Ukrayna’da sahadaki deneyimlerini ve zor anlarda insanlarla nasıl iletişim kurduğunu anlatıyor.

“Onlar adına alınan kararlar yüzünden aile üyelerini, evlerini, her şeyini kaybeden masum insanlara odaklanıyorum.”

*Emmett Lindner’in Lynsey Addario ile yaptığı röportaj, SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu tarafından tercüme edilmiştir.

Ukrayna’da fotoğraflarınızla en çok neyi anlatmak istiyorsunuz?

Çoğunlukla savaşın gerçek yüzünü. Genellikle sivillere, kadınlara ve çocuklara odaklanırım çünkü benim için bunlar savaşın kurbanlarıdır; savaşa katılmazlar, onlar adına alınan kararlar yüzünden aile üyelerini, evlerini, eşyalarını kaybeden masum kurbanlardır. Bu yüzden sivillere odaklanmanın sadece çatışmalara odaklanmaktan daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Erişebildiğim ve beni çeken şey bu; bir birey olarak, bir insan olarak, bir anne olarak, bir kadın olarak, bunu uzun zamandır yapan biri olarak. Bir gazeteci ve bir insan olarak geliştiğimi düşünüyorum – 20 yıl öncekiyle aynı kişi değilim. Meslektaşlarımın çalışmalarına bakıyorum ve düşünüyorum. Gerçekten fotoğraflarımda yeterince duman, ateş veya bomba yok ve yeterince risk almıyorum; ön saflara kadar gitmiyorum. Sürekli, bir nevi, sahip olmadığım şeyler için kendimi hırpalıyorum.

Kaotik anları fotoğraflarken özneleriyle nasıl iletişim kuruyorsunuz?

İnsanlara karşı her zaman çok saygılı olmaya çalışırım. Her zaman kameramı kaldırarak izin almaya çalışırım. Dilini konuşamıyorsam, göz teması kurar ve iyi olduklarından emin olurum. Bazı insanlar fotoğrafının çekilmesini istemiyorlar, çok duygusallar, çok fazla şey yaşıyorlar. Ve tabii ki buna saygı duyuyorum.

Birlikte çalıştığım bir tercüman veya ortağım varsa, onlardan her zaman beni tanıtmalarını ve The New York Times ile çalıştığımı ve uluslararası toplumun neler olduğunu görmesinin gerçekten önemli olduğunu açıklamalarını isterim.

Fotoğraf çekerken anları bağlamı içinde vermeye çalışıyor musunuz?

Her gün ne çekeceğimi planlarken şunu düşünüyorum: Anlatı nerede? Bu savaşın neresindeyiz? Neleri dahil etmem gerekiyor? Bu gerçekten önemli. Benim işim her şeyden önce gazetecelik, sonra fotoğrafçılık. Çektiğim her fotoğrafta bir hikaye anlatmaya çalışıyorum.

İnsanların neler olup bittiğini anlaması için fotoğrafın nasıl çerçeveleneceğini, fotoğraflara hangi bilgilerin girmesi gerektiğini kafamda çiziyorum. Çerçeveye duygu kadar bilgiyi de dahil etmeye çalışıyorum. Çağrışım yaptıran fotoğraflar çekmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda bir durumu aktaran ve bir hikaye anlatan fotoğraflar çekmeye çalışıyorum.

Ukrayna’da çektiğiniz herhangi bir fotoğraf, savaşı nasıl fotoğrafladığınızı değiştirdi mi?

Bunu 20 yıldan fazla bir süredir yapıyorum – Afganistan’dan Irak’a, Darfur’dan, Yemen’e, Suriye’den, Libya ve Lübnan’a, savaşı, savaş kurbanlarını ve sivil kayıpları belgeliyorum. Her yer çok farklı. Genellikle, çatışma bölgesindeki bir fotoğrafçı olarak, bir patlama duyar ve sonrasını belgelemek için ona doğru koşarız. Irpin’de ise saldırı esnasında oradaydım ve bu yüzden biraz şok halinde ve hayatta kalma modundaydım. Neredeyse ölüyordum.

O anlarda odaklanmaya çalışıyorum ama aynı zamanda kendime ne yapmam gerektiğini de hatırlatmam gerekiyor. Kısmen içgüdüsel olmanız, ama aynı zamanda kısmen de şimdiki zamana geri dönmeniz gerekiyor. Özellikle ölenlerin fotoğrafını çekerken saygılı olmayı da unutmamalıyım.

Her zaman fotoğraflamaya çalışırım ve sonra neleri editleyeceğime, nasıl editleyeceğime ve neleri yayınlayacağıma editörümle birlikte karar veririm. Psikolojik olarak o anda herhangi bir editoryal karar verecek durumda değilim çünkü çok duygusalım. Ancak fotoğrafları çekmenin de önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bunu yapmak için yalnızca birkaç saniyeniz var, çoğu zaman çok tehlikeli. Fotoğrafı çekmek ve bu kararları daha sonra almak, çekmemekten daha iyidir.

/New York Times /

*Lindsay Addario’nun fotoğraflarına buradan ulaşabilirsiniz.