Afgan Gazeteci Kadınların Kurtarılmaya Değil, Desteklenmeye İhtiyacı Var

Afgan araştırmacı Preethi Nallu, Open Democracy için kaleme aldığı yazısında Afgan kadın gazetecilerin bilgi birikiminin ve haklarının korunması için mücadele edilmesi gerektiğini söylüyor.

ABD ordusu Kabil’e girip Taliban’ı devirdiğinde Wahida sadece sekiz yaşındaydı. 20 yıl önceydi ama o günleri daha dün gibi hatırlıyor.
Geçtiğimiz hafta Afganistan’dan bana, “Özgür bir ülkeye sahip olacağımızı düşünmüştüm” demişti. Ancak birlikler asla ayrılmadı ve Wahida’nın da içinde bulunduğu neslin kolektif hafızasına kazındı. Wahida, 13 yaşına geldiğinde televizyonda daha fazla gazeteci kadın görmeye başladı. İçinde gazetecilik ve hak savunuculuğu tutkusuna dönüşecek bir kıvılcım yandı.
Wahida, o dönemde kadın haklarında gözle görülür ilerleme kaydedildiğini hatırlıyor, Afgan kamu hayatında toplumsal cinsiyet perspektifinin fark yarattığı yeni bir çağın parçası olduğunu hissediyordu. Wahida üniversiteye kaydolduğunda, ülkesindeki yabancı birliklerin varlığını istemeyerek de olsa kabul etmişti. Bağımsız, birleştirici bir liderlik olmadan, 11 Eylül sonrası dönemde elde edilen tüm kazanımların kırılgan ve tersine çevrilebilir olduğunu biliyordu. Böyle bir liderlik asla gerçekleşmedi. Wahida, ülke çapındaki birçok akranı gibi, Afganistan’daki trajedinin, ülkeyi birçok alanda istikrara kavuşturmadaki başarısızlığın sonucu olduğunu düşünüyor.
Wahida, medyada reformun yaşandığı, gazeteciliğin altın yılları olan 2010’ların başında radyo muhabiri olarak çalıştı. Ancak sektör, kayırmacılık, yolsuzluk derinlere nüfuz etmiş ataerkil yapılanmaya kadar birçok sorunla boğuşuyordu. Yine de, değişen iklimin heyecanıyla, son on yılda bağımsız gazetecilik ortamının önemli bir mimarı olan Afgan Gazeteciler Güvenlik Komitesi’ne (AJSC) katıldı.
Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinin ardından Wahida bir yandan kendi kaçışını planlarken, bir yandan da gazetecilerin güvenliğini sağlamak için gece gündüz çalışıyor. Birçoğu ölüm tehditleriyle karşı karşıya kalırken, diğerlerinin daha şimdiden canına kastedildi.
14 Ağustos’ta Wahida ile konuştuğumda, ülkedeki 34 ilde görev yapan diğer 40 meslektaşıyla birlikte acil durum malzemelerinin ve tahliye planlarının düzenlenmesine yardım ediyordu. Kendi hayatlarını riske atarak, ikisi kadın olmak üzere medya çalışanları için sekiz güvenli ev kurdular. Tahliye edilenlerden biri de Sumaya. Wahida’dan 15 yaş büyük deneyimli bir gazeteci olan Sumaya, geçen hafta acil vize programıyla Pakistan’a kaçtı. “Yeni Taliban’ın gerçekten ılımlı olup olmadığı” sorusundan nefret ediyor.
Sumaya’nın gençliği, eğitime erişimi olmadan, Taliban yönetiminin kısıtlamaları altında geçmişti. Taliban’ın reform yapma olasılığı, özellikle kendilerini ve ailelerinin hayatını kurtarmak için ülkeden kaçan birçok kadın çalışan için bir anlam ifade etmiyor. Sumaya bana, “Bırakın kariyer yapmayı, bir erkek vasi olmadan evimi terk edemezdim,” dedi. Taliban’ın yönetimi devraldığı günlerde, özellikle ülkenin kırsal kesimlerinde, sokaklarda koruyucuların eşlik ettiği kadınların sayısının arttığı gözlemlendi.
Kritik bir eşik
Afganistan’da yerinden edilme geçtiğimiz haftalarda katlanarak arttı ve yılın başından bu yana 400 binden fazla kişi evini kaybetti. Bu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 300’lük bir artış anlamına geliyor. Birçok yabancı gazeteci gibi, Afganistan’a nispeten sınırsız erişim ayrıcalığına sahip oldum.  Afganların yerinden edilmesi hakkında haber yapıyordum ve yakın zamanda gazetecilerin ve hak savunucularının haklarını savunmaya başlamıştım.
Afganistan’ı en son Kasım 2020’de Afgan sığınmacılarla ilgili bir belgesel filmi bitirmek için ziyaret ettim. İki haftalık ziyaretim sırasında, intihar bombacıları batı Kabil’de okula devam eden 34 çocuğu öldürdü ve silahlı kişiler Kabil Üniversitesi’ne baskın düzenleyerek 32 öğrenciyi öldürdü, Gazni vilayetinde ise bir askeri üsse düzenlenen saldırıda 32 Afgan askeri öldü. Celalabad ve Kabil arasında milisler tarafından rastgele durduruldum. Bamiyan’da ben şehirden ayrılırken bombalı saldırılarda 14 kişi hayatını kaybetti.  Bu süreç, önümüzdeki aylarda başımıza geleceklere dair üzücü bir uyarıydı.
Son konuşmamızda, Wahida Kabil Havaalanı’na varmıştı.  Ona dayatılan gerçekle hesaplaşırken, hikayesini ve akranlarının ihtiyaçlarını aktarmaya söz verdim.
Bu, ülke tarihinde çok önemli bir eşik ve gerçekler iç karartıcı görünüyor.  Kadınlara ayrılan alan hızla daralıyor. Ancak dünya, siyasi müzakerelerin dar sınırları içinde neyin mümkün olduğunu düşünürken, medya çalışanlarının yaşamları doğrudan tehdit altında. AJSC ve diğer kuruluşlar, havaalanını korumak ve binaya ulaşmaya çalışanlara eşlik etmek için ABD askeri desteğinin devam etmesi çağrısında bulunuyorlar. Kabil Havaalanı dışındaki son bombalama, yeni güvenlik planlarına yol açabilir.  Sahadaki örgütleri dinlemeye devam etmeliyiz.
Afgan kadınları için sırada ne var?
Diğer yandan, birçok Afgan dünyanın farklı yerlerine sırtlarındaki kıyafetlerden başka hiçbir şey olmadan geliyor. Yeni hayatlarına uyum sağlamak için yerel kuruluşların acil yardımına ihtiyaçları var.  Uzun vadede, Afganları kabul eden ülkeler, travma tedavisi görmelerini ve çalışma alanlarında kalmaları için fırsatlar sağlamalıdır.  Sürgüne zorlanan entelektüel birikimin korunmasına yardımcı olmamız çok önemli.
Uluslararası medya, Afgan kadınlara kendi hikayelerini kendi sözleriyle anlatmaları için daha fazla fırsat sağlamalı.  Batı medyasının tepeden bakan manşetlerine cevaben, kadın Afgan meslektaşlarım bana “kurtarılmaları” ihtiyaçları olmadığını hatırlattı.  Nerede olurlarsa olsunlar desteklenmeleri ve haklarının korunması gerekiyor.

 

/eka/