Bizi bahar kelebekleri gibi renkli kılan yaşam tarzımızdır

Akademi eğitim tartışmalarımız tam da yazın ruhuna uygun bir sıcaklıkla devam ediyor. Bu gün de özgürlük soruna dönük başlatılan tartışmalarımız devam ederken, subayımızın cihaz bağlantısı ile hepimiz bu gün görev olduğunu anladık. 

Erzak gelmişti ve gidip almamız gerekiyordu. Eğitim tartışmalarımızın son saatinde erzaktan dolayı ara verdik. Göreve giden arkadaşlar olarak büyük bir sevinç ile hepimiz torbalarımızı, çantalarımızı ayarlamaya çalıştık. 

Yaşamımız da bize ruh katan, bahar kelebekleri gibi bizi renkli kılan komün yaşam tarzımızdır. Yaşamın her alanında sorumluluklarının bilincinde olan gerilla gönüllü bir temelde bunun gerekliliklerini yerine getirmeye çalışır. 

On beş arkadaş sırtla yük taşıyacak, üç arkadaş da katırla gidecekti. Sayıyı öğrenir öğrenmez herkes gönüllü olarak hareket etmeye başladı. Tabi bazen de tatlı kavgalar olmuyor değil, nokta da kalan arkadaşlarla göreve giden arkadaşlar arasında ‘ben geleceğim’ tartışması. 

Pratik görevlere arkadaşlar düzenli gidiyorlar. Doğal bir sıralama dâhilinde bu işliyor. Fiziki açısında zorlanan arkadaşların dışında diğer arkadaşlar bir iş bölümü dâhilinde katılım gösteriyor. Kalan yoldaşlar arkadaşların yemek, banyo vb. ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar. 

Gerillanın iş bölümü salt pratik çalışmalar açısından değil yaşamın diğer alanlarında da söz konusudur. Bugünkü iş bölümü temelinde düzenlememizi yapıp yola çıktık. Erzak yeri bulunduğumuz noktadan gidiş-geliş olarak üç saat sürüyor. Yola çıkar çıkmaz türkülerin ardı arkası kesilmiyor. Gençler her zamanki gibi ilk yamacı büyük bir hız ile aşarken, onlara yetişmenin telaşını yaşayan biz orta yaşlılar biraz zorlanmıyoruz değiliz. 

Yol süreci büyük bir coşku ile geçiyor. Eğitim potlarımız temel espri gündemimiz olurken bu konu da rekor kıran yoldaşları da ödüllendirmekten geri kalmıyoruz. Bu sohbetlerin sıcaklığında erzak yerimize ulaştık. Gelen meyve ve sebzeleri herkes kaldırabileceği kadar yük yaparak yol çıktı. 

Tabi bu arada gelen kocaman üzümleri buz gibi soğuk su ile yıkayarak yemenin tadı da başka oluyor. Katır grubu ile gelen arkadaşların yükü yüklemesine yardım ederek, ellerimizde yıkadığımız üzümler yola koyulduk. Bizim katır biraz problemli. Onun dilinden iyi anlamak gerekir. Yükünü nerede atacağı, nerede kaçacağı belli olmuyor.

 Bu nedenle katır grubunda yer alan arkadaşların işi biraz zorlaşıyor. Biz onlara şans dileyerek ayrıldık. Dönüş yolunda tempomuzda biraz düşme  oldu. Her arkadaş için olmasa da biz bir grup arkadaş için zorlanma söz konusu olmuyor değil . 

Sonunda noktaya görevin tatlı yorgunluğu içinde ulaştık. Yoldaşların hazırlığı insana tüm yorgunluğu unutturuyor. Tabi, bu arada saatler geçiyor katır grubumuzdan haber yok. Beş saatlik bir zaman dolunca ister istemez kaygılandık. 

Katırın yükünü atmış olabileceğini ya da kaçmış olabileceğini düşündüğümüz için hemen takviye güç gönderdik. Katır grubumuz altı sonra noktaya perişan bir halde geldi. Herkes görevin ayrıntılarını merak ediyordu. Tabi arkadaşlar yorgun idi ve anlatım için sabahı beklemek gerekiyordu. Sabah kahvaltımız bu anlamda oldukça zengin geçecekti. 

Ve kahvaltıda arkadaşlar anlatmaya başladı. Tabi Zaxo yoldaş bu konularda müthiş bir anlatım gücüne sahiptir. Olayları tam bir tiyatro tarzında anlatmada büyük bir yeteneğe sahiptir. Kendine has üslubu ile buna farklı bir renk katmaktadır. 

Zaxo arkadaş anlattıkça bizim kahkahalarımız da yükselmeye başlıyor. Meğer bizim katır tam da noktaya yarım saat kalan kendisini patikada yere atıyor. İki saat bu patikadan bir adım bile atmıyor. Arkadaşlar ilkin belki önde yılan var diye düşünüyorlar ancak yapılan arazi taraması sonucu böyle bir sonuca ulaşmıyorlar. 

Katırın inadı tutmuş, gitmez mi gitmez… Eee katır inadı deyip geçmemek lazım. Katırların zorlandıkların da intihar ettiklerini bildiğimiz de genel onlara fazla yük yüklemeyiz. Bu katıra da çok iyi bakıyoruz. Sabah ve akşam yeri değiştiriliyor. Otlanmalarının dışında tüm meyve ve sebze artıkları kendisine veriliyor. 

Bir de sık sık göreve gitmiyor. Yani anlayacağınız derdini anlamak zor, biz de fazla anlayamadık. Katır yürümeyince ne yapacağını bilmeyen Netewi yoldaş artık ağıtlar yakmaya, Berfin yoldaş da ona övgüler dizmeye başlamış. İnatçı katır bunu da yutmamış tabi, oturma eyleminde ısrar etmiş. Tüm görüşmeler, sanat-kültür çalışmalarına rağmen katırımız bir türlü diyaloga yanaşmamış. 

Sonunda arkadaşlar dört kasadan oluşan yükünün iki kasasını indirmişler ve katırımız birden canlanmış ve patikada yürümeye başlamış. İnatçı katırımızın kurnazlığı da böylelikle anlaşılmış. 

Tabi bu arada hem noktamızdan hem de yakınımızda bulunan diğer yoldaşlardan takviye güçler de yoldaşlara ulaşıyor. Oraya giden takviye güçlerden olan erkek arkadaşlarda birisi yürümesi için katıra sesleniyor tabi bu sesle birlikte katırımız daha güçlü yürümeye başlıyor.

 Bu kadar olmaz diyen Netewi yoldaş katırın cinsiyetçi yaklaşımları karşısında hayrete düşüyor. İnsanlar tatlı dilden anlamıyor ama bu hayvanlara ne oluyor, diyerek katırımızı sert eleştiriyor. ”İki saattir kendisini yere atmış ve biz ona tek bir kötü söz bile söylemedik, üstelik bütün yeteneklerimizi ortaya koyarak onu ikna etmeye çalıştık. Demek ki bize şiddeti dayatıyor ama ben asla ilkemden taviz vermem” diyor Netewi yoldaş ve katırı eleştiri yağmuruna tutuyor. 

‘’Aslında katırımız bir platformu hak etmiş ancak tek olması bu durumu zorlaştırıyor’’ diyen Berfin yoldaş da Netewi arkadaşı onaylıyor. Tam bir tiyatroya dönüşen bu görev hepimizin bugünkü gündemimi işgal etti. 

Katır uzun bir süre göreve gitmesin, güzelce dinlensin ve kendini gözden geçirsin kararı verdik ve eğitimize kaldığımız yerden devam ettik. 

Akşam da Özgür Ruh adlı animasyon filmini izledik. Bir at şahsında atların özgürlük mücadelesini içeren bir film. Kurgusu da, içeriğini de beğendik. Bağımsızlığına son derece tutkulu olan atı egemen güçler hiçbir biçimde evcilleştiremiyorlar. Esir düşüyor ancak büyük bir mücadele ile tekrar doğanın koynuna, var olduğu özgür mekânlara dönüyor. 

Bu film eğitim tartışmalarımız pekiştirmekle birlikte katırımız da özgürlük sorununa yaklaşımda bizi daha duyarlı kıldı. Katırla aramız bundan böyle nasıl olacak bilinmez çünkü inatçı bir katırımız var ve onun dilini çözmek, ona göre yaklaşmak görevlerimiz arasında olacak. 

Bu aynı zamanda bizim evrende var olan tüm canlı varlıklar karşısında bir sorumluluğumuz olmaktadır. 

Doğanın dilinden, evrendeki tüm canlıların dilinden anlamak hayatın anlamını da büyütme de bizleri daha güçlendirecektir…