Bir direniş sembolü: Rosa Luise Parks

Rosa Luise Parks, 4 Şubat 1913 yılında ABD Alabama eyaletinde doğdu. Adını ve inandığı düşünceleri dünya genelinde duyuran, bunun kavgasını veren ve bedelini ödeyen Rosa, siyah ten rengiyle Afroamerikandı.

Anne babasının evliliklerini sonlandırması nedeniyle anne ile birlikte Pine Level bölgesinde yaşamaya başladı. İlk eğitimi öğretmen olan annesi tarafından 11 yaşına kadar evde verildi. Endüstri Kız okulunu bitiren Rosa, eyalet zenci okuluna başladığında annesi ve büyükannesinin hastalığı nedeniyle eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.

Raymond Parks ile 1932 yılında evlendi, eşinin sayesinde lise eğitimini tamamladı. Eşi Raymond Parks berber, aynı zamanda ise Renkli İnsanları Geliştirme Ulusal Birliği’nin aktif üyesiydi.

Rosa Parks da birlikte üye olarak aktif bir rol aldı.

Tarihi değiştiren olay ise 1 Aralık 1955’de gerçekleşti. Montgomery de Cleveland Avenue otobüsünde başlayan tarihi dönüm, Rosa Parks’ın çalıştığı dikiş atölyesinden otobüse binmesiyle başladı.

1950 yıllarda ırk ayrımı yaygın bir şekilde hem kanunlarda hem de toplum arasında belirgin şekilde yürütülüyordu. Şehir otobüsleri beyazlar ve Afroamerikan olan yolcuları oturma düzeninde ayrıyordu.

Beyaz yolcular otobüsün ön koltuklarına otururken, Afroamerikan yolcular ise otobüsün arka kısmında oturabiliyordu. Herkes aynı ücrete tabi olmasına karşın otobüs dolduğunda ayakta kalan beyaz yolcular talep ettiği sürece siyahi yolcular koltuklarından kalkmak zorundaydı.

Otobüsü ikiye ayıran colored tabelasını gerek gördüğünde şoför geriye çekerek beyaz yolculara fazladan yer açıyordu. Bu durumda siyahi yolcuların itiraz etmesi dahilinde şoförün arabayı durdurup sürmeme yetkisi bulunuyordu.

Böylesi zalim, haksızlığın ön planda tutulduğu kamu düzeni Afroamerikan vatandaşların ikinci sınıf insan muamelesi görmesine neden oluyordu.

42 yaşında geçimini terzilik yaparak karşılayan Rosa, iş günün sonunda sadece bir an önce gitmek ve dinlenmek için otobüse bindi. Normal zamanlarda yapılan bir ayrım yüzünden çoğu zaman yürümeyi seçiyordu.

Sonrasında olayla ilgili ‘’Otobüslerdeki bu muameleye tahammülsüzlüğüm 1 Aralık günü başlamadı. Montgomery’de otobüse binmek yerine işe yürüyerek gidip geldiğim çoktur’’ yorumunu yapmıştı.

Ki James Blake adındaki şoför Afroamerikalı yolculara olan tahammülsüzlüğüyle bilinmesine rağmen, Rosa yorgunluktan umursamaz ve yerine oturur. Otobüsün ilk dört sırası dolduğunda bazı beyaz yolcular ayakta kalır, otobüsü durduran James Blake, colored tabelasını iki sıra arkaya çekerek Afrika-Amerikalı yolculara arkaya geçmesini buyurur.

Sürekli aşağılanmaktan ve bunu kabullenmekten bıktım

Rosa’nın yanında duran diğer üç erkek kalkıp arkaya geçerken Rosa Parks, kalkmak yerine boşalan cam kenarına geçerek şoföre isyan eden bakışlarla bakar. Artık bu ikili düzenden, itilip kakılmaktan ve yok sayılmaktan bıkmış, usanmıştır.

Şoförün “Neden kalkmıyorsun ?” soruna ise gayet rahat bir şekilde, ‘Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum.’ yanıtını verdi.

Bir röportajında o anı anlatırken, ”Artık bir insan ve bir vatandaş olarak hangi haklara sahip olmadığımı kesin olarak bilmek istiyordum. İnsanlar, benim o gün çok yorgun olduğum için koltuğumdan kalkmayı reddettiğimi söyleyip duruyorlar. Doğru, yorgundum ama asıl sebep bu değildi. İş günü olmasının fiziksel yorgunluğu değildi bu. Yaşlı da değildim, 42 yaşındaydım. Çok yorgundum. Sürekli aşağılanmaktan ve bunu kabullenmekten yorgundum’’ demiştir.

Polisi çağırarak Rosa Parks’ı otobüsten tutuklatarak çıkarttıran şoför, sözde kamu düzenini sağlıyordu. En doğal hakkı olan koltuğunu vermek istemeyen bir kadının hakkını gasp ettiğini düşünmüyordu.

Rosa Park verdiği röportajların birinde, “Aşağılanmak istemiyordum. Parasını ödediğim koltuktan kaldırılmak istemiyordum. Tutuklanmak gibi hevesim yoktu. Zaten işim başımdan aşkındı. Ancak o yol ayrımına gelince, direnişi seçmekte tereddüt etmedim. Çünkü buna artık yeterince katlandığımızı hissettim. Ne kadar taviz versek, ne kadar sussak, baskı da aynı oranda artıyordu.” diyerek düşüncelerini savundu.

Rosa’nın tutuklanması ilk başlarda çoğu kişi tarafından farkına varılmadı. NAACP Montgomery şubesi başkanı sendikacı Edgar Nixon ve Parks’ın bir arkadaşının 100 dolarlık kefaleti kendi cepleri üzerinden ödemesiyle Rosa tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Kadınların politik konseyi üyesi olan Jo Ann Robinson ayrıca Alabama Üniversite profesörü idi. Onunda bilgisine baş vurularak bir gece de 35 bin el ilanı basılarak halk boykota çağrıldı.

Boykotun başladığı gece, “İnsani muamele görünceye, siyahi şoförler de işe alınıncaya, ve ortadaki değişken statülü koltuklara ‘ilk gelen oturur’ statüsü verilinceye kadar” kararı alındı. Tam 381 gün süren boykot boyunca hiçbir Afrikalı-Amerikalı şehir otobüsüne binmedi.

Arabası olanlar otobüs ücreti karşılığında birbirlerine destek oldular, her yere yürüyerek gidip geldiler ve bazı beyaz kadınlar arabalarıyla yardımcı olarak gitmeleri gereken yere ulaşmalarını sağladı

Montgomery Otobüs boykotuna 40 bin kişi katıldı. Rosa Parks ise kamu düzenine itaatsizlikten 14 dolar cezaya çarptırıldı. Şehirde bir duyarlılık oluşmasına, boykotun işe yaramasına rağmen çoğu siyahi vatandaş şiddete uğrayarak caydırılmaya çalışıldı.

Mt Zion kilisesinde toplanan Rosa ve bir grup aktivist “Montgomery Improvement Association” bir topluluk kurmayı kararlaştırdılar. Ve başkanlığa ise Martin Luther King Jr. adındaki 26 yaşındaki vaiz seçildi. Devam eden süreçte Luther King’in evine bombalı saldırı düzenlendi.

381 gün süren ‘artık yeter!’ çağrısı ve boykot sonunda zafere ulaştı. Şehir belediye otobüslerini işleten şirket dahi büyük zarara uğramıştı.

Martin Luther King Jr. önderliğinde devam eden sivil haklar hareketi 1964 Sivil Haklar Yasasının çıkmasını sağladı. Siyahilere reva görülen ayrımcılığa son verilerek beyazlarla aynı haklara sahip oldukları kabul edildi.

Rosa Parks bu dönemde bir çok zorluğa göğüs gerdi, beyazların ona iş vermemesi ve şiddet gösterileriyle karşılaştı.

Rosa Parks 1994’de İsveç Stockholm tarafından Barış Ödülüne layık görüldü. 2O. yüzyılın ilk 20 insan figürü olarak seçildi…