Botan’dan Urfa’ya adalet yolculuğu

Şırnak Barış Anneleri Meclisi, Urfa’da 185 gündür katledilen aile üyeleri için adalet arayan Emine Şenyaşar’ı ziyaret etti. Acıları değil direnişi büyütmeye yola çıkan anneler, adalet arayışından asla vazgeçmeyecekleri vurgusunu yaptı.

 

Jin News’ten Rojda Aydın’ın haberi: 

“Adalet” uçsuz bucaksız bir çölde kaybolmak gibi. Çünkü bir yerlerde yüzyıllardır hukuksuzluğa, baskıya, zulme ve ölüme karşı adalet mücadelesi verildi ve verilmeye devam ediyor. Kaybolmuş, yitirilmiş adaletin tekrar sağlanması için hala bir inanç var. Ve o inanç bizleri hep ayakta tutuyor.  Her yerde adalet haykırışını yükseltme cesareti veriyor.
Kadınlar, kendi haklarının yanında, faili meçhule giden, katledilen, cezaevlerindeki yakınlarının ardından adalet taleplerini daha da büyüttü. Adaletsizliğe karşı direnen kadınlardan biri de AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınlarının saldırısı sonucu eşi ve iki oğlunu yitiren, saldırı sonrası bir oğlu cezaevinde olan ve saldırıdan yaralı kurtulan oğlu Ferit ile 185 gündür Urfa Adliyesi önünde direnen Emine Şenyaşar.
‘Güneşi kadınlar doğurur’ kadınların mücadelesini en iyi anlatan sözlerden biri. Kadınlar verdiği mücadele ile güneş gibi yolumuzu aydınlatıyor. Güneş gibi adaleti de doğuracaklar.
Kürdistan topraklarında yaşayan her bir Kürt, adaletsizliği yaşamış ve yaşıyor da. Hangi bir Kürt anne dokunsak, yüreklerinde nasıl derin ve hala iyileşmemiş yaraların olduğunu görürüz. Botan’da yaralarını direnişe dönüştürmüş kadınların coğrafyası.
Direnişin kuşanan çocukların direnişçi anneleri ile sabahın erken saatinde bir araya geliyoruz. İstikamet Urfa. Her ne kadar bir kentten diğerine yolculuk gibi görünse de gerçekte bir direniş hikayesinden diğer kadın mücadelesine doğru yol almak.
‘Biz anneler birbirimizin acısını iyi bilir ve anlarız’
Hemen kameramı açıp, Barış Annesi Ayşe Atabey’e neden Urfa’ya gitmek istediklerini ve hislerini soruyorum. Ayşe,“Emine anne için Urfa’ya gidiyoruz. O da bizim gibi yüreği yaralı. Ve onun yarasını biz anneler ancak anlayabiliriz. Ona destek olmak için gidiyoruz. Yıllardır bu haksız ve hukuksuzluğa karşı adalet yerini bulmadı. Ama biz anneler her zaman adalet isteğimizi ve arayışımızı dile getireceğiz. Bizler sadece barış sağlanmasını istiyoruz. Bu zulüm biterse adalet o zaman bu ülkeye gelir. Biz anneler birbirimizin acısını iyi bilir ve anlarız. Bu zulüm ve haksızlık son bulsun” diyor.
‘Yıllardır anneler olarak adalet mücadelesi veriyoruz’
Bir diğer mikrofon uzattığım Hatice Beytur ise Emine Ana’nın yalnız olmadığını vurgulayarak, “Biz anneler ölüm ve katliam istemiyoruz. Biz adalet ve barışın sağlanmasını istiyoruz. Biz annelerin yüreği yanıyor. Dünyada ki bütün annelerin Emine anneye destek verip, sesine ses olması gerekiyor. Bu zulüm bitsin ve katiller yargılansın. Emine annenin adalet arayışı bir an önce yerini bulması gerekiyor.Yıllardır biz anneler adalet mücadelesini veriyoruz. Ama bizler adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Eğer ki adalet sağlanırsa bu ülkede her şey daha güzel olacak” mesajını veriyor.
‘Adaleti de biz anneler sağlayacak’
Hezni Arslan da şu sözleri ekliyor: “Emine annenin yanında olmak için yola çıktık. Bu acıyı görmeyen ve bilmeyen bir insan bunu anlayamaz. Biz bütün annelere bu haksızlık ve hukuksuzluk yapıldı. Çocuklarımız Cizre bodrumlarında diri diri kimyasallarla yakıldı. Adaletin sağlanması için mücadele gerekiyor. Zulme karşı ayakta durup, direnmemiz gerekiyor. Biz anneler ancak bu adaleti sağlaya biliriz. Biz anneler nasıl ki direnişin sembolü olduysak, adaleti de biz anneler sağlayacak. Geç olmadan herkesin bu haksızlığı görüp, Emine anne ile dayanışma içerisine girmesi gerekiyor.”
Ezgilerle yol alıyoruz
Ezgiler ve zılgıtlarla yola koyuluyoruz. Tüm yolculuk boyunca sohbetler ediliyor, anlılar anlatılıyor. Her anlatılan anının ardından yitirilenler anısına saygı gibi bir sessizlik çöküyor arabanın içine, gözler pencereden dışarıya dalıyor. Belli bir zaman sonra yeniden hareketleniyor araç. Urfa’ya öğle sıcağında varıyoruz. Neyse ki Cizre’den sıcağa alışığız. Yürüyerek Emine annenin yanına gidiyoruz. İlk kavuşma anı yıllardır birbirlerini tanıyorlar gibi oluyor. Sanki farklı kentlerde yaşayan kız kardeşlerini görmüş gibi sıcak samimi karşılıyor, Emine anne bizi. Mücadele kadınları birbirine benzetiyor her birinde kazanacaklarının inancı, verdikleri mücadelenin haklılığının gururu var. Sonra sohbet başlıyor…
Emine Ana, Suruç Devlet Hastanesi’nde tanık olduğu katliam anlarını gözyaşları ile anlatıyor, diğer kadınlar da gözyaşı döküyor. Her ne kadar yaşananlar farklı olsa da, acıları aynı. Emine Ana’yı dinleyen kadınlar, “Sen değil adaleti sağlamayanlar hallerine ağlasın” diyor. Peki, hallerine ağlarlar mı, orası biraz muamma. Çünkü vicdanı olan bir insan ancak bunu yapabilir. O esnada sivil giyimli polislerin görüntü almasına tepki gösteren Emine anne, “Gidin katliam yapanları bulun. Her gün burada bizim peşimizdesiniz ne buldunuz?” diye soruyor.
Onlar ne buldu bilemem ama biz cesaret bulduk, umut bulduk. Daha sonra annelerle birlikte TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan’ın yaşamını yitiren annesi Lütfiye Gökkan’ın taziyesine geçiyoruz. Kentteki ziyaretlerimizi gerçekleştirip dönüş yoluna koyuluyoruz. Arabanın içi gelirkenki kadar hareketli değil ama daha güçlü görünüyor kadınlar, gece Şırnak’a varıyoruz, anneler gitmeden sözlerini söylüyorlar,adaleti sağlayana kadar durmayacağız….