Demokrasinin Feminizme ihtiyacı var…

Yönetim ve iktidar ilişkilerini herkes için adil ve eşit olarak değiştirmek, demokratik hakları için mücadele eden kesimleri güçlendirmek ve böylece demokrasimizi herkesi kendini özgür hissedecek kadar zenginleştirmek istiyoruz. Bunun için de demokrasinin feminizme ihtiyacı olduğunu söylüyoruz.

Demokratik haklar savunulmalı ve bunun için sürekli mücadele edilmelidir. Yeryüzünün tüm kıtalarındaki toplumlarda özellikle kadınların demokrasi ve özgürlükleri deneyimlemesi gerekir çünkü her yerde buna en çok kadınlar ihtiyaç duymaktadır. 

Geçtiğimiz yüzyılda da kadınlar hakları için savaştı ancak hepimiz için önümüzde daha uzun bir yol var. Sadece geri kalmış ülkelerde değil, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde de ataerkil cinsiyet düzeninden kurtuluş uzun sürecektir.

Bu sorun ne Almanya’da ne de dünyanın başka bir yerinde çözülmüş değil, hatta çözülmek üzere de değil. Şiddet, ayrımcılık, cinsiyetçilik, eşitsizlik her ülkede şu ya da bu biçimde devam ediyor.

Ama iyi haber de şu: Dünyanın her yerinde feminizm yükseliyor. Kadınlar endişelerinin beslediği taleplerini dünya çapında güçlü bir mücadele dalgasına dönüştürmüş durumda ve her yerde, her zaman hakları için savaşıyorlar.

Kadına yönelik küresel cinsel şiddet sistemi, küresel bir kadın itirazıyla karşılaşıyor ve bu mücadele gelecek yıllarda daha da yükselecektir. İnsanlığa özgür bir gelecek yolunda kadınlar öncülük edecektir.

Dünyanın neresinde olursa olsun kadınların yaşadığı bütün hayatlar benzerdir. Hepsinin de öyküsü ortaktır. Eşitsiz koşulların hüküm sürdüğü her yerde cinsel istismar, eril şiddet, ayrımcılık, dışlama vardır. Yaşananlar cinsel taciz, tecavüz, dışlama ve şiddetin bir ülkeye, bir kültüre veya bir dine bağlı olmadığını, cinsler arasındaki temel bir egemenlik ilişkisine dayandığını gösteriyor. Kadın- erkek arasındaki egemenlik ilişkisi ortadan kalkmadıkça, eşit ilişkiler kurulmadıkça bu olaylar yaşanmaya devam edecektir.

Kadınlar şimi ataerkil bir toplumun eşitsizliğine, ayrımcılığına ve güç dengesizliklerine karşı farklı feminizm fikirleriyle başarılı bir şekilde karşı koyuyorlar. Kendi bedenleri ve gelecekleri üzerinde kendilerinin karar verme hakları olduğunda ısrar ediyorlar. Eril egemen ilişkinin bütün iktidar biçimlerini cesaretle sarsıyorlar. 

Anti-feminizm, sağcı popülistlerin faşizme giriş kapısıdır

Aynı zamanda büyük bir karşı koyuşla da karşılaşıyorlar.  Avrupa’da, Amerika’da ve dünyanın birçok ülkesinde yeni sağ politika kadınları hedef alıyor. Sağcı popülistler anti-feminizm yaparak otoriter rejimin kapısını açmaya çalışıyor.

Kadın mücadelesi oldukça, göçmen, Müslüman, Yahudi, Budist vd. herkes için demokrasinin korunacağı ve gelişeceğini bildiklerinden kadın hareketine karşı tavır alıyorlar. Yeni sağ,kadın üzerinden göçmenle, ezilenle, özgür düşünenle mücadele ediyor. Irkçılık yer yer kadın düşmanlığı olarak ortaya çıkıyor.

Sağcı popülistler için iktidara açılan kapı, diğer şeylerin yanı sıra anti-feminizmdir. 

Uygar olma iddiasındaki Avrupa ve Amerika’da demokrasi güçleri bu anlamda bir yol ayrımındadır. Ya toplumda cinsiyet eşitliğini ve tüm toplumun politik, sosyal, ekonomik, kültürel katılımını sağlamak için mücadele eden kadın hareketine daha çok destek verecek ya da ırkçı ve kadın düşmanı sağ siyasete teslim olacak.

Yönetim ve iktidar ilişkileri değiştirmek, demokratikleştirmek ve tüm toplumu özgürleştirmek; açık ve demokratik bir toplumda yaşamak istiyorsak kadın mücadelesinin yanında, ona destek olmak durumundayız. 

Özgür yaşamanın temel dayanağının özgür kadın olduğunu unutmadan…

/hbs.de/