Diyarbakırlı kadınlar yanıtladı: Nasıl bir barış?

Jinnews mikrofonunu 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Diyarbakır’da yaşayan kadınlara uzattı.
AKP iktidarın ayrımcı, cinsiyetçi politikalarından kaynaklı barışın kısa vadede sağlanacağına inanmadıklarını söyleyen kadınlar, umut etmekten de vazgeçmediklerinin altını çizerken, Kürt sorununun demokratik çözümünü barışın zemini olarak görüyor.
Uluslararası kutlanan 1 Eylül Dünya Barış Günü çatışmaların, ırkçı saldırıların ve Kürt inkârcılığının gölgesinde karşılanıyor. Bölge illerinde barış talebine dair yapılacak miting ve açıklamalar için hazırlıklar devam ederken, Jinnews Diyarbakırlılara konuya ilişkin mikrofon uzatarak nasıl bir barış istediklerini sordu.
‘Barış için ilk koşul düşünce özgürlüğü’
Barışın sağlanması için öncelikle demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini belirten, Esin Kılıç,“Bir kere demokratik bir ülkede yaşamıyoruz. Düşüncelerimizi, fikirlerimizi söylemekten çekinir duruma geldik maalesef. Bu çekinme haliyle barış sağlanabilir mi? Düşünce özgürlüğü yok bir defa. Düşüncene dahi karışan bir ülke. Herkes sınıflandırılmış durumda. Bir kadın olarak huzur içinde ve refah içinde yaşamak istiyorum. Bunun içinde ilk koşul düşünce özgürlüğünün sağlanması olabilir” dedi.
‘Nefret dili olduğu sürece barış zor sağlanır’
Barışın sağlanmamasına geliştirilen nefret dilinin neden olduğunu söyleyen öğrenci Gamze Yakut, “Ülkede nefret dili olduğu sürece barış zor sağlanır. Barış sorumluluk gerektirir. Herkes bu sorumluluğu omuzlamalı. Barışın olmadığı yerlerde adaletsizlik olur, kavga bitmez. Kavganın, şiddetin bitmediği topraklarda savaş ve ölümler yaşanır. Şuan gördüğümüz gibi. Yaşanan adaletsizliğe bir an önce son vermek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Savaş, ölüm istemiyoruz’
Barışı “çiçek açmış bir ülke hayali” olarak nitelendiren öğrenci Beritan Ceren Aslan; kadına, doğaya dönük katliamların yaşandığı bu topraklarda bu hayalin gerçekleşeceğine inanmadığını kaydetti. Beritan, “Ülkede kadınlar katlediliyor ya da öz savunmalarını kullanarak kendilerine şiddet uygulayan ancak ceza almayan erkeği öldürmek zorunda kalıyor. Bir genç kadın olarak ben de çok kez tacize, şiddete maruz kaldım. Öldürülmekle tehdit edildim.  Kadınlar, düşünceler özgür olsun istiyorum. Özgür bir dünyada yaşamak istiyorum. Diyarbakır halkı olarak savaş, ölüm istemiyoruz” diye belirtti.
‘Umarım Kürdistan’a barış gelir’
Kürtlere dönük inkar politikalarına işaret eden Ayşe Doğan ise, Kürt sorunu çözüme kavuşturulmadan barışın ülkede sağlanamayacağını vurguladı. Ayşe, “Türklere dayatılan Kürt düşmanlığı ile bu ülkede barış zor. Irkçılıkla, inkarcılıkla barış sağlanmaz. Şuan inanılmaz bir Kürt düşmanlığı var. Irkçılık had safhada. Türklerin kendilerine dayatılan bu ırkçılığı aşmaları lazım. Barışın dünyadaki örneklerini görüyoruz. Çok zor değil barışı sağlamak. Barışı zorlaştıran ve imkansız kılan zihniyet sorunu. Aslında bence ülkede Kürt sorunundan ziyade Türk sorunu var. Çünkü geçmişten bu yana barışı isteyen Kürtler. Bu sorunu çıkmaza sürükleyenler en büyük sorunu oluşturuyor. Barış istenmiyorsa, Kürdistan’ın kurulması gerek bence. Şuan Kürdistan sömürgeleştiriliyor. Dilimiz, kültürümüz yasaklanıyor. 1 Eylül aynı zamanda benim doğum günüm. Tek dileğim barışın sağlanması. Umarım Kürdistan’a barış gelir” diye konuştu.
‘Ülkede faşizmden başka bir şey yok’
Ayrıştırıcı politikalardan kaynaklı barış ortamının sağlanacağına olan inancının zayıfladığını söyleyen Berfin Ezin, “Hala Türk-Kürt, Alevi-Sunni tartışması sürdürülüyor. Barışın sağlanması için öncelikle bu zihniyetin bitirilmesi gerekiyor. Barış için ilk koşul birliğin sağlanması. Örneğin ben Diyarbakırlıyım. Batıya gittiğimde dışlanıyorum. Bu barış değil bence. Kardeş deniyor ancak kardeş kardeşi katlediyor. Bu barış değil, olamaz. Biz bu zorlukları yaşıyoruz maalesef. Bu ülkede faşizmden başka bir şey yok. Buna neden olanlar ise başımızdakiler” dedi.
‘Barış uzak duruyor ama umut etmek de önemli’
Şeval Anık ise şunları dile getirdi: “Barış olsaydı biz şimdi bu halde mi olurduk. Barış olsaydı kardeşlik olurdu, insanlar birbirlerine kilitlenirdi. Yüzümüzden mutluluk akardı. Ama şimdi bakın böyle mi? Barışın sağlanması için insanların birbirine kenetlenmesi gerek. Barış olmadan özgürlük de olmaz. Barışın olmadığı yerde savaş, mutsuzluk vardır. Barış çok uzak duruyor ancak umut etmek de önemli elbette.”