Feminist bir tarih okuması: Ortaçağda kadınlar

Yazar Martha Gill, Guardian’daki yazısında, Ortaçağ dönemindeki kadınların yaşamı hakkındaki önyargılarımızı feminist bir okumayla yeniden değerlendirmeye açıyor.

Martha Gill / Guardian

Ortaçağda kadınlar için hayat nasıldı? Akla ilk olarak “korkunçtu” cevabı gelse de, bu aslında bir varsayım. Son zamanlarda araştırmacıların da bu konu üzerine daha fazla eğilmeye başladığını görüyoruz.

Eleanor Janega’nın yazdığı “The Once and Future Sex: Going Medieval on Women’s Roles in Society” ve Marion Turner’ın kaleme aldığı “The Wife of Bath: A Biography” adlı kitaplar, kadınların sadece daha müstehcen değil, aynı zamanda düşündüğümüzden daha da meşgul olduklarını iddia ediyor: Janega ve Turner’a göre, kadınlar Ortaçağda bira üreticisi, demirci, şair, öğretmen, tüccar ve usta zanaatkârlar olup aynı zamanda toprak sahibiydiler de. Bir kadının çeyizine, kocası ne isterse istesin, mülkün onda kalacağına dair kesin talimatlar eşlik ederdi çoğu zaman.

Bu çok yeni bir bakış açısı gibi görünse de, aslında öyle değil. Chaucer eserlerinde neşeli ve otoriter kadınlar tasvir etmişti. 1275’ten 1509’a kadar Londra’yı anlatan parşömen defterlerde kadın berberler, eczacılar, zırhçılar, gemiciler ve terziler ayrıntılı bir şekilde yer alıyordu. Aristokrat kadınların, aristokrat erkeklerden çok daha aşağı görüldüğü -mal olarak alınıp satıldığı ve süs eşyası olarak saklandığı- doğru olsa da, alt sınıf kadınlar nispeten hayatları üzerinde daha fazla söz sahibiydi.

Kadınların haklarını büyük ölçüde geriye götüren Rönesans dönemi oldu. Ekonomik güç el değiştirdikçe, ortaya çıkan orta sınıflar üst sınıfları taklit etmeye başladı. Kadınları eve hapsederek onları mali açıdan erkeklerin merhametine mahkum bıraktılar. Kadınların dini gücü de azaldı. 13. yüzyılda önsezilere sahip olan ve gaipten sesler duyan bir kadının aziz ilan edilmesi beklenirken, yüz yıl sonra kazığa bağlanıp yakılması daha muhtemeldi artık.

Bu neden yeni bir bilgi gibi geliyor? Ortaçağ hakkında bildiğimizi sandığımız şeylerin çoğu, bu döneme sanatsal bir saplantı duyan, şiirlerle ve Kral Arthur efsanesinin yeniden anlatımıyla kendi cinsel politikalarını empoze etmeyi başaran Viktorya döneminin eseri. (Viktorya dönemi kadınları pek çok açıdan 12. yüzyıldaki kadınlara göre daha büyük bir sosyal baskı altındaydı.)

Ancak modern hikaye anlatıcıları da cinsiyetçi revizyonizmden mesul. Ezilen soylu kadınların hayatlarını durmaksızın tekrarlıyor ve onların gizliden gizliye güçlenen daha alt sınıf kız kardeşlerini görmezden geliyoruz. Yoksul kadınlardan bahsedildiğinde ise fahişe ya da tecavüz kurbanı olarak onlara acımamız bekleniyor. Döneme “feminist bir bakış” getirmek isteyen yazarlar bile, bu bakış açısından kurtulamıyor. Örneğin Lena Dunham, 2022 tarihli Catherine called Birdy adlı filminde, 13. yüzyıldaki kahramanını Sylvia Pankhurstvari bir şekilde konuştururken, onun 14 yaşında yaklaşan evliliğini dönem için normal olarak tasvir ediyor. (Aslında 13. yüzyılda kadınlar 22 ila 25 yaşları arasında evleniyordu).

Ancak nedense bu tip fikirlere sıkı sıkıya sarılıyoruz. Bunlara karşı çıkanlar genellikle “tarihsel revizyonizm” ile suçlanıyor. Bu durum özellikle fantezi türü için geçerli; bu türde, aşırı derece “yiğit” kadın karakterleri bir kenara bırakırsak, dönemi kadın düşmanı bir fantezi olarak tasvir etme eğilimi yaygın. Game of Thrones’un yazarı George RR Martin bir keresinde dizideki kadınlara yönelik neredeyse parodi derecesindeki kötü muameleyi gerçekçi olduğu gerekçesiyle savunmuştu. “Kitaplarımın güçlü bir şekilde tarihsel gerçekliğe dayanmasını ve Ortaçağ toplumunun nasıl olduğunu göstermesini istedim.” İşin tuhafı, bu durum kadınların vücut kılları (ya da ejderhalar) için geçerli değildi.

Bu çok ilginç bir durum. Tarihsel önyargılarımızın çoğu tersi yönde ilerleme eğiliminde: Geçmişin şimdiki gibi olduğunu varsayıyoruz. Ancak konu toplumsal cinsiyet ilişkilerinin tarihi olduğunda, bunun tam tersi geçerli: Hikaye anlatıcıları kadınları gerçekte olduklarından daha ezilmiş olarak göstermekte ısrar ediyor.

Çeviri: Eda Doğançay

Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.

/esitlikadaletkadin.org/