Gültan Kışanak: Bu sene 8 Mart deprem yaralarını sarma mücadelesine dönüşmelidir

Kadınların birbirine kenetlenerek depreme karşı seferber olması gerektiğini belirten tutuklu Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, depremde ortaya çıkan felaketin bu kadar büyük olmasının tek nedeninin katı merkeziyetçi, tekçi yapı ve zihniyet olduğunu ifade etti. 

 

Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe bölümünün 2’nci sınıf öğrencisiyken gerçekleşen 12 Eylül 1980 darbesinin ardından tutuklanıp Diyarbakır Cezaevi’ne konulan ve işkenceye karşı ortaya koyduğu direnişle örnek olan Gültan Kışanak, cezaevinden çıktıktan sonra da mücadelesini sürdürdü. 

Barış ve Demokrasi Partisi’nde (BDP)  Eş Genel Başkanlık görevini de üstlenen Kışanak, 2014 yerel seçimlerde ise Amed Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçildi. Yaklaşık iki yıl belediye başkanlığı yürüten Kışanak, 30 Ekim 2016’da, tutuklanarak Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Kışanak, tutukluk sürecinin yanı sıra kadınların verdiği mücadele, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve deprem nedeniyle ortaya çıkan kadın dayanışmasına ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı.

 

KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE SARILMAK

 

Verdiği mücadeleyi anlatan Kışanak, “Benim için insan olmanın en temel kriteri; içinde bulunduğun durumu sorgulamak ve geleceğe dair iradi bir duruş sergilemektir. ‘Nasıl yaşamalı ve ne yapmalı?’ soruları hayatıma hep yön verdi. Buna ‘kaderini eline almak’ da denilebilir. Onurlu bir yaşam için, bedel ödemekten kaçınamaz insan. Kadın özgürlük mücadelemi ‘farkına varmak ve değiştirmek için çaba sarf etmek’ olarak özetleyebilirim. Bu bitmeyen bir süreç. Eşitsizliğin ve üzerindeki tahakkümün boyutlarını bilince çıkarttıkça; kadın özgürlük mücadelesine daha fazla sarılıyorsun. Bilinç düzeyi geliştikçe erkek egemen sistemin sayısız kolları olan bir ahtapot gibi hayatın her ananını sardığını görüyorsun. Bu nedenle ister ailede, ister toplumsal yapı içerisinde, isterse de erkek egemenliğinin en örgütlü hali olan devletle ilişkilerde kadınların her anı amansız bir mücadeleyle geçiyor. Sistemi çözümledikçe sorumlulukların artıyor, değiştirmek için çalıştıkça önüne ağır faturalar çıkıyor ama mücadeleyle özgürlüğe daha yaklaştığını hissederek direniyorsun” dedi.  

 

‘TUTUKLU DEĞİL REHİNEYİZ’

 

Amed Belediye Eşbaşkanı olarak seçildikten sonra tutuklandığını ve 6 yıl 4 aydır tutuklu bulunduğunu kaydeden Kışanak, “Tutuklu” kelimesinin durumu karşılamadığını belirterek, “Bizler, toplumlumu teslim almak isteyen egemenlerin rehineleriyiz. Asıl amaç itiraz eden, hak ve özgürlük talebinde bulunan topluma gözdağı vermek” diye belirtti. 

 

EV HAPSİNDEN DEVLET HAPSİNE 

 

Demokrasinin vazgeçilmez üç unsurunun “ifade özgürlüğü”, “serbest propaganda ve örgütlenme hakkı” ve “sandık” olduğuna dikkat çeken Kışanak şunları dile getirdi: “Bizler şahsında bu üç temel özellik ayaklar altına alınmıştır. Basın açıklaması, miting konuşması, protesto yürüyüşüne katılmak, toplantı yapmak gibi temel siyasi faaliyetlerimiz suçlama konusudur. Sandıktan çıkan halk iradesi, gasp edilmiştir. Bu durum, Kürtlerin, solcuların, kadınların; yani bu harami düzenine muhalif olanların, yurttaşlık haklarının elinden alınmasıdır. 2016 yılında siyasi bir darbe ile demokrasi rafa kaldırılmış; muhalifler adeta yurttaşlıktan çıkartılmıştır. İnsanlık tarihine baktığımızda, bir mekana kapatmanın amacı her zaman aynı olmuştur; hapsedilenin iradesini kırmak. Bunun kökeni insanların, bazı hayvanları “evcilleştirme” adı altında hapsederek iradesini kırmasına kadar dayanır. Ehlileşen hayvan artık insanların emrinde ve hizmetindedir. Yani bir ele geçirme hamlesidir, hapsetme. “Evcilleştirme” hamlesini, insanın insanı köleleştirmesi pratiği izler. Erkek, kadını eve hapsederek iradesini kırar. Efendi, esir aldığı kişileri, zincire vurarak, köleleştirir. Günümüzde de hapishaneler aynı işlevi görüyor. Egemenler, iradesini kırmak istedikleri toplumsal kesimleri, dört duvar arasına hapsediyor. Biz kadınlar; ev hapishanesinden kurtulup, kamusal alana çıktığımızda bu kez de; erkek devletin hapishanelerine gönderiliyoruz. İnsan bu durumun farkında olunca, dört duvarı aşmayı ve ruhunu özgür bırakmayı biliyor. Özgürlük bilinci ve özgürlük duygusu; duvarları, tel örgüleri aşacak kadar güçlüdür. Yeter ki özgürlüğün değeri, yeterince bilince çıkartılsın. Bizler de eşitlik ve özgürlük değerlerini, her koşulda savunarak, hapishane duvarlarını aşmaya çalışıyoruz.”

 

TOPLUMSAL GÜÇ HALİNE GELEN KADIN MÜCADELESİ

 

Ortadoğu’da gelişen ve dünyaya örnek olan kadın mücadelesinin geldiği noktayı yorumlayan Kışanak, “Bugün, kadınlar birçok yerde, meydanlarda itirazlarını haykırıyorsa; demek ki kadın mücadelesi toplumsal bir güç haline gelmiştir. Bu dipten gelen bir dalgaydı. Dip dalga, derinden ve yavaş yavaş büyürken pek farkına varılmaz ama dalga kıyıya ulaştığında, gücü açığa çıkar. Yıllardır verilen mücadele, kadın özgürlük tutkusunu bir dip dalga gibi harekete geçirmiştir. Gelinen aşamada, kadın kurtuluş ideolojisi, toplumsal mücadelelerin temel dinamiği olmuştur. Artık, kadın kurtuluş ideolojisi, tüm toplumsal muhalefet hareketlerine rengini vermekte, demokratik değişimde öncü rol oynamaktadır. Ancak mevcut kazanımları daha ileriye taşımak ve gerçek manada eşitlik ve özgürlük değerleri üzerine kurulu bir gelecek inşa edebilmek için mücadelenin kesintisiz devam etmesi gerekir. Henüz yürümemiz gereken çok yol var. Erkek egemen sistemin ne kadar derin kodları olduğunu unutmamak gerekir. Kadın kazanımlarını geri almak için tüm egemenlerin tetikte beklediğini bilmek gerekir” diye ifade etti. 

 

İRAN’DAKİ KADIN DİRENİŞİ

 

İran’daki aylardır devam eden kadın direnişine de vurgu yapan Kışanak, “Jin, jiyan, azadî” sloganı etrafında gelişen eylemlerde toplumsal muhalefetin öncüsü haline geldiğini, kimsenin cesaret edemediğini başardığını belirtti. Kadınların korku duvarlarını yıktığını dile getiren Kışanak, cezaevi koşullarından kaynaklı toplumsal dinamiklerin tamamını iyi takip edemediği için eylemlerin tam olarak neye evrileceğine dair yorum yapamadığını ancak İran’da bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ifade etti. 

 

GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR BİR PROGRAM

 

Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen ve dünyaya örnek olan kadın mücadelesine de değinen Kışanak, burada bir model oluşturulduğunu belirterek şöyle devam etti: “Hepimizin cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü idealinin soyut bir hedef değil; gerçekleşebilir bir program olduğunu görmeye ihtiyacı var. Bu nedenle Kuzey ve Doğu Suriye’nin yükü çok ağır. Kadınların, farklı ülkelerdeki ve farklı toplumsal değişim süreçlerinde açığa çıkan önemli bir deneyim mirası var. Eminim ki kadın hareketi bu mirastan dersler çıkararak, inşa sürecinin harcını toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle yormak için yoğun bir mücadele içerisindedir. Heyecanla, güzel gelişmelere dair haberler bekliyoruz.”

 

‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI FARKINI GÖRÜNÜR KILMALI’

 

Cumhur ve Millet ittifaklarının karşısında “üçüncü yol” siyaseti olarak açığa çıkan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın her şeyden önce gücünün farkında olması gerektiğine işaret eden Kışanak, “Bu ittifak, ana muhalefet gücüdür. Diğer muhalefet partilerine de yön ve doğrultu verebilecek bir dinamiktir. Türkiye’de siyaset kurumu, siyaset anlayışı, maalesef toplumdan epece kopmuş durumda. Tekçi otoriter iktidar anlayışının karşısına çoğulcu, demokratik ve özgürlükçü bir alternatif çıkarma potansiyeli olan tek güç; Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. Siyaset, sorunlara çözüm bulma yol ve yöntemidir. Sorunlara dokunmadan, çözüm önerisi sunmadan sadece iktidarın maliklerini değiştirmeye odaklanmak, siyaset değil, iktidar oyunudur. Emek ve Özgürlük blokunun hitap ettiği toplumsal kesimlerde çözüm odaklı siyasetin perspektifi, programı ve örgütsel gücü var. İttifakın yapması gereken bu gücü ortak bir iradeye dönüştürme becerisidir. Bunu başaracaklarına inanıyorum. Kadınlar, emek ve özgürlük mücadelesinin kesişim alanındadır; her ikisini de en güçlü şekilde temsil etme özelliğine sahiptir. Bu nedenle, Emek ve Özgürlük İttifakı, ‘kadın ittifakı’ yaklaşımını ön plana çıkarmalıdır. ‘İstanbul Sözleşmesi’nden ve toplumsal cinsiyet eşitliği’ tanımından bile uzak duran 6’lı masa gerçeği karşısında; kadın ittifakının yeri net olarak ortaya çıkmıştır. Emek ve Özgürlük İttifakı, bu konudaki farkını çok daha görünür kılmalı ve kadın çalışmalarına ağırlık vermelidir” dedi. 

 

DEPREM VE KAYYIM GERÇEĞİ

 

11 kentin hasar gördüğü 6 Şubat’ta yaşanan depremin açığa çıkarttığı gerçekliğe de değinen Kışanak, “Deprem bölgesine yakın il ve ilçelerin neredeyse tümüne kayyım atanmasının ve yerel imkanların tarumar edilmesinin ağır sonuçlarını bu felaket vesilesiyle bir kez daha gördük. Zaten felaketin bu kadar büyük olmasının en temel nedeni katı merkeziyetçi, tekçi yapı ve zihniyettir. HDP’li belediyeler görev başında olsaydı hem arama kurtarma çalışmaları hem de yardımlar konusunda herkesten önce alanda olurdu. Bunu önceki deprem felaketlerinden biliyoruz. Van depreminde, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi AFAD’dan önce arama kurtarma çalışmalarına başlamıştı ve aynı gün sıcak yemek yapacak mutfağını kurmuştu. Yapılmayanları, yapılan yanlışları ve engelleri tartışacağız. Ancak öncelikli olarak, iktidardan beklemeden, acil olarak üç ana başlıkta, ortak güçlü bir çalışmanın yürütülmesi gerekiyor. Biri depremden etkilenen yurttaşlarımızın yaralarını sarmak için seferber olmak. İkincisi, deprem bölgelerinde, aceleyle, siyasi propaganda malzemesi olacak şekilde kontrolsüz, dayanıksız, plansız yapılaşma çabalarının karşısına alternatif bir planla çıkmak. Üçüncüsü de yüksek düzeyde deprem riski olan il ve ilçelerimizle ilgili alınacak önlemleri vakit geçirmeden almak gerekiyor. Bu üç çalışma eş zamanlı olarak yürütülmeli.”

 

DEPREME KARŞI ORTAK ÇÖZÜM PROGRAMI

 

Depremde oluşan yaraları sarmak için sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve halkın gösterdiği çabanın büyük olduğunu belirten Kışanak şunları belirtti: “Deprem bölgelerinin yeniden ayağa kaldırılması ve deprem riski altında olan illerde önlemlerin alınması konusunda ise acil olarak konusunda uzman kişilerden ortak bir platform kurularak, uygulanabilir, pratik önerilerin yer aldığı bir çözüm programını ortaya çıkarmak gerekir. Bu konuda tabi ki ilgili meslek örgütlerinin ve akademisyenlerin daha önce hazırladıkları önemli raporlar var. Aslında söylenmedik söz kalmamış durumda. Kastettiğim şey, bunun ortak bir çözüm programına dönüşmesi. İlgili meslek örgütlerinin ve akademisyenlerin öncülüğünde kurulacak olan bu platformun etrafında tüm demokratik muhalefet kenetlenirse yeni felaketleri önleyebiliriz. Umarım bu ortak akıl oluşturulur.”

 

ACI VE UMUDU PAYLAŞMA ZAMANI

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne büyük acı ve travmalarla girildiğini söyleyen Kışanak, “Deprem felaketi ve sonrasında yaşananlar, yüreğimizde derin bir yara açtı. Bu nedenle, kadın hareketleri bu yıl 8 Mart’ı yaralarımızı sarma mücadelesine dönüştürecektir. Her yıl sokaklara, meydanlara çıkan milyonlarca kadının bu sene temel gündemi kadın dayanışması ve bir birimize kenetlenerek ayağa kalkma seferberliği olacaktır. En korunaklı yuva, bir dost elidir. ‘Kadın kadının dostudur’, ‘kadın kadının yurdudur’ söyleminin önemi böylesi zamanlarda daha iyi anlaşılıyor. Yüreğimizdeki sızıyı, ancak paylaşarak azaltabiliriz. Şimdi acıyı da umudu da paylaşma zamanı” ifadelerinde bulundu. 

 

MA / Mehmet Aslan