Günay Aslan: Hayat, ölüm ve anlam…

  ‘Hayatınızı mükemmel hale getirin; doğru zamanda ölün’ diyor bilge.

‘’Ruhunuz en güzel şarkılarını sizin için söylemeye başladığı an yerinizden kalkın; ölümle hayat arasındaki görkemli dansa katılın ve iyi bir ölümle hayattan ayrılın’’ diyor…

Bilgeye göre hayat, ölüm ve anlam aynıdır ancak yine de hayatını dolu dolu, coşkulu ve anlamlı yaşayan birinin ölümü hayata yapılmış en büyük haksızlıktır.

Bu anlamda hayatı belirleme hakkını elinde tutan tanrının  adil davranmadığını söylüyor. Buna rağmen ama, ‘doğru zamanda, umutlu ve muzaffer bir şekilde ölmek’ gerektiğinde ısrar ediyor.

‘’Doğru zamanda öldüğünüzde ruhunuz bir güneş gibi parlayacaktır ve hayat size -huzur içinde dinlenmeniz için- her mevsim yeni derilmiş beyaz çiçekler sunacaktır…’’ diyor.


*

Yine bir Hazirandayız ve yine Van’dan Kobani’ye her yer alev alev yanıyor.

Yine bir haziran ve yine hayat dallardaki yapraklar gibi dökülmüş ölülerini gökyüzüne gömmenin telaşını yaşıyor. Ve bir zamanlar özgürlük şarkılarıyla ışıldayan dağlarda şimdi haziranda ölmüş yoldaşların hüzün bayrakları dalgalanıyor.

Yine bir haziran ve bir zamanlar Roma’ya çıkan bütün yollar şimdi acıya çıkıyor..

Özlem rüzgarlarının içimdeki ateşleri körüklediği Mayıs ayının bu son akşamında, sonsuz uzunluktaki bir gecenin daha kederine göğüs germeye hazırlanırken bilgenin yukarıdaki öğüdüne sığınıyorum.

Ölümün gövdesini kırdığı kalbime onun sözlerinin iyi geleceğini, ruhumu teskin ve teselli edeceğini umuyorum. Bu yüzden gece başlamadan önce bilgenin dört bin yıl kadar önce sonsuzluğa açtığı kanatlarına tutunuyor, karanlık ve soğuk bu zamanda keder yüklü saatlere ve gecenin çilesine böyle göğüs gerebileceğimi düşünüyorum.

Dünyanın bütün ağırlığıyla üstüme çökmeye başladığı, azap denize düşmüş ruhumun nefes almakta zorlandığı gecenin bu ilk saatlerinde sabaha tükenmiş ve  bitkin bir halde çıkmamak için gayret ediyor; Leyla’nın doğum gününü henüz dökülmemiş bir gözyaşı gibi dolu ve güçlü karşılamak istiyorum…

Öte yandan birazdan başlayacak haziranla birlikte ateş böcekleri de uykularından uyanacak, yuvalarından coşkuyla, umut dolu olarak çıkacak ve ölümle zafer arasındaki uçurumda ışıltılı bir dansa başlayacak.

Yaz boyu ölümüne dans edecek ateş böcekleri, güz gelmeden, yaz bitmeden önce de kendileri için en doğru zamanda ölecek; şarkılar söyleye söyleye çekip gidecekler.

Doğru zamanda öldükleri için kısacık hayatlarını mükemmel hale getirecekler…

Kısacık ömrü ve ölümle hayat arasındaki ışıltılı dansıyla Leyla içinde ateş böceği taşıyan özel insanlardandı. O bir kız kardeşten, bir yoldaşdan, bir arkadaştan öte; özgürlük perisi, cesur ve bilge bir kadındı.

Sınırlı değil sonsuz hayatı yaşayan, kendi sınırlarına ulaşmak için bütün sınırları zorlayan mücadeleci bir kişiliğe sahipti. Bilgeydi, yufka yürekliydi ama bir o kadar da ısrarcı ve inatçıydı.

Bu inadıyla ve içindeki fırtınalarla birlikte sonsuzluğa açılan bir bulut gibi göğün engin göğsünde on yıllarca dans ederek dolaştı.

Savaş yorgunu ruhu ona en güzel şarkılarını söylediği bir anda da bu hayattan ayrıldı.

Bilge, ölümden sonra gidilecek yerin doğumdan önceki yer olduğunu söylüyor.

‘’Doğmadan önce ne varsa, ölümden sonra da o olacaktır; ölümden sonrası doğumdan öncesidir.” diyor.

Bölgeye göre Leyla da şimdi doğumdan önceki o bilinmez yerdedir…

Dünya onun yeniden doğmasını ve hayatı yeniden onurlandırmasını bekliyor…

Doğum günün kutlu olsun Leyla…

Rojbuna te pîroz bê…