İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 tarihinde çekilme kararına karşı açılan davalar, bugün Danıştay 10. Dairesi’nde görüldü.

70’in üzerinde barodan çok sayıda avukatın katılım için yetki belgesi aldığı duruşma Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) girişimleriyle 550 kişilik büyük salonda yapıldı.

Kadın örgütleri, barolar ve siyasi partilerin temsilcilerinin de katıldığı duruşma öncesinde, kadınlar Danıştay binası önünde buluştu. Duruşma salonuna giremeyen kadınlarla polis arasında arbede çıktı, polis biber gazı kullandı.

Danıştay binası önünde açıklama yapan EŞİK Platformu’ndan Avukat Hülya Gülbahar, “Kendini üstün görenlerin hukukuna karşı, hukukun üstünlüğü ilkesine sahip çıkmak için Danıştay’dayız, Istanbul Sözleşmesi’nden vazgeçemeyeceğiz” dedi.

Danıştay tarihinde ilk”

Mahkeme Başkanı, “Danıştay tarihinde bir ilk. Bu kadar kalabalıkla ilk kez duruşma yapacağız. 10 dosya için duruşma yapılacak ancak konu aynı” diyerek sözlerine başladı. Her başvuru için üç avukatın savunma yapmasına karar verildiği belirtilerek, savunmalar alınmaya başladı.

İki ayda 90 kadın katledildi”

29 Ekim Kadınları Derneği’nin dosyası görülmeye başlandı. 29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan, “Bu sözleşme imzalandığı zaman hem iktidar hem kadınlar bayram etti çünkü bu Türkiye kadın hareketi ve dünyanın kazanımıydı. Burada oturan kadınları aslında ayakta görmelisiniz, onların hep birlikte çığlık attığını, ‘Bu yasa bizim için bir yaşam sorunu’ dediğini duymalısınız. İki ay içinde 90 kadın katledildi. Bizim esasında koruduğumuz yaşam hakkımız. Yaşam hakkımızı koruyamazsak diğer haklarımızın hiçbir önemi yok” ifadelerini kullandı.

Dışarıda yaşanan arbede duruşma salonunda konuşuldu

29 Ekim Kadınları Derneği adına Oya Aylin Gürtaş savunmasını yaparken avukatlar, salona alınmayan kadınlara polis müdahalesi yapıldığını belirtti. Bir avukat, “Dışarda polis müdahalesi var biz burada İstanbul sözleşmesi konuşurken olacak iş mi?” dedi. Mahkeme Başkanı ise, “Alınması taraftarıyım. Salon taşınmaz, çökerse endişem var. Tazminat davaları bize geliyor” diye konuştu. Kadınlar, “O kadar hafif değildir, taşır” yanıtını verdi. 50 kişi ile sınırlı olmak üzere içeriye kadınlar alınmaya başlandı. Kurum temsilcilerine öncelik verildi.

TBB Başkanı Erinç Sağkan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının iç hukuka uygun olmadığını belirterek şunları söyledi:

“Uluslararası anlaşmaların onaylanma konusu yürütme yetkisine ilişkin bir konu mudur? Hepimizin bildiği üzere değildir. İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanması 6284 sayılı kanun ile mümkün olmuştur. 6284 sayılı kanun hâlâ yürürlüktedir. Az önceki açıklamalar ışığında, uygulanan işlem ve usulün yoklukla sakat olduğu kanaatindeyiz. Aksi, AİHM’den bir kararname ile çıkabileceğimiz anlamına gelir. Hukukçu olarak kanaatimiz, bu kararnamenin yoklukla sakat olduğudur. Yarın bir başka uluslararası anlaşmadan yine aynı yöntemle çıkmanın önünü açabileceği anlamına gelir.”

Ankara Barosu adına konuşan Av. Seher Duygu Çildoğan, kararın LGBTİ+ların yaşamını nasıl etkilediğini anlattı. Sözleden çekilmeden sonra bir araya gelen LGBTİQ+’lara yönelik polis şiddetinin arttığını, sekiz cinayet işlendiğini söyleyen Cildoğan, “Bu davada iptal kararı verilmezse bu nefret söylemlerini, şiddet olaylarını ve cinayetleri meşrulaştırır” dedi.

Çildoğan konuşurken Mahkeme Başkanı, “Ben alkışlamanıza karşı değilim ama konuşmalarda tekrar yapmayalım” dedi. Çildoğan ise, “Hiç tekrar yapmıyorum. LGBTİ+’ların yaşam hakkından bahsediyorum” diyerek cevap verdi.

Anayasa hukukçusu, Gelecek Partisi İnsan Haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Avukat Serap Yazıcı, çekilme kararının yok hükmünde olduğunu, bunun dayanağı olan kararnamenin ise anayasaya aykırı olduğunu anlattı. Yazıcı, “Cumhurbaşkanı kararı, yasama organının yetkisinin gaspıdır. İptal kararı verilmelidir” dedi.

Mülteci kadınlar adına konuşacağını ifade eden Avukat Ebru Beşe, sözleşmenin göçmen ve mülteci kadınları korumaya yönelik maddeleri de olduğunu vurguladı. Kararın iptalini talep eden Beşe, “Bu kadınlar binlerce kilometre yürüyerek geliyorlar. Ancak biz bu sözleşmeden bir gecede usulsüzce çıkıyoruz. Bu sözleşme, vatandaşlık bağına bakmadan bütün kadınları koruyan bir sözleşmedir” dedi.

“Bu salonda olmaktan utanıyorum”

Avukatların sözleşmeden taraf olduğunu kaydeden Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, şunları söyledi: “Karar ne olursa olsun, bu salondaki her bir avukat sözleşmenin ruhunu yaşatmaya devam edecek. İptal edildiği ilk günden itibaren İstanbul Sözleşmesi yaşatır dedik. Sizler bugün kamu vicdanı adına karar vereceksiniz. Bu ülkenin yüzde 64’ü İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi doğru bulmamış. Kamunun bu konuda koyduğu hükmü görmemiz gerekiyor. Böyle bir sözleşmeden çekilmiş olmamızdan ve bunu bugün bu salonda savunuyor olmaktan utanıyorum.”

Diyarbakır Barosu Üyesi Avukat Aslı Pasinli, Nahide Opuz’un öldürüldüğü topraklardan geldiklerini belirterek, “Burada olma nedenimiz bir kişi daha eksilmemek içindir” diye konuştu. Sözleşmeden çıkılmasını eleştiren Pasinli, “Bir gün samuray kılıcıyla öldürülürken, bir gün varilde yakılırken, bir gün balkonun altında yürürken hangi kadının düşeceğini bilmezken bu sözleşmeden neden çıkıldığı açıklanmamıştır” ifadesini kullandı.

Dava uzadıkça kadınlar üzerinde baskı artıyor”

Tekirdağ Barosu adına savunma yapan avukat Hülya Gülbahar, “Bu dava uzadıkça kadınlar üzerinde baskı artıyor. Keşke bu kararı bugün sizden duyabilsek” dedi. Kadınlar, ayağa kalkarak alkışladı.

AKP’liler de burada”

Mahkeme heyetine kararın hızlı açıklanması için çağrıda bulunan Hülya Gülbahar şunları söyledi: “Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna barolar bugün duruşma için seçilmiş. Hepsini dinleme fırsatınız oldu. Toplumun tüm kesimleri burada çünkü tüm kesimlerin sahip çıktığı bir sözleşme İstanbul Sözleşmesi. AKP’liler de burada biliyorum, tanıyorum. Toplum, şiddetle mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor. Toplum, kadın ve erkeğin eşit olduğuna inanıyor. Küçük ve marjinal bir kesim İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi tüm siyasî partilerinin onayı ile kabul edildi. Sözleşme, yerli ve milli. Sözleşmenin adı İstanbul Sözleşmesi olarak kalmaya devam edecek ve bir dünya sözleşmesi olacak ama İstanbul üyesi olmayacak. Bu dava uzadıkça kadınlar üzerinde baskı artıyor. Keşke bu kararı bugün sizden duyabilsek.”

Çekilme kararı hukuka uygun”

Cumhurbaşkanlığı adına konuşan avukat Fatma Turan Taşdemir, sözü Cumhurbaşkanlığı İdare Başkanlığı Anlaşmalar Daire Başkanı Mehmet Topal’a bıraktı. Topal, sözleşmeden çekilmenin hukuka uygun olduğunu savunarak, “İstanbul Sözleşmesi’nin son erdirilmesi, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesinde herhangi bir aksamaya yol açmamaktadır. Kadınlarımıza karşı şiddet uygulayan kim olursa olsun karşısında Türkiye Cumhuriyeti devleti, polisini karşısında bulacaktır. Karşı taraf dilekçeleri, özensiz olarak hazırlanmıştır” diye konuştu.

Savcı çekilme kararının iptalini istedi, karar daha sonra açıklanacak

Savcının çekilme kararının iptalini talep etmesinden ardından duruşma sona erdi. Kararın daha sonra tebliğ edileceği açıklandı.

Savcı Aytaç Kurt’un mütalaasında TBMM’nin onayına bağlı bir uluslararası sözleşmenin kaldırılmasının da, yine TBMM’nin tasarrufuyla mümkün olabileceği belirtildi.

Mütalaada ayrıca Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilen sözleşmenin onayına ilişkin kanunun TBMM tarafından yürürlükten kaldırılmamış olması ve Cumhurbaşkanı kararı alınmadan önce, sözleşmenin sona erdirilmesine dair TBMM’den yeni bir kanun çıkartılmamış olması nedeniyle, yetkide ve usulde parallelik ilkesi uyarınca hukuka uygun olmadığı görüşüne yer verildi.