Kalbimin meleğine…

Şehadetinin birinci yıldönümünde seni yüreğimde kabaran özlemle sarıyorum, güzel yaşam kokan gözlerinden öpüyorum.
‘’Gidiyorum, görüşeceğiz yeniden güzel olana birlikte yol alacağız’’ demiştin. Doğru, her gidiş sonsuz ayrılıklara dönüşmüyor. Ama bunu her zaman bilemiyoruz. Savaşın kanunları yakıcı gerçekliğe sahip. Savaşın hükmü, zamanın hükmü ne seni ne de senden öncekileri dinledi.

Canlar akıyor zamana, kan damlıyor an’a. Her can ki bir dünya. Bilirsin nice canlardan ayrıldık. Yürek karelerimizi tüm renkleriyle dolduran, yaşamı yeniden yaratmanın gücünü, coşkusunu yaratan, her şeye rağmen umut benim, sevda benim, kavga benim diyen yoldaşlarla bir başka aktık zamana… 

Yaşamı da, kavgayı da bir başka sevdik bu canlarla. Sadece bir parça ekmeği, bir bardak çayı, bir kefiyeyi değil, ilkin yürekleri paylaştık bu dağlarda. Aynı hayallerin,  amaçların yolcusu idik. Ortak sevmelere, acılara sahiptik. Bu dağlarda özgürlüğü ilmik ilmik dokurken tüm zorlukları, sancıları birlikte yaşadık. Bu zorluklardan, acılardan güçlü öğrenmesini bilerekte yol aldık. 

Yoldaştık, her koşulda bu bağ ile daha güçlü bağlandık yaşama. Beritanlar, Zilanlar, Semalar öncülüğünde gelişen kadının yeni soy değerleriyle yaşamı yeniden, anlamlı yaşamanın gücüne ulaştık. Bu anlamlı yolculukta bu büyük değerlerle bir başka akıttık zamana. Zamana neleri neleri sığdırmadık ki?

Yaşanıpta yazılmayan, bilinip de söylenmeyen o kadar çok şey biriktirdik ki …Onurlu bir yaşamın sahipleri olarak hep yol göstericilerimizin izinde ilerlemeye çalıştık. Çok güzel insanla ayrıldık. Her ayrılış bir başka yaksa da yüreğimizi hep onlara layık olma temelinde yol aldık. Gidişler çok oldu bu memlekette. Zamansız, acımasız gidişlerin acısı yüreğimizde birikti. Bu acılardan yüreklerimizde dağlar oluşturduk. 

Yüreğimizin bir yanı dağ yolları diğer yanı uçurum başı. Uçurumu yükseldikçe yürekteki boşluklarda boşaldı. Şimdi yüreğimin bu boşluğu derin bir acı ile sarar beni, bizleri. Biliriz ki hiçbir şey bu boşlukları dolduramayacak. Bir daha aşkın sesi Delila’yı Delila’dan dinlemeyeceğiz. Aşkı tekrardan gözlerinden okumayacağız. Gabar’ın en güzel çiçeği olan ay yüzlüm Beritan’ımın güzel gülüşlerini görmeyeceğim. Halil ile tekrardan gerçek dostluğa yol almayacağım. Yüreğindeki yarımlılıkları gidermeyeceğim. Yürek gücü ile yazdıklarını okumayacağım. 

Avareş’le, Sidar’la dost tadında sohbetlere koyulamayacağım. Gülbahar’la bu dağlara bir defa türkü yakmayacağım, Dicle ile sevda olup esmeyeceğim. Suruç’un güzel kızı Dicle ile güzel olan her şeye yol almayacağım, Ayhan ile mevzide yeniden vuruşmayacağım, Ferhat’la kavgaya tekrardan tutuşmayacağım. Memleketimin asi ve güzel insanı Mervan’a bir defa sarılmayacağım. Şahan’ın yüreğindeki öfkeyi dindiremeyeceğim. Savuşka, Didar, Ararat ve daha niceleriyle yol almayacağım zamana. 

Ve sen kalbimin güzel kadını, sana bir daha sarılmayacağım,  özlemle saçlarını okşayamacağım… o güzel hayat kahkahalarını bir daha duymayacağım. Gece yarılarını aşan sohbetlerimize bir daha katılmayacaksın. Her zaman moral, umut, sevda aşılı yan gözlerin, sözlerin olmayacak. Sen, sizler olmayacaksınız. Sizler olmadan yaşamı bütünlüklü, derinlikli hissedemiyoruz. Anlamı dolu dolu yaşayamıyoruz. Biliyoruz ki bir şey hep yarım ve yitik kalacak yaşamımızda. 

Şimdi sensizliğin ilk yılındayım. Bi çare yüreğim boşuna medet umar zamandan, belki gelirsin der. Bu bir Nisan şakası ise çık gel diyorum. Yoksa inanmayacağım baharlara, belki bahar bir daha tüm görkemiyle giremeyecek bu yüreğime…


Seni özlüyorum meleğim… ,

Yalnızlığımın büyüdüğü bu zamanlarda seni ne kadar arıyorum bir bilsen. Rüyalarımın süreklileşen konuğusun. Bu yaralı zamanımın sadık dostu olarak beni hiç yalnız bırakmadın. Dün ateşin başında yalnız oturdum. Gece ve yıldızlar gözyaşlarıma tanıklık etti. Özlem sanki sel olup akıyordu gözlerimden. Yoldaşlar yalnız bırakmadılar, ben geri kalanını geceye uzanırken battaniyenin altında tamamladım. Yüreği serdim gecenin önüne, yüreğim bir yangın yeri, özlemin yakıp kavuruyordu içimi, sensizliğe yine isyanlardayım. 

Seni seviyorum meleğim…

Leyla Agiri

2 Nisan 2009