Kürt kadınların mücadelesi tuvale işlendi

Taybet Ana’dan Cumartesi Anneleri’ne Kürt kadınların mücadelesi ilmek ilmek işlendi. 25 Kasım haftasında açılan ‘Kadın Zamanı’nda Kadın Hafızası’ sergisi yoğun ilgi gördü.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne sayılı günler kalırken, Kadın Zamanı Derneği, 20 Kasım günü “Kadın Zamanı’nda Kadın Hafızası” isimli sergiyi dernek binasında gerçekleştirdi.

Jinnews’ten Marta Sömek’in haberine göre sergi, Barış Annelleri’nden siyasetçilere, sivil toplum örgütlerinden yurttaşlara, çok sayıda kesimden yoğun ilgi gördü.

Sergide, Kürt kadınların maruz kaldığı şiddet, cezaevlerindeki hukuksuzluklar karşısında tutsak kadınların verdikleri mücadele, OHAL dönemi boyunca yaşananlar, açlık grevi eylemi, sokağa çıkma yasaklarında yaşananlar, 600 günü aşkın süredir kaybedilen Gülistan Doku, Deniz Poyraz’ın katledilmesi ve nice kadının hikayesi işlendi. “Kadın Zamanı’nda Kadın Hafızası”, ressam Neşe Toprak, Leyla Güç ve Senan Doğan Dağdeviren’in kadın direnişi, özsavunma, tüm saldırılara sanat ile verilen “tepki” ve ekspresyonist (dışavurumcu) tarzla işlediği resimler üç farklı bölümde sergilendi.

Kürt kadınlarının direnişi

Serginin giriş bölümünde Senan Doğan Dağdeviren’in 6 adet çalışması sergileniyor. Senan’ın çalışmaları arasında 2015 yılında sokağa çıkma yasaklarında katledilen ve 7 gün boyunca cenazesi sokakta kalan Taybet İnan, ellerindeki taşlarla özsavunmasını uygulayan iki kadın, başta Sur olmak üzere dönüştürülmeye çalışılan bölge kentleri, Cumartesi Anneleri ve ellerinde iki ağaç dalı tutarak “barışı” sembolize eden iki kadın yer aldı.

Bir diğer bölümde ise “Sanat herkes içindir” diyerek yola çıkan Kadın Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği (KASED) Yönetim Üyesi ve resim eğitmeni Neşe Toprak’ın “gerçekleri” anlatan Kürt basınındaki Kurmanci gazete sayfalarının üzerine çizilmiş dört adet çalışması vardı.

Kürt kadınsan ve politiksen…

Neşe, çalışmalarının hazırlık sürecini ve neler yansıttığını şu cümlelerle anlattı: “Bir anda aklımıza gündem de olan hem açlık grevleri, hem cezaevlerindeki hijyen koşullarının sağlanamaması, hem de koronavirüsün orada çok yayılması ve bunun akabinde gelişen o zorlu süreçler geldi. Ben böyle bir çalışma yapmalıyım dedim çünkü eğer sanatçıysak bu tür olayları göz ardı edemeyiz, herkes kendi dilinde ve sanatında bunlara değinmek zorunda. Hele bir de cezaevinde yatıyorsa kadın daha güçlüdür, bu bir duruştur aslında, biraz bundan yola çıkarak bu çalışmayı yaptım.” diye konuştu.

‘Sesimizi duyurmak istiyoruz’

Çalışmalarını, yaşanan tüm hukuksuzlukları ele alarak ve tüm bunları unutturmamak maksadıyla işlediğini belirten Neşe, “Tutsak kadınların gidecek hiçbir yerleri yok, daracık alanlarda iki kere bir yaşam mücadelesi veriyorlardı, o yüzden işledim ben tutsak kadınları. Ve değinmek de gerekiyor, sürekli bunları hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor, ben de bunu bir görev bildim ve bu yönde çalışmalarımı yaptım” dedi.

Son bölümde bahçede sergilenen çalışmalar ise sanatçı Leyla Güç’e ait. Leyla, bölgedeki özel savaş politikalarına karşı kadınların ortaya koyduğu direnişi “tepkisel” bir şekilde çalışmaları ile sundu.