Latin Amerika’dan Yükselen Ses: Victoria Salazar için Adalet

Laura Carlsen, geçtiğimiz ay polis tarafından öldürülen Victoria Esperanza Salazar için başlayan adalet mücadelesini Americas Program için kaleme aldı.

Avukat Karla Micheel Salas, kadın cinayetlerini önceden bildirilmiş bir suç olarak tanımlıyor. Bu suç, toplum ve polis raporları tarafından göz ardı edildiği için, genellikle kurbanın kendisi tarafından, çaresiz yardım çığlıklarıyla önceden haber veriliyor. Bu suç, pek çok kadının yaşadığı ve önceden duyurmaya çalıştığı ayrımcılık, tehdit ve savunmasızlık koşulları, her gün artan kadın cinayetlerinin sayısıyla önceden söyleniyor. İçinde yaşadığımız kapitalist-ataerkil sistemin dinamiklerinin öngördüğü, özellikle yoksul, koyu tenli, göçmenler ve engelli kadınların hayatlarını değersizleştiren bir düzenin dinamikleri ile açığa çıkıyor.

Görünüşe göre Victoria Esperanza Salazar, tüm bu ölümcül özellikleri bir araya getirdi. Meksika’nın turistik tatil beldesi Tulum’da caddenin ortasında polis tarafından öldürüldü. Bir muhabirin cep telefonu videosu dört polis memurunun onun vücudunu nasıl kavradığını gösterdi. Yerde hareketsiz yatarken, bir memur dizini sırtına bastırdı. Sonra vücudunu kullanılmış bir halı gibi devriye kamyonuna taşıdı ve onu arkaya, çöpün yanına attı. Artık, o çoktan ölmüştü; omurgası birinci ve ikinci omurları kırılmıştı.

Victoria’nın tutuklanmasının ve ölümünün videolarını sosyal medyada izledim, yerel raporları okudum ve Quintana Roo eyaletindeki feminist kolektiflerin birkaç üyesiyle konuştum. Bu verilerle, bu kadın cinayetinin arkasındaki trajik hikayeyi ve yapısal şiddetin farklı unsurlarının onun ölümüne nasıl yol açtığını bir araya getirmek mümkün.

El Salvador’daki Şiddetten Kaçış ve Kaçırılan Fırsatlar

Victoria, El Salvador’daki şiddetten kaçtı. Davası, Meksika’da insani vize alabilecek kadar güçlüydü. Aşırı şiddet içeren bir durumdan kaçarken, şiddetin kendisini başka bir yerde bulacağını bilmiyordu.

Victoria Salazar, ölümünden kısa bir süre önce, partnerinin kendisini ve kızını taciz ettiği için polise gitti. Bu, onun cinayetine yol açan olaylar zincirini durdurabilecek ilk andı. Tulum Feminist Kolektifi’nin bir üyesi bana yetkililerin bir soruşturma yapmadığını, raporuna yanıt vermediğini veya koruma teklif etmediğini söyledi. Bu durumun, Riviera Maya’nın yeni turistik mekanı olarak bilinen bu kasabada “tipik” olduğunu da sözlerine ekledi. Kadın kolektifleri, pandemi sırasında kadına yönelik şiddetin arttığını kaydetmişti. Çoğu zaman savcılık, bir rapor bile sunmuyor veya yerleşik protokollere göre takibi sürdürmüyordu.

Eyaletin bazı bölgeleri sorunu fark etti ve bazı belediyeler için bir Cinsiyet Uyarısı (Gender Alert) yayınladı. Buna göre yetkililer, risk altındaki kadınlara ve diğer önlemlere acil müdahale için özel modülleri genişletmek üzere kısa süre önce İçişleri Bakanlığı ile bir anlaşma imzaladılar. Fakat, bu girişimlere uyulmaması ve uygulanmaması da kadınları savunmasız bıraktı. Feminist kolektifler, şiddet içeren durumlarda kadınlardan sürekli olarak hükümetten çok az yardım aldıklarını veya hiç yardım almadıklarını söylerler. Bu gerçek bürokratik bir başarısızlıktan çok daha fazlası – toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin krizine aldırış edilmemesinin bir yansımasıdır. Aynı zamanda hayat kurtarmak için gerekli olanı yapmayı reddetmektir.

Maço Şiddetin Hakimiyeti

Sonunda Victoria partneri tarafından değil, polis tarafından öldürüldü. Her iki şiddet türü de iç içe geçmiş durumda. Victoria, son gününde, düzensiz olarak tanımlanan davranışı nedeniyle polise ihbar edildi. Yetkililere daha önce bildirdiği aile içi şiddet nedeniyle savunmasız durumunun ve korku halinin, onu psikolojik bir krize götürdüğüne inanmak için çok neden var.

Bir kadın saldırıları bildirdiğinde ve yeterli ilgi ve korumayı alamadığında, üstelik de genellikle yetkililer eliyle yeniden mağdur edildiğinde, şiddeti bildirmeden öncekinden çok daha büyük bir riskle karşı karşıya kalır. 27 Mart’ta, Victoria’nın cinayetinden birkaç dakika önce bir “Oxxo” mağazasında çekilen videosunda, son derece üzgün bir kadını gözüküyor. Havada boş bir su sürahisi sallıyor, dönüyor, kapıyı açıp kapatıyor, dışarı çıkıyor. Davranışı saldırgan görünmüyor, aksine bu akut bir akıl sağlığı bozukluğunun acısını çeken birinin davranışı gösteriyor ve yardım gerektiriyor. Bu, ölümünün önlenebileceği ikinci an. Bir güvenlik tepkisinden ziyade özel, insani müdahale onu sakinleştirebilir ve dakikalar sonra hayatını sona erdirecek vahşeti önleyebilirdi. Victoria, dükkânın dışında, biri kadın ve üçü erkek olmak üzere dört yerel polis memuru tarafından yakalanıyor. Yerde diz çöken kadın memur, maço şiddetin tek bir cinsiyetin münhasır alanı olmadığını anımsatan acımasız bir hatırlatma olarak karşımıza çıkıyor. Polis, ataerkil bir toplumun eğitiminin ve zihniyetinin ve özellikle de buna benzer hiper-ataerkil bir kurumun parçası.

“Göçmen Kadınların En Altta Kaldığı Cinsiyetçi ve Irkçı Bir Sosyal Hiyerarşi”

On yıllardır sözde “reformlar” ve insan hakları eğitiminden sonra bile – çoğu ABD hükümeti tarafından Merida Girişimi aracılığıyla finanse ediliyor – Meksika polisi ve silahlı kuvvetleri bu zihniyetten kopmadı. Tarihinin en büyük protestolarında sistematik polis vahşeti ile suçlanan ABD’li eğitmenlerinin sistemi reform etmekle görevlendirilmesi son derece ironik. Bu görevlendirme aynı zamanda da bu kadar ölümcül bir şekilde başarısız olmasının da şaşırtıcı olmadığını gösteriyor. Sorun eğitim veya tekniklerden dolayı gerçekleşmiyor.

Gücü, ötekinin üzerinde zorla kullanmaya odaklamak, her zaman şiddet yaratacaktır. Bu, göçmen kadınların en altta kaldığı cinsiyetçi ve ırkçı bir sosyal hiyerarşi inşa ediyor. Victoria’nın kelepçeli ve yüzü aşağı bakacak şekilde asfalt üzerinde, bir üniformalının diziyle omurgasına bastırdığı görüntüler, George Floyd’un Derek Chauvin’in dizinin altında nefessiz kalma ve boğulma sonucu ölümünün, – şu anda ABD’de de yargılanan – dünyaca ünlü videosunu hatırlatıyor.

Tulum’daki polisleri tutuklandı. Başkan Andrés Manuel Lopez Obrador, “cezasızlık olmayacağına” söz verdi. Vali Carlos Joaquin, “yanlış tutuklama tekniğini uygulamanın bir hata” olduğunu söyledi. Basın cinayeti haber yaptı, birkaç gün kamuoyunda kınamalara yol açtı. El Salvador Başkanı ve BM Kadın Birimi’nin kamuya açık çağrıları ve feminist protestolar davanın adaletle sonuçlanmasına vesile olabilir. Ancak Victoria’nın ve diğer binlerce kadının ve göçmenin ölümü, Meksika toplumunun karşı karşıya kaldığı zorlukların sadece bir kısmı. Bunun münferit bir vaka olmadığını biliyoruz. Sebepler “bir hata” ya da polis eğitimi eksikliğinin çok ötesine geçiyor. Kadın düşmanlığına dayanıyor. Quintana Roo’da ve genel olarak ülke genelinde kadına yönelik öldürücü şiddetin, cezasızlık kültüründen beslenen derin kökleri var. Bu kökler, Federal hükümetin Orta Amerika göçünü kontrol altına almak ve Meksika topraklarındaki göçmenlerin insan hakları ihlallerini asgariye indirmek için mücadele eden, göç politikaları altında büyüyen göçmenlere karşı yabancı düşmanlığına dek uzanmakta. Victoria’nın öldürülmesi hükümet için görmezden gelinmesi mümkün olmayan bir kriz gibi görünüyor. Ancak Devlet Başkanı, halkların göçmenleri şeytanlaştırarak ürettikleri sistematik şiddetle yüzleşmek yerine, seçildiği zaman neoliberalizm dönemi bittiği söylemiyle göçmenlere kötü muamelenin sona ermiş olduğunda ısrar ediyor.

Cezasızlık ve Meksika’da Adalet Mücadelesi

Polis şiddeti cezasızlıktan ve baskı mantığından beslenir. Quintana Roo’da güvenlik güçleri, emirlere uymayan kadınlara aşırı güç kullanarak yanıt vermeye özellikle eğilimli. Geçen yıl 9 Kasım’da Alexis kadın cinayetinde (Bianca Alejandrina Lorenzana Alvarado) adalet isteyen barışçıl bir gösteri polis tarafından kurşunlarla bastırıldı. Quintana Roo Feminist Ağı, hükümetin kadınların şiddete karşı protestolarına rutin olarak kriminalizasyon, zulüm ve sindirmeyle yanıt verdiğini bildiriyor. Bir üye bana turizmi etkilememek için kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini gizlemenin yaygın olduğunu söyledi. Feminist kolektiflerin grafiti ve posterleri, sorunun çözümünden çok parçası olan sözde güvenlik güçlerinin çelişkisini ifade ediyor: “Polis benimle ilgilenmiyor”. Quintana Roo’daki feminist örgütler, politikacıların ve yetkililerin eyaletlerinde ve ülkelerinde yaşanan toplumsal cinsiyet şiddeti krizinden sorumlu tutulmalarını talep ediyor. Tulum’un Feminist Kolektifi, kendilerinin de takip ettiği davalardan hiçbirinin adalete teslim edilmediğini belirterek, bu vakada faillerin hapse girmelerinin önemli bir başarı olacağını söylüyor. Ancak tabii ki bu yeterli değil.

Victoria’yı öldüren dört polis memurunun çoktan tutuklandığı doğru, belki de geçmişte olsaydı, bu cinayet dezenformasyon ve cezasızlıkla kapatılmış olabilirdi. Ama Victoria’nın öldüğü bir gerçek. Quintana Roo Kamu Güvenliği Bakanı Alberto Capella, polisin Cancun’daki feminist gösteriye ateş açmasının ardından soruşturma süresince görevinden geçici olarak ayrılmıştı. Ama Capella kovulmadı, istifa etmedi. Victoria ve Alexis öldü. Valinin feminist kolektiflerle diyaloglar kurduğu ve kadın cinayetlerinin üstesinden gelmek için bir yuvarlak masa açıkladığı doğru. Ancak Victoria, Alexis’ten başka bu yıl diğer birçok kadın öldürüldü. Ve sayıları artıyor. Feminist kolektifler pes etmiyor. Adalet istiyorlar, Cinsiyet Uyarısı’nın (Gender Alert) uzatılması ve uygulanması için bastırıyorlar; protestoların kriminalize edilmesine son verilmesini istiyorlar.

Talepleri kuvvetli: “Eylem istiyoruz, söz değil.”

Notlar

  1. Laura Carlsen, Center for International Policy’nin Mexico City’deki Amerika Programı ve Just Associates (JASS) Küresel Dayanışma Direktörü
  2. Bu yazı Americas Program’da yayınlanmıştır. Yazının orjinaline erişmek için tıklayın.