Leyla’dan Sezen’e bir selam…

Gerilla yaşamında halayların, şarkıların, türkülerin ayrı bir yeri vardır. Bunlar birer sığınaktır gerilla için. Aynı zamanda ruhu iyileştiren, yaraları saran görünmez doktorlardır.

Acılarını, sevinçlerini yürek dolusu paylaştıkları arkadaşlarıdır onlar.

Bir dağ başında, bir ırmağın kıyısında, meşe ağaçlarının gölgesinde onlarla yol alırlar. Karanlık mağaralarını onlarla aydınlatırlar. İşte bu şarkıların yaratıcısı sanatçılardan biri de Sezen Aksu’dur.

Kadın gerillalar içinde Sezen Aksu’nun ayrı bir yeri vardır. Bu yeri Leyla günlüğünde şöyle ifade eder:

“Lal olmuş dilim benim

Sen sor beni dağlara

Sır olmuş sözüm benim kulak ver rüzgârlara

Kendinden bul sen beni

Kendinden bil sen beni

İster iz sür yağmura

İster anlat suya

kar kapamış yolları

yola sor kara sorma…

Sezen’in son günlerde en fazla dinlediğim bu parçası ile uzanıyorum geceye. Bu güzel kadın dilsiz yüreğimizi ne de güzel dillendiriyor. Her bir mısra yüreğimin derinliklerine iniyor. Asıl sanatçıyı da sanatçı yapan yüreklerin derinliklerine inebilmesidir.

Sezen, en fazla yüreğimize inen bir insan. Acaba dağdaki binlerce yüreğe aktığını biliyor mu? Hele biz kadınların yüreğinde derin bir anlama sahip olduğunu biliyor mu?

Sezen’in her bir parçasındaki anlamı anlamaya çalıştıkça, daha derinden duyumsadıkça daha çok sever oldum.

Evet, Sezen Abla lal olmuş dillerimiz, yüreğimiz ise yaslı ve yaralı. Kim çözecek bu bilmez bilmeceyi? Biz çözmekte zorlanıyoruz…”