Sarya Aslan: Leyla’ya…

Meşe palamutları toplarız seninle

Evim dediğin toprağına gömeriz

Can suyu senin gülüşün olur

Bir Anka Kuşu gelir gölgesini verir

Sonra otururuz gölgesinde

Uzun uzun susarız…

Seni yazmaya çalıştığımda, kalemi her elime aldığımda bir kalp çarpıntısı, yürek daralması yaşadım. Ben, nasıl yazacağımı, kelimelerin yetersizliğini, seni yazmanın ağırlığını nasıl kaldıracağımı düşündüm.

Beni alıkoyan sadece bunlar değildi, yüzüne söylemeye fırsatımın olmadığı şeyleri yazmak da zorluyordu. Şimdi kalemin bir ritmi oluştu canımda biriktirdiklerim akıyor. Ama biliyorum seni en çok kadın yoldaşların anlatacak ve ben en çok onların yazdıklarını okuyacağım.

Beş ay oldu. Senden sonra havalar hep kasvetli ve ruhlarımız da…

Önce sarılmalarımızı erteledik, sonra cümleleri ve şimdi de öfkemizi, yasımızı erteliyoruz. Yanardağın içine akması, içine içine yanması bu… Çığlığın içeriye hapsolup, içeriyi darmaduman etmesidir bu.

Sen gittiğinden beri duygularımız enkaz halinde ortada duruyor, onları toplamak için bile yine senden güç alıyoruz. Her aklımıza gelişin bize müthiş direngenlik sağlıyor.

En son görüştüğümüzde “nasılsın?”demiştim. “nasıl olabiliriz bu topraklarda canım ya, düşman bir değil ki” demiştin. Sonra uzun uzun susmuştuk.

Uzun susmalar dile gelmeyen derin kederlerle örülüdür, bilirdik. Birbirimizi en çok böyle zamanlarda anlardık. Seninle görüştüğümüzde sohbetin ortasında yine susmuştun sonra “hıı” diyerek iç çekmiştin.

O kısa süren görüşmemizde bunu çok sık yaptığını fark ettim. İçinde ki Leyla’yı ikna ediyor gibiydin. Yine anlatmıyordun kendi içine yöneliyordun, yine hep dinliyor anlamaya çalışıyordun. Soruları kendi içinde oluşturuyor cevaplarını veriyordun.

Müthiş ermişlik haliydi bu, hayatın şifrelerini her çözdüğünde yüreğinde bir yer daha açıyor önce kendini ikna etmeye çalışıyordun. Sonra onları yerli yerine oturtuyordun.  Sen ikna olmadığın hiçbir şeyi yapmak istemezdin. İkna olmadığın şeyleri yapmak zorunda kalmak sana hep çok acı verirdi.

Fotoğraflarına bakıyorum. Ruhuna iyi gelen doğa seni korumayı seçmiş, saçının sadece bir kısmını beyaza boyamış. Zaman var demiş Leyla, akıp giden zaman, bir tutam beyaz sana bunu hatırlatsın istemiş.

Nehir boyu, hayat dolu saçlarının tamamını beyaza bürümekten utanmış, sana kıyamamış. “Her canlı doğasına göre yaşamalı, özüne uygun yaşamayan canlılar er geç çürür” yasası doğada hüküm sürer.

Ondandır belki doğanın her seferinde seni koruması.  Özüne uygun yaşadın ve bunun çağımızda ne kadar acı sonuçları olduğunu da biliyorum. Ama bildiğim başka bir şey daha var sen insanlığın onuruydun… Hemen hemen tüm fotoğraflarında gülmüşsün. Hep öyleydi, hep gülerdin. Kişisel bir mutluluk değildi bu, daha fazlasıydı. Bir eylem biçimiydi sende. 

Sen hiç kişisel mutluluğun peşinden koşmadın, zaten içinde çiçekler Filiz verirdi, buna gerek duymazdın. Tanıdığın tanımadığın her insanın mutlu olmasını isterdin. İyilik haliydi sendeki hep. Üzüldüğün konulara ah vah etmeyi sevmezdin, gerekeni yapardın yüce bir bilgelikle.

Bilge kadın diyorlarmış kadın yoldaşların sana. Seni ne kadar iyi tanıdıkları belli oluyor. Sen kadınlara çok güvenirdin en çok kadınlara. Onların inadına, direngen ruhlarına ve kendini yeniden yeniden doğurmalarına…

Kâbe’m insandır diye yazmışsın. “İnsan ne için yaşar” sorusunun cevabıdır bu. Sen insana yürüdün bu yolda çok cefa çektin ama insana ulaşmaktan, yoluna pusula olarak insanı almaktan hiç vazgeçmedin. Kâbe’ni hiç şaşırmadın. İnsanın en karanlık en dehşet yüzünü gördün yine vazgeçmedin, yüreğinden umudu, sevgiyi hiç eksik etmedin. 

Beylik laflar etmeyi sevmezdin. Hiç büyük konuşmadın ama büyük yaşadın…

Daha erken yaşlarda bu olgunluğa erişmiştin. Hep görünenin arkasına baktın, anlamaya çalışmak senin en merkezde ki özelliğindi. Kendini anlatmaya çalışarak kelimeleri yormazdın, yolunu yürürdün. Sana dayatılan hiçbir rolü kabul etmezdin, yolunu inadınla biçimlendirirdin.  Özünle sözün her zaman bir arada yol alırdı.

Şimdi Çocuklara Leyla ismini veriyorlar. Onlar büyüyecek ve neden Leyla ismini aldıklarını araştıracaklar. İşte o zaman seninle tanışacaklar. Yolculuğunu, inadını, direnişini, onurlu mücadeleni, sevgi dolu kalbini, insana, insanlığa kattıklarını görecekler. Sen onlarda yaşayacaksın.

Bazı insanlardan geriye isimden fazlası kalıyor. Adını tarihe yazdırdın Leyla…

Kardeşlerin olarak biz seni çok özlüyoruz. Her gün birimiz ya rüyamızda buluşuyoruz seninle ya kuştan ağaçtan alıyoruz sesini ya da toprağı avuçluyor seni arıyoruz. Bilge kadın seni her gün yeniden yeniden keşfediyor, öğrendiklerimizle hayatımıza anlam katıyoruz. Senin değerlerin, mücadelen, bıraktığın miras ve gülüşün bizim yaşam gerekçemiz oluyor. 

Kız kardeşin…