Leyla’ya Gelen Mektuplar…

”Leyla Arkadaşa”

Merhaba, nasılsın, özlemle kucaklıyorum. Hepinizi şimdiden özledim. Bu tarafa geçtiğimden beri çok bir şey yapamadım. Doktora gittim. Üç ay sonra tekrar gideceğim. Yani iyidir durumum anlayacağın. Melsa onların da selamı vardı. Sana bazı şeyler gönderiyor. Hard disk biraz pahalıydı. Ancak yanında bir şeyler de almaya çalıştı. Hilal verecek. Badem yağını da aldık. Eşyaların içinde Nalin’in şampuanı ve Melsa’nın da poşedi var, bir iki parçadır, bilgin olsun. Diğer paketi ise Beritan, arkadaşlara gönderiyor. Basına da umarım gönderirler.

Bugünden itibaren çalışmalarıma başlıyorum. Yoğun geçirmeyi düşünüyorum. Unutmadan Şerda’ya, Dilzar’a selamlarımı söyleyin. Jiyan arkadaşa da. Botan arkadaşın Şerda’ya çok selami var. Eskiden tanıyan bir arkadaşmış.

Tüm arkadaşları yerime öpersin. Kendinize iyi bakın, başarılar.

Çarçel 09/01/2010

Not: Arkadaşların Ape Hasan’a yazdıkları notu hepimize okudu, çok sevindi, etkilendi. Yılbaşı gecesi yanımızdaydı. Bayağı beraber kaldık. Morali çok iyiydi. Bahara arkadaşları görmeye gelecek.  Şu an Irak’ta. Hepinize selamları var.

***

”Leyla Arkadaşa”     

Başta merhaba. Her şeyden önce bir şey söyleyeyim ondan sonra nota başlayayım. Biliyorsun. Dün değil diğerki gün seni rüyamda gördüm. Saçların uzun örülü, arkan bana dönük bekliyordun arkadaşların içinde. Ben aşağıya inerken seni görüyordum. Seni görünce “Leyla’dır” diye söyleyerek yanına geliyordum . Yanına gelerek “Leyla” dememle beraber omuzundan senin yüzünü çeviriyordum, bakıyordum sen değilsin, hayret içinde kalıyordum. Diyordum nasıl oldu da o değildir. Peki bu kimdir, ben onu tanımıyordum. Sonra akşama doğru Nuda arkadaş geldi ve seni ona sordum, senden bahsetti. İşte o zaman anladım ki mesele oydu. Yani anlayacağın seni bu kadar özlemişim. Seni görmeden buraya geldiğime kusura bakma. Seni çok fazla sordum ama yerin tam nerde olduğunu bilmiyordum. Bildiğimi de bana yanlış söylemişlerdi. Öğrendiğim zaman da gelecektim fakat sen de abinle diğer tarafa gitmiştin. Abine söz etmişken gözün aydın. Abin yanımıza basına geldi. Onunla sobet etmek isterdim ama inan ki yapamadım. Çünkü onunla sohbetimde sen olacaktın ondan.

Seni de bahsetmek istemedim, e sen de olmayınca tartışacak bir şey olmadı. Onun gelişi hem iyi oldu hem de kötü tabii ki bana göre. Belki sana göre tümden iyi oldu. Heval Leyla, beni bilinen arkadaşlar rap diye buraya attılar. Hiç burası aklımdan bile geçmiyordu. Ama örgüte karşı da boynumuz kıldan incedir. Burda kendimi kökten çürümüş dikenlerin ortasında ve yağmur yemiş bir gül ya da çiçek hissediyorum. Artık günlerimi sayıyorum. İdare ediyorum. Bu hastalık beni mahvetmiş. Dedim belki ölüm kartı doktordan alacağım. O da olmadı. Doktor dedi daha çok yaşayacaksın. Heval Leyla, burda işler çok, normalin iki katıdır. Onun için ceylanlar gibi burdan oraya atlıyoruz. Yani ihtiyarlayacak zaman bulamıyoruz. 

Heval Leyla, seni hep soruyorum. Oraya gelecek imkan bulamıyorum. Kendine iyi bak ve oradaki tüm yoldaşlara selam söyle. Eğitim için broşürlerde yardımcı olsan iyi olur. Kağıdım bitti, yorgun olmasaydım iki mektup sayfayı yazardım…

Mahabat-Devrimci selamlar

***

”Heval”

Her zamanki gibi bir ilkin güftesini çizmeye çalışacağım, bakalım dağ mı fare doğurur yoksa fare mi fareyi doğurur, cümlenin sonuna not düşeriz. Elbette takdir sizindir. Hani tuhaf değil mi bir şey yaparsınız, ille de birilerinin beğenisine sunmak hepten ben bana abes gelmiştir. Tabii ki yazmamın nedeni bir şeyi değerlendirmenize sunmak değildir yalnızca, paylaşımı öğreniyorum. Dolambaçsız, kafiyesiz biraz da gece vakti yabanıl olanın karanlığa cesaretle hükmetmesi gibi bir şeydir. Bazen burda tasmasız  cümleler dediğim olmuştur. Sırf bu cümle yüzünden beni mazur görün. Bilmez misin bazen cümleler  en amansız etçilden daha gözü karaca olurlar. Açıkçası ben sünepe cümlelerden ve layt kelimelerden hoşlanmadım. Yükü kaygı olan, korku olan hatta çokça hesap kitap olan kelimeler ne yazık ki geleneksel olanın temsilcisidirler, öyle Donkişot gibi sahte şövalyelik yapmak da marifet değildir. Kelimeleri palyaçonun eşeğine ters yükleyip edebiyat yapıyorum iddiasında bulunmak da bir o kadar komik ve trajiktir. 

Şimdi diyebilirsin ki sen kimsin, elbette öyle şatafat içinde bir şatoya sahip değilim ama sınırların da ötesine geçme çabası içindeyim. Benimki olsa olsa edebiyatta fukaranın sorunu olabilir. Hani fukaranın sorunu olması aklının eksik olması değildir. Fukaranın sorunu var olanı yetkince çalıştıramamasıdır. Bazen anlam arayışı içinde olan cümleler yazarak kantarını okuyucuya çektirdiğimi biliyorum. Bazen iyi ki diyorum çok fazla okuyanım yoktur. Hani maldan anlayan birini bulunca malımı ona satmak istemem işin doğası gereğidir. İyi bir tüccar maldan anlayanı bilir.

SONY DSC

Bir ömür ki anlamlı bir cümleye imza atmamıştır, siz buna yaşanmıştır diyebilir misiniz? Bir servet ki değerini bilmemişsiniz, zamanı suçlayabilir misiniz?  Bir ruh ki dostluğa giden yolda … ister, bu ruhun ahvali nicedir? Bir güzellik ki alıcısını bekler, talip olmasını bilmez, bunun değeri ne olur? Bir yaşam ki ezopça yaşanmıştır, duygulara kement atılmıştır, yürek dipsiz bir girdaptır, girdabın ahlakını paylaşır, girdabın rahminin ahlakına tekabül eder, her şeyin (rahimde) yaşamına son veren acı gerçektir! Sen! Şimdilik bu kaosa bir son vereyim. Bir dahaki sefere karşınıza … (edebiyat) terbiyesini edinmiş biri olarak çıkacağım. Ruhumu yükleme yolunda çabamı derinleştireceğim, öyle ki dost olmanın ahlakını anlamlı kılayım. Bir kusur işlenmişse affola. Affetmek  gerçekte kadına has bir erdemdir.

“ İktidar sünepe cümlelere, pısırık kelimelere imza attırır. Bu nedenle bir eşek rahatça 20 yılınıza hükmeder, bu iktidarın marifetidir.”

“ Sevgili olmayan ruhun düzmece şiirleri ruhta kırağı bırakır.”

“ Aşkı gönülde aydınlatmak için bir şebçırağa ihtiyaç duyanların ruhsal durumu ne yazık ki ayın ahlakına denk düşer. Biliyorsun ki ay hazırdır, hazır olanın beyni umut kırar.”

 Dr. Rubar 27/01/2009

***

“Merhaba güzel yoldaşım,

Şu anda Hozan Serhed’den ‘ Bir çocuk ağlıyor’ parçasını dinleyerek sana yazıyorum. Gelen arkadaşlara seni soruyorum. Durumun iyi olduğunu duyduğum için çok seviniyorum. En son Melsa Serhat geldi. Beni de ziyaret etti. Ve senden paylaştık. Yaşamımızın en kutsal ve iksiri nedir diye sorsalar hiç tereddütsüz yoldaşlık derim. Ama yaşamın ayrıntılarında ve maneviyatların derinliklerinde hissetmeye ve bunu birbirine hissettirme temelinde geliştirebilme yeteneğinde olundu mu? Senin bu yönün çok güçlü. Biliyor musun çoğu zaman kendi darlık ve tutuculuklarıma karşın senin bu yönlerini düşünüyor ve kendimi törpülemeye çalışıyorum. Aynı zamanda bunu kendimde yaratmaya çalışıyorum.

Benim için yaptığın nasihatleri unutmadım. Ve şu anki çalışmam çok kutsal, anlam yüklü. Kendimi önderliğe hem daha yakın hissediyorum ve huzur buluyorum. Belki çok yoğun ve zorlukları da var. Ama hani sonuçlarını görebiliyorsun ya, bu çok önemli. Hem de önderliğin en temel çalışmasıdır. Paradigma temelinde felsefe ve tarih veriyorum. Lise III. Sınıflara veriyorum. Gençlerle uğraşmak bana huzur veriyor. Biliyor musun, keşke sen de bu çalışmalara genel sorumlu olarak gelsen! 

Buranın temposu bizim için çok yoğun. Tüm paradigmal dersler, savunmalar ekseninde yeniden hazırlanıp verildiğinden  bunu da biz kendimiz yaptığımızdan boş zaman sıkıntısı çekiyoruz. Bundan dolayı inan Maxmur’u halen bilmiyorum. Çok sınırlı bir tanımam var. Fakat beklediğim gibi bulmadım. Bunun üzerine çok yoğunlaşıyorum. Ve halk gerçekliğimizin yansıması olduğunun farkına varıyorum. Kadro olarak biz de bu halka çok çektirmişiz. Tabii halkımız da az değil. Anlayacağın bir ucubelik de var. Her neyse bu da yaşamın bir parçası, görevimiz sadece okulda geçmiyor. Eğitim yaşamın her alanında olduğundan yaşamın ölçü ve etik yönüne de yoğun ağırlık veriyoruz. En azından bu yönlü çabalarımız var. Kendim yoğunlaşıyorum. 

Biliyor musun telefonum 0780….. fırsat olursa ararsın. Yine eğer bir şeye ihtiyacın olursa bana söyle. Elimden geldiğince karşılayabilirim. Çevrendeki tanıdık ve tanımadık tüm arkadaşlara selamlarımı söyle. Ayrıca, yeni bir yıla girdik. Bu yeni yılın önderliğe, kadına ve insanlığa özgürlük yılı olması dileği ile yeni yılınızı kutluyorum.

Kendine iyi bak güzel yoldaşım. Buralarda hep oraların özlemi, sevdası ile yaşıyorum. En kısa ve uygun zamanda oraların havasını solumayı umuyorum. O zaman görüşürüz. Tüm güzellikler sizin olsun. Öpüyorum. Hoşça kal.

Beri Dersimi- Maxmur-10/01/2010

***

“ Leyla arkadaşa,

Heval Leyla gerçekten bir şeyler yazmak istiyordum ama bir türlü ne yazacağımı bilemediğimden dolayı bir şey yazamadım. Biliyorum Sidar’ın ve Dicle yoldaşların mekanını sen de özlemişsin. Bu mekanlar sizleri bekliyor. Üzgünüm ne Sidar’ı ne de Dicleleri koruyabildik.  Durumlarınızın iyi olduğuna güveniyorum. Selamlar. 

Kendal Amed

(Kış manzaralı Ağrı Dağı kartpostalın arkasına yazılmış, tarih yok.)

***

“ Soğuk bir eylül akşamı ve ben Tendürek’teyim. Karşımda Cehennem deresi. Zirvesi yeni yağan yılın ilk karı ile bembeyaz. Bana onun özlemini, hasretini çeken… Bana burada kefensiz yatan yoldaşlarımı hatırlatıyor. Her bir nokta değişik bir anı. Ama o değişmemiş yoldaş. En içten yoldaşça selam, saygı ve sevgilerimle.

Sidar-28/09/2006

( Kartpostalın arkasına düşülen not: Ş. Sidar, 2008 Serhat Tendürek’te şehit düştü.)

***

Kutsal ana kültüyle Ağrılar selamlıyor. Selamlar.

Karker

(Büyük ve Küçük Ağrı görseli. Kartpostalın arkasına düşülen not: Ş. Karker 2007 Şubat’ta Çemce’de şehit düştü.)

***

“Merhaba hevala heja Leyla,

Çawani, başi? Hewidarım tu başi. Eger tu pırsa mı beki, ez başım. U ez gehiştım cihe xwe. Ez meraxa te dıkım. Çunku dema ez hatım tu nexaş bu. Hewidarım ku tu baş buyi. Dema ez gehıştım cihe xwe mın telefona heval Günay … internetede dit duruma we serahi baş bu u xweş bu Serahi meraqe te dıker. Mın got başe, got çı lazıme, mın je got teni dıtina te. Gori bu agahi daye mın we 12 Ekime lı Hewleri be?  Yani we bet. İşte ya sevmek elde değil, sevdim. Neyse ez ronahi te bebinım geleki tışta b amın geleki berya te hirege u ez jı buna te çadır u hase.. teştın din dışinim hewiya mınewe baş lı xwe meyzeke u hemu hevalın lı ser xwe silavı he. Beriwan Şam, Zekiye, Evin, Nalin Muş, hebadgi Helin u hemuyan peşmin ve silav … ser. Da şevin te u hemu hevalin devre maçi dıkim u bila xwe baş meyzekın . Ez jı hemuyan jı xvıresibi bu me u serkeftıne dixazım. 

Silavi u rezin soreşgeri 

Zilan Goyi-27/09/2009

***

“ Araratın asi kızı, canım arkadaşım Leyla,

Yılların özlemiyle, sevgiyle kucaklıyorum, gece karası gözlerinden öpüyorum seni. Merhaba güzel yoldaşım Leyla. Bu ikincidir yazıyorum sana. Uzakları aşıp yüreğimi sıcacık saran mektubunu defalarca okudum. Buram buram özgürlük kokan o diyarların kokusu sinmişti yazdıklarına. Her sözün bir soluk oldu sardı sarmaladı yüreğimizin her yanını. Öyle dokundu ki yüreğime içimde birikmiş özlemler kadar hüzünler de büyüdü, gözyaşlarım karıştı sevinçlerime. Canım arkadaşım, sana ulaşmadan yazdıklarım, yeniden yazıyorsun karşılıksız, beklentisiz. Arkadaşlığını, dostluğunu, sevgini esirgemeden en zor zamanlarımda ve tüm imkansızlıklarda. Tarifi, tanımı zor duygular yaşattın bana heval Leyla. Yazdığın ilk mektubunu duyar duymaz elime ulaşmasını beklemeden hemen sana yazmaya başladım. Daha sonra kısa sürede mektubun da ulaştı bana. Uzun uzun yazmıştım sana; tüm yaşadıklarımı, yitirdiklerimi anlatmıştım. Ulaşmasını çok istiyordum. Ulaşmamasına çok üzüldüm. Umarım bu kez ulaşırım sana. Burada her şey yüreğimizin aksine hareket ediyor maalesef. Sana yazma sorunum olmaz ve bunu yürekten istiyorum. Buna ne kadar ihtiyacım olduğunu biliyorsun. Senle, sizlerle nefes alıp verdiğimi, her anımda olduğunuzu bilmeni istiyorum canım arkadaşım. Senden, özgür diyarlardan uzaklık öyle acıtıyor ki canımı, yazarak da olsa sana, oralara ulaşmak acımı, özlemlerimi dindirmiyor ama şu kahredici mekanlarda dayanma gücüm olyor.

Uzun yıllar oldu seninle ayrılalı. Yıllara özlemler, acılar, yitirişler, ayrılıklar düştü. Ama seni yaşadığım an kadar yakın hissettim hep kendime. Seni ne kadar çok özledim güzel yoldaşım bilemezsin. O sıcacık, sevgi dolu yüreğini özlüyorum. Özledikçe canım yanıyor. Susuyorum içimdekiler belki daha az acıtır diye. Hüznü sevmiyorum canım ama hayat hüzün olup serpiliyor ömürlerimize.  Hangi söz anlatır ki zamana sığmayan gül yüzlü çocukların tarih yaratan anılarını? Hak etmediğimiz ayrılıkları, acıları, yitirişleri yaşattı hayat bize. Gidenleri bir daha göremeyeceğimi  bilmek yüreğimdeki en derin sızı. Kanatan, acıyan, içli içli devam eden bir sızı şimdi.

Canım arkadaşım,

Kaç erken biten bahara, kaç yarım kalmış aşka, kaç yarım kalmış hikayeye, kaç bir dağ kadar gururlu insan güzelinin yitirilişine tanıklık etti yüreklerimiz. Her biriyle yitip gitmek istediğim çok fazla. Geride kalıp her birinin acısıyla yaşamak o kadar zor ki, öyle bir acıtıyor ki, ince bir sızı gibi sarıp sarmalıyor yüreğimin her yanını. Kaldıramayacağımı düşündüğüm anlar çok oldu, yüreğime söz geçiremediğim zamanlar o kadar çok ki, zorlu ve acılıydı yaşadıklarım. Dağsız coğrafyalarda, yabancı ellerde dayanmak zorundaydım, her şeye rağmen. Yitirdiklerimizin yarım kalan hayallerini yaşatmak için, onların anısına, onların güzel dünyaları uğruna yaşama tutunuyorum. Başka her şey anlamsız benim için. Tek değişmez gerçeklerim onlar benim. Ben bir başkası, bir başkası yalan olabiliriz ama onlar asla! Fiziksel yaralar kapanır elbet. Ama yüreğimde açılan kocaman yaraları sarmak çok zor. Kimi acılar var ki ben olduğum sürece hep benimle olacaklar.

Canım Arkadaşım,

Kimi acılar var ki yüreğimde söze gelmiyor, kelimeler ifade etmiyor! Kimi zaman tarifsiz bir yalnızlık, kimi zaman ciğerimi sızlatan bir acıya dönüşüyor yüreğim. Böylesi bir esaret çok ağır geldi bana. Toparlanmaya çalışıyorum. Bunda senin ve diğer sevdiklerimin katkısı çok fazla. En zorlu zamanımda yanımda olmanız, bu koşullarda en büyük güç ve moral kaynağı oldu. Zor zor spas can yoldaşım. Sen de hep yüreğimde oldun. Ömrümün yettiği kadar nerede olursam olayım hep senin arkadaşın olarak kalacağım. Heval Leyla, seni hep merak edeceğim, seveceğim ve özleyeceğim. Çok özlüyorum seni, her birinizi. Hayatımda hiç bu kadar ayrılık özlemi çekmemiştim. Dağların yüreğinden koparıldım acımasızca. Ne kabullenebildim ne sindirebildim bunu. Alışmaksa mümkün değil. İnsanın doğasına aykırı yerler buralar. Her şey bir özlem oluyor. Neyi en çok özledim biliyor musun, toprağa basmayı, çıkıp bir uçurum başında durmayı, sabahın sessizliğini dinlemeyi, ay ışığında boncuk gibi dizilmeyi, ateş başı sohbetlerini, meşe kokusunu, o ceviz ağaçlarının altına gizlenmiş serin sularından doya doya içmeyi, esmer tenli çocukları, sizleri, gülüşlerinizi ve kaçak yaşamayı özledim… seve seve, doya doya yaşamaya çalışsam da o zamanları, doyamadığım yarım kalan çok şey var.

Biliyorduk, dağlarda yürümek, ateşlerde sınamaktı ömrümüzü. Acılara, yitirişlere inat yürüdük ama hiçbir zaman alışmadık yanı başımızdan yitip gitmelere… Zamansız ayrılık düşmüş olsa da payıma bu ayrılığı da aşacağım canım arkadaşım. Senin, sevdiklerim için, Faraşin’in yeşil gözleri, Viyan’ın çocuk düşleri, Fırat’ın şen kahkahası ve daha nice insan güzellerinin düşleri için ve dağların özlemi, aşkı için yüreğimi taşıyacağım özgür zamanlara, inatla, sabırsızlıkla, umutla Munzur kıyısında, Avaşin’in mavi akışıyla buluşmayı hasretle bekleyeceğim.

Can yoldaşım! Benden, yaşadıklarımdan haberiniz olmuştur. Beritan arkadaşa yazmıştım. En son Sarya ile yazdığı mektubu da aldım. Cevap yazıp Hewidar ile gönderdim, yazdıklarımın ulaştığını söyledi arkadaşlar, sevindim buna. Adar, Axin arkadaşlara da ayrıca yazmıştım. Ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum, mektuplarınızı cevapsız bırakmıyorum. E-mail adresin olmadığı için Kazım abimde doğrudan sana ulaştırmada sorun oluyor. Bu mektubun aynısını gönderdiğin adresle gönderdim fakat ulaşmama ihtimalini düşünerek yeniden yazıp Heval Deniz’in gönderdiği adresle deneyeceğim, umarım bu sefer yazdıklarımı ulaştırabilirim.

Canım Arkadaşım,

Buraları az çok tahmin edersin, sınırlı bir mekandayız. Genelde kitap okuyarak zamanı değerlendirmeye çalışıyorum. Yine arada bir gelen giden oluyor öğrenci arkadaşlardan, onun dışında Malatya’da ve Dersim’de kadınlar pek yasadışı işler yapmıyorlar O yüzden pek kimse gelmiyor buraya. Biz şimdi beş arkadaş kalıyoruz. Dersim’den bu aralar bir genç arkadaş geldi yanımıza. Senin mektubunu ona da okudum, çok etkilendi yazdıklarını okuyunca. Senin, oraların güzelliğini anlatıyorum ona hep. Yani dediğinizz gibi tembellik etmiyorum… Gelen gidenle ilgileniyorum, yüzlerini size çeviriyorum Size çok selamları var genç Çağla hevalimizin. Bir de yanımızda 60 yaşında bir ana var, oğluna yardım yataklıktan gelmiş, tanırsın Serva Malatya’nın annesidir. Bizimle kalıyor. Çayan, Türkiye’ye geliyor, teslim etmedikleri için bütün aileyi cezaevine koyuyorlar, bir abisi de burada erkek arkadaşlarla kalıyor, size selamları var Ana’nın. Koçerin var, o da selam söylüyor. Aryen arkadaş da yazmıştı sana, Kazım’la göndermiştik. İkimizin de mahkemesi sonuçlandı, müebbet verdiler.

Sağlık durumum şimdi daha iyi, kısmi tedavi oldum, vücudumda mermi ve parçalar var, onlardan ameliyat olmam gerekiyor fakat ameliyat riskli olduğu için yapamayacaklarını söylüyorlar. Sorun olmuyor, merak etmeyin, arkadaşlar yardımcı oluyorlar. Tek dileğim  bu duvarların ötesine çıkabilmek, diğeri sorun değil. Sürüne sürüne de olsa gelir ulaşırım size. Koşullarım olursa sana resim gönderirim ilerde. Adar Heval nasıl acaba,  iyi mi durumu, Alman dili söylemeye başladı mı size? Benim için de söylesin lütfen o yanık sesinden, ben artık iyiyim. Hüzne düşmüş saçının akından öpüyorum onu. Şafak, Mizgin, Nalin, Şerda, Axin, Saadet, Ruken, Beritan, Çiçek ve her birine yürekten sevgilerimi, özlemlerimi gönderiyorum, öpüyorum tek tek onları. Hepsini çok sevdiğimi, özlediğimi söylersen sevinirim. Canım arkadaşım, her birinizi çok merak ediyorum, sen birlikte çalıştığımız şirkette misin acaba? Tek merakım sizsiniz, iyi bakın kendinize lütfen. Sana her daim yazacağım, senin de koşulların olursa yaz Heval Leyla. Benim için bir soluksun, bunu bilmeni isterim. Şimdilik bu kadar yazıyorum, ilerde tekrar yazarım. Gelecek özgür günlerde buluşma umudumu hep canlı tutacağım, kendine çok ama çok iyi bak lütfen. Ulaşabildiğin herkese selamlarımı söylersen çok sevinirim. Hasretle, özlemle sımsıkı kucaklıyor, o güzel yüreğinden öpüyorum seni. Kurban olurum ben size. Özlemle, hasretle…

“Güneş Munzur-5 Temmuz 2009- Malatya Cezaevi”

***

Değerli Yoldaşıma;

Öncelikle böyle hazırlıksız vedadan ötürü bir özeleştiri vermeli… Gerçi hiçbir zaman diliminde vedanın çeşitliliklerini sevemedim…Böylesi bilezik sevmediğini biliyoruz fakat bu bir temsili hediye sayılsın. Takım adına verilen küçük bir anı…Heval Geşbun’da bu tokayı sana atfetti:))

Tüm bunların dışında konuşmaları yazıya dökecek olursam; Verdiğin emek boyutuna bir devrimci olarak borçlu olduğumu düşünüyorum. Bu genel tüm arkadaşlar adına da geçerli bir durum elbet. (Sanki veda yazılarında yoğunlaşma boyutum felaket.) Hiçbir insan geleceği tam anlamıyla yaratma gücüne sahip değildir. Bu anlamda gelecekte ne olacağına dair net bir şey söyleyemem. Ancak nerede, hangi koşullarda olursam olayım, doğru olanı tercih etme çabasını vereceğime dair bir söz verebilirim. Belki yarın İspanya Devriminde, Zapatalarla, FARC gerilalarıyla yol alırım. Belki de serüvenlerin ihtişamından vazgeçip kendi kendime gardiyan olurum. Bu imkansız bir olgu elbet. Yollar beni her zaman çekmeye devam edecektir. Sabit ve monotonluğu gittiğim her yerde reddettim. Diyorsunuz ya ait hisset, belki de bu sebepten ötürüdür…

 

Aylak bir gezginlik değil bahsettiğim…Ama serüvenlere ait insanlar her zaman yollara teslim olur. Sırtlarında bir çanta, çantada taşıdıkları düşünceleri ve de kalem kağıtları yanlarında daimdir. Derviş misalidir biraz da…

Bu özelliğim kabul ediyorum ki sizleri zorladı…Ama ben kendimi tek bir yere ait hissetmiyorum. Yolları gördüğümde hep çantamı omuzlamak geliyor aklıma! Duramam. Bu kimine göre anlamsız gelebilir. Ama insanları anlayıp anlamamasını çok umursamıyorum. Beni Karadeniz anladı, Toroslar anladı, Kürdistan anladı…Anlaşılmamak böyle durumda beni korkutmuyor. Çünkü her bireyin, topluluğun kendisine göre değişken doğru anlayışları vardır. Bazen ne kadar doğruyum desende demokrasi yanlış diyorsa vay haline demektir…İşte ben burada bunu yaşıyorum. Emma Goldman yahut Bakunin okuduğum için değil bu çelşkilerin doğma sebebi. Seninle daha ayrıntılı tartışabilmeyi isterdim fakat dediğim gibi -doğrularımız- farklı…Buna devrimcilik anlayışımız da dahildir. Bir insan dünya yuvarlaktır dediği için öldürülebilmişse oluşan düzende her olayı normalleştirmek değildir çıkarılacak sonuç. Sizden tek istediğim – dünya- üzerine yaptığım tespitimden kaynaklı beni anlamanızdır…Kendimi ne kadar anlatabildim bilmiyorum. Ancak son olarak herşey adına teşekkür ediyorum. Ve seni kucaklıyorum. Serkeftin…

Devrimci selam ve sevgiler…

Destan Yörük

(Kırmızı Fularlı Kadın)

Mektupta tarih yok ancak, Destan’ın çizdiği, dağların doruklarında kuşların uçtuğu küçük resminde Biji Yek Gulan; Yaşasın 1 Mayıs yazısı var…Muhtemelen Rojava’ya giderken yazılmış…

 

/Devam edecek…/