Leyla’ya Gelen Mektuplar- 4

Merhaba,

Bu kadar erken, daha ayağımın tozuyla yazmak istemezdim ama hem söz verdiğim, hem fırsat doğmuşken durumuma ilişkin yazmak için acele ettim.

Nihayet ulaştım. Hem de arkamda tüm ağırlıkları, ruhuma bir karabasan gibi çökmüş gereksiz yükleri geride bırakarak. Sanki bıraktığım yerden, ayrıldığım zamandan yeniden devam edercesine bir duyguyla…Yarım kalanı tamamlamaya dönmek gibi. Onca araya girmiş zamanı, yaşananları tıpkı zamanda bir yolculuğa çıkmış gibi, gerçekte ait olduğum anla fazla da ilgisi yokmuş gibi farz ederek ulaştım…

İnsan bilinci ne tuhaf. Tüm anılar hücum etti, en gereksiz, en detay anlar bile nasıl da tazeymiş hafızamda. Her geçtiğim patika, her çeşme, her yokuş onlarca anıyı taptaze saklamış, korumuş kendinde…Karşılıksız bir vefayla…Vefasızlığımıza rağmen sadık ve cömertçe…

Ben neredeyse bir yeni savaşçı ürkekliğinde ve titizliğinde adımlarken her ağaç, her taş bir tanıdığını görmüş gibi karşıladı beni…Huzurlu ve hafif hissettim kendimi. Tuhaf ama ağaçlarla konuşuyordum yol boyu. ‘Sen epey büyümüşsün’ diyordum tanıdık olana, ‘sen o zamanlar daha yoktun’ diyordum boyum kadar ağaca. Her çeşmeden serinliği yudumladım. Tıpkı doğduğu topraklara dönmüş gibi oluyor insan, inan… Hem zaten öyle değil miydi? Doğuş zamanlarımız o mekanlardaydı. Ne çok yüz canlandı gözlerimin önünde ve ne çok yeni yüz gördüm, bir bilsen.

Geçmişte kalanları hatırladıkça ne çok yaşlandığımı, yeni yüzleri gördükçe hangi yaşa ve zamana ait olduğumu unuttuğumu fark ettim. Sonra buldum yerimi. Ben bıraktığım yerden devam ederim. Sonradan yaşadıklarıma ait değil…

Şu an Haftanin yolcusuyum. Akşama çıkacağız. Gare’ye araçla gelme olanağımız olduğu halde Z… arkadaşla Çemça’ya geçtik. Hem arkadaşları hem alanı görmek istediğim için onun teklifini kabul ettim. Orada iki gün kaldıktan ve Çemco suyunda iki saat yüzdükten sonra Zap’a geçtik. Hiç ara vermeden de oradan da Gare’ye…Anlayacağınız -hava atmak gibi olmasın- çok uzun bir yürüyüş yaptık. (Üç gün) İtiraf ediyorum Kurê Jahro’yu eskiden de sevmiyordum, şimdi de. Ya o ne biçim bir dağ, ne bitmez bir yol? Önceleri zorlanmadan nasıl çıkmışım bu dağı?

Sağolsun heval Z… grup komutanımız olarak yürümüyor, resmen koşuyordu. Yetişmesi gereken bir çalışma vardı, o yüzden hızla yürüyorduk. Bir de meğerse ben daha fazla zorlanmayayım diye bu onun yavaş yürümesiymiş!!..

Kurê Jahro’nun boğazında bir çeşme vardı. Orada mola verdiğimizde bugün kadar yüzüne bakmadığım poşet lezzo’nun tadına orada doyamadım. Lezzo’yla yapılan şerbetin yerini bence hiçbir tat ve lezzet tutamaz. Buz gibi bir şerbet ve zirve. Güneşin doğuşunu izlemek gerçekten de harikaydı. Kısacası yolculuk yorucuydu (ayıptır söylemesi çantamı yeni bir savaşçı taşıdı) ama güzeldi. Hele Şerane suyu, inan yorgunluğumu unutturdu. Eksikliğini duyduğum tek şey tanıdık arkadaşların, sizlerin yokluğuydu. Bir gün o suyun kenarında sizlerle oturup yapacağımız sohbetleri hayal ederek umutlandım, avundum.

Şehit Beritan’a, Haki Karer’e ve Meşru Savunma’ya gittim. Herkese selamlarınızı söyledim. Sizleri merak ediyor, soruyorlardı. Arkadaşlar iyiler ve çok yoğunlar. Tüm problem yeni hamle, eylemler ve şehadetler… O kadar güzel gençler var ki ışıl ışıl, dinamik, fedakar.

Arkadaşlarla tartıştık ben bir süre …. ile hareket edeceğim… Heval Z….’la birlikte olacağız. Bu nedenle ilk turumuz Haftanin… Xantur’dan Cudi’yi izleyeceğim. Buradaki şeftalilerden bahsetmiyorum, ağzınız sulanmasın diye. Ama merak etmeyin sizin için de yiyeceğim.

Şimdilik kısa yazmakla yetiniyorum. İlerde daha uzun ve daha yoğun duygularla yazacağımdan eminim. Sizleri özlemedim değil ama çaktırmıyorum. Zaten sürekli sizden bahsederek özlem gideriyorum. Bu aradan unutmadan Gare ne kadar sıcak tanrım…Kaynıyor her taraf. Nerede bir su bulsak, birkaç tas soğuk suyla serinliyoruz. Kimseye söyleme, esmerleşmişim. Ama bu daha dağlı bir güzellik katmış, ayıptır söylemesi.

Neyse yazdıkça yazasım geliyor. Şimdi görmemişler gibi bismillah, daha dün geldim, bugün bu kadar şey yazdım. Burada kesiyorum…

Sizi çok özleyeceğim. Kendinize iyi bakın, güvenlik konusunda tedbirli olun.  Sizi çok seviyorum. Bütün tanıdıklara selam söyleyin. PAJK akademisindeki ve PAJK basınındaki bütün arkadaşlara selamlar…

Yoldaşça sevgilerimle

Jiyan DENİZ

13 Temmuz 2010

Bergare

***

Merhaba Leyla arkadaş,

Her şeyden önce sana bu kadar geç yazdığım için üzgünüm. Umarım çok farklı anlamamışsın. Bize bireysel notların yasaklandığı söylendi ve yazmamıza izin verilmedi. Bu sefer Adar arkadaş o tarafa geldiği için, onunla gönderiyorum. Ayrıyeten burada bir defterinin kaldığını söylemişsin- eşyalar çok üst üste olduğu için çantaları çıkaramadık. Çıkarınca göndereceğim. Ayrıca Rojbin’in senin için yazdığı mektubu da tercüme edip göndereceğim. Bu konuda bir endişen olmasın.

Sen nasılsın yoldaşım? Umarım çok iyisindir. Bizleri soracak olursan sürünme hareketleri yapıyoruz! Şakaydı bu! Durumumuz iyidir. Bol bol çalışıyoruz. Çalışmalara dönük görüşlerinizi de aldık, gösterdiğiniz duyarlılık bizi epey sevindirdi. Belki bizim yanımızdan ayrıldın ama hala bizi düşündüğün ortadadır. İnan ki -belki abattığımı düşüneceksin- her gün olmasa bile iki günde bir seni konuşuyoruz. En çok da uykuda kaldığımız, geç uyandığımızda hemen aklımıza sen geliyorsun. ‘Ah’ ediyor, ah diyoruz, bir Leyla’mız vardı her sabah bizi tabak, bardak sesiyle uyandırırdı. Bir de Kundir sohbetleri elbette. Bu arada sözümü tuttum Kundir yanımda ve kim görüyorsa hemen ‘’çok akıllı bir kedi’’ olduğunu söylüyor! Kundir teyzesinin ellerinden yalar…

Durumumu soracak olursan, idare ediyorum demeyeceğim, az çok iyiyim. Verilen çalışmaları yerine getirme çabasındayım. Tabi ki en iyi şekilde. Arada sırada film izlerim, o da çok fazla olmaz çünkü zamanımız yoktur. Sana iki film önereceğim biri Papa Joan…Bir kadın Papa’nın hikayesini anlatıyor. İkincisi de Yürek Yangını. O da güzel bir filmdir, eline geçerse izle.

Kampımız bizi çok zorlamadı, bir manga dışında! İyi bir kış geçirdik. Baharda nereye yerleşeceğimiz belli değildir. Hayırlısı olsun! Onun dışında bizim devrenin dün bitmiş olması gerekiyor. Umarım başarılı bir devreydi. Umarım senin düzenlemen istemine göre gelişir. Gönlünce olsun! Gerçekten sana birçok şey anlatmak isterdim ama sayfa üzerinde olmuyor. Ancak sen buralara gelirsen ya da ben oralara gelirsem tartışırız. Belki seni şaşırtabilir ama seni çok özledim.

Bu aralar hava saldırıları yoğundur, kendinize dikkat edin. Sayfanın sonu görünüyor, kendine çok iyi bak. Görüşmek dileğiyle. Mizgin’in sana çok selamları var.

Devrimci selam ve saygılar

Ekin – Cudi

09. 03. 2013

***

Merhaba yoldaş

Uzun bir aradan sonra şahsınızda özlemini sürekli yaşadığım diyarlara, yoldaşlara merhaba demenin zevkini yaşıyorum. Uzaklaştıkça ayrılığın anlamı belirginleşiyor ve bir yerden sonra insana acı veriyor. Her ne kadar ayrılıkları ortadan kaldırmak için yola çıktığımız bilsek de, ayrılık bu, bir yerde hastalık gibi yapışıyor yakamıza. Bize düşen ise unutmamak. Unutmayarak bu hastalığı tedavi ediyoruz. Yani ayrılığı anlamsızlaştırıyoruz.

Serhat’a düzenlemem bende büyük bir duygu yoğunluğu yaratmıştı. Özlemini sürekli yaşayacağını bildiğim Zağroslar’dan ve sevdiğim dostlarımdan ayrılıyordum. Onların bu özlemini gerillaya katıldığım günden beri yüreğimin bir köşesinde yanan Agiri’nin ateşiyle hep taze tutmaya çalıştım. Yani bir özlemi burukta olsa başka bir özlemle değiştirmiştim. Kendimi Agiri’ye olan özlemimle avutuyordum. İşte bu duygu yoğunluğuyla yola çıktım.

Benim için muhteşem bir on dört ay oldu. Şimdilerde Dambat’ta olduğumdan bundan sonrasını saymayacağım. Yani benim Serhat pratiğin on dört ay. Ama inan yoldaş Agiri’de olsam bile Avaşin’i, Çarçela’yı yaşıyordum. Agiri’den Avaşin’i yaşamak, Agiri’yi dolu dolu yaşarken Çarçela’yı yaşamak her halde kolay kolay kimseye nasip olmaz.

Agiri’de adeta bir sırrı arıyordum, belki de bu sır beni bayrak tepeye götürdü. Bu gizeme ulaşmak içindi, Agiri’nin zirvesine çıkmak. Evet, ayrılmadan önce Agiri’nin zirvesine çıktım. Neden Agiri başını bulutlara gömüyordu, bunu çok merak ediyordum. Ve biliyor musun yoldaş, elde ettiğim sonuç, Agiri’nin de yaşananlara dayanamadığı oldu. O da artık kaldıramıyordu her gün toprağa düşen kahramanların acısını. Belki de kendini suçlu görüyordu, kim bilir?

Zirve yapmamın benim açımdan bir önemi de, ‘hastadır, fiziki sorunları var’ safsatasına son vermek oldu.

Tüm bu güzelliklerin yanında Agiri’deki en büyük kaybım SİYABEND oldu. Onsuz Agiri’den ayrılmak zoruma gidiyor. Kucağımda son nefesini verdiğinde ölümün ona hiç yakışmadığını gördüm. Defalarca gözünü açıp kapattım. SİYABEND’in öldüğüne bir türlü alışamadım.

Her halde bu kadar yeter. Senden aldığım mektup inan yoldaş beni çok mutlu etti. Uzakta olmak insanı yetim gibi yapıyor. İşte o mektupla insanın yüreğine hatırlandığın hissi yerleşiyor ve tüm bedeni sarıyor. Keşke başka yoldaşlar da hatırlasaydı diye geçmişti içimden. Bir merhabanın önemi o kadar büyük ki bu anlatılmaz. Gerçi birçok arkadaşla cihazla konuştum ama…

Neyse bizi hatırlayan tüm yoldaşlara selamlarımızı iletirsiniz. 

Mektubunda yazdığın havadislere biraz üzüldüm. Ama bu bir savaş, savaş tanrılarının kazanmaması için mücadele hep anlamlıdır. Zaten Havva’yı insanlığa mal eden şey tanrıya karşı inatla yürüttüğü mücadele değil miydi? Yasak elmayı elde etmesi o mücadelede elde ettiği en büyük kazanım değil miydi? Çağdaş Havva’ların Zilan, Beritan,Viyan mücadelesi bundan dolayı anlam kazanmadı mı? İşte tanrıları alt etmenin en güzel örneği.

Şunu da unutmadan yazayım, Agiri’de olduğum süreçlerde yazdığın mektupları ara sıra açıp tekrardan okurdum. Her halde bu yolla da senin ve yüreğini Agiri’ye gömenlerin yerine de Agiri’nin havasını solumuşumdur. Mavi ve yeşili iyi anlatmışsın mektubunda. Mavi düşlerin sahibi olmamı istemişsin. Bunu başarmayı hedefliyorum. Buna layık olmayı o kadar çok istiyorum ki. Çünkü ben maviyi Avaşin’de tanıdım. Özlemlerimi onunla uzak kıyılara gönderdim. 

Maviyi bir de Agiri’nin doruklarında tanıdım. Bu mavi düşlere layık olabilecek miyim, bunu zaman gösterecek.,

Her halde bu kadar yeter. Tekrar sana ve tüm yoldaşlara sevgi, saygı ve selamlarımı gönderiyorum. Senden tanıdığım tüm yoldaşlara selamlarımı iletmeni rica ediyorum. Sadece eğer imkanın olursa Nuda’ya benden çok selam söyle. Mücadelende üstün başarılar, yoldaşça sevgilerimle.

NOT: Sana Agiri’nin bir fotoğrafını gönderiyorum. Zirvede çektiğimiz fotoğrafları çıkarmaya gönderdik, yetişirse onu da göndereceğim.

Ahmet Rubar

10.12.2007

***

Leyla Arkadaşa,

Merhaba güzel yoldaş. Nasılsın, umarım iyisindir. Sana olan sevgi ve  saygıdeğer özlemlerimle seni kucaklarım. Evet Leyla arkadaş seni çoook özledim. Daha önce de sana yazmak istedim ama tam olarak nerede kaldığını bilemiyordum. Neyse, iyi ki Melsa arkadaş benim ziyaretime geldi. Hepinizi sordum ve durumlarınızın iyi olduğunu öğrenince çok sevindim.

Sizden ayrıldıktan sonra PJAK’a alışmak başta zor oldu, zorlayıcı oldu ama daha sonra buraya emek verdikçe, diyebilirim ki yeni yeni alışıyorum ve güçlü katılmaya çalışıyorum.

Neyse, bu konulara çok fazla değinmeyeceğim ama Melsa arkadaştan gereken bilgileri alırsın. Burası çok yoğundur ve sağlık sorunlarım beni zorladığı için şimdilik YRK’nin basınında yer alıyorum. Şu an onun dışında durumum çok iyidir. Gördüğümüz eğitimin karşılığını vererek, layık olmaya çalışıyorum.

Neyse, çok fazla uzatmadan sizlerle yaşadığım acı-tatlı güzel hatıralarımız hep özel kalacak bende. Ve en son söylemek istediğim şey, sana bir sözüm vardı ve senden ayrılırken unuttum. Sen de hatırlatmadın. Bu nedenle sana biraz kırgınım. Ama bunu telafi etmek için ve sözümü yerine getirmek için sana şimdi bu bileziği gönderiyorum. Umarım ret etmezsin çünkü bu imkanı buluncaya kadar bu bileziği hep korudum, sana göndereceğim diye. Bu nedenle kabul etmeni istiyorum. Seni çok seven yoldaşın olarak sana çalışmalarında başarılar dilerim. Kendine çok iyi bak, öptüm. Devrimci selam ve saygılar.

Şinda Dempar

09.04. 2010

***

Leyla Van Yoldaş’a,

Uzun bir süreden sonra , aslında ne yazıp, nasıl başlamalıyım noktasında biraz zorlansamda , yine de kısa da olsa bir sormak ve sıcak bir selam göndermek istedim.

Sanıyorum ki beni unutmamışsın, en son Ş.Beritan’da seni gördüm ama konuşmak, paylaşmak ortamı olmadı.Bunu itiraf etmek istiyorum çok konuşmak, paylaşmak isterdim ama olmadı. Zaten kısa bir süre sonra oradan ayrıldığım için seni bir daha görme imkanı olmadı.

Her zaman sordum seni ve en son Jineloji’de kaldığını söylediler. Ben de birkaç satırla da olsa durumunu sormak ve durumumu anlatmak istedim. Ben şu an H.Karer’deyim. Beni buraya düzenlediler ama bana göre olmadığını söyledim fakat örgüt öyle uygun gördü. Bana da elimden geldiğince çalışıp cevap vermek, iyi katılım sağlamak kalıyor. Bunu yapmaya çalışıyorum.

Her neyse genel olarak iyiyim. Umarım sen de iyisin. Bana bir not ya da bir selam gönderebilirsen benim için çok anlamlı olur.

Kendine çok iyi bak, oradaki bütün arkadaşlara selamlarımı ve sevgilerimi iletirsen sevinirim.

Çalışmalarında başarılar dilerim, çok anlamlı, özel bir çalışma çünkü.

Devrimci selam ve saygılar

29.06.2011

Rojbin Koçgiri (Mardin)

****

Birikmiş bütün özlemimle, sevgimle merhaba, 

Merhaba kadınca yüreklim…

’Yurdumu arıyorum kızgın küller arasında

Bir duman tütüyor, hangi kent yanıyor yine

Bu kenti ayrılıklar yıkacak biliyorum…’’

Şu vakitlerde sessiz çığlıklar içinde yüreğim, özlemler doruğunda dolup taşmakta. Kaç zamandır donuklaşan yüreğimin tutukluluğunu akıtacak sözler yaralı durur, akıp da yatağını nasıl bulacak, bilemiyor. Yine de özlemine dayanır yüreğim, umuda, sevdaya yol alır arayış mekanında.  Gel gör ki acının kanattığı yaraları deşiyor zaman. Koşturmak, nefessiz kalmak yüreğin mekanında sessizliğe gömülmekten başka bir şey değildi. 

Ne kadar yararlı oluyor mekansal değişimler, bilemiyorum. Beden ıstırabın girdabındayken nasıl bir muhasebeyle sınar kendini? Her an  layık olmanın sorgusundayken, anlamlı bir sözün yerini bulması için bekleyen öfke ne zaman diner?

Galiba burada bir kilitlenme olmuş. Aşmak istediğim halde kimi zaman boğacak gibi  sarmış bırakmıyor beni. Bu eğitim ortamında sorgulamalarımın da cevabını aradım. Senin de dediğin gibi aklı selim bir yoğunlaşma ile daha güçlü sonuçlar ortaya çıkıyordu.

Sana biraz burayı anlatayım. Geldiğimden beri bu 3. notum oldu. Hiç yazmayan biri olarak, zira ne zaman yazmaya kalksam avucumda sadece acı dolu sözler kalıyordu ve aslında Ruken’den sonra ne oldu anlayamadım, burada yazmaya başladım. Öncesi yoktu ve sen de kızıyordun. Ama işte insan eğer varlığının anlamlı parçalarını toplarken, yokluğunun yakıcılığını hissederse tutukluluk yaşar. Bütün söylemlerin yurdunda sessizlik ve yalnızlık hüküm sürer. Ruhun yelkenleri bir türlü açılmaz…

Yaşanan zorluklar, Zagros süreci, daha köklü bir sorgulama ve onun maddi zeminini oluşturma çabasıyla kendimi eğitime verdim. Aslında ilk başlarda hamleden çıktığım için eğitime gelmekte ikna değildim ama geldim. Yerimden çıktıktan sonra ise takımdan arkadaşlar şehit düştü. Bu konuda kendimi suçlamadan geri kalmadım. Her ne olursa olsun, bırakıp gelmemeliydim. Biliyorum, ne söylesem de bir şey değişmeyecek. Yoldaşları geri getirmeyecek. Tek yapabildiğim onlara layık olabilmek için eğitime katılmak oldu. Onu da kuzeye gitmek için hazırlık olarak gördüm.

Yeni ortam güzeldi, yoğunlaştırıcı da oldu. O halimle bir eğitim vermek zorunda kaldım. Bir de feminizm dersi verdim. Bu konuda sizin çıkardığınız belgeler vardı, özellikle senin tartışmalarının olduğu konferans belgeleri içinde jineloji bölümü de vardı. İyi bir kaynak oldu. 

Genel eğitim iyi geçti ama onu tamamlayacak bireysel yoğunlaşma boyutu zayıf kaldı. Sadece genelle yetinilen bir durum oldu. Savunmalar ağırlıklı bir eğitim oldu. Birey okuma yazma, yoğunlaşma konusunda bir aldırış etmeme durumu vardı. Sadece pratiğe yönelen bir tarz ve yaklaşım oldu.

Neyse hep kendimden söz etmeyeyim, seni soran, özleyen arkadaşlar da var, onlardan söz edeyim. Hezil burada. Yaşlı kadın (!) saçları tam beyazlaşmış. Onu arada bir yaşlı kadın psikolojisine sokmaya çalışıyorum ama fayda etmiyor. İradesine hayran kalıyorum. Seni çok özlediğini söylüyor ve aslında bu notu ikimizin adına yazıyorum. Senin yakınına gelecek, gelirse orada görürsün. Hezil arkadaşın sana biriktirdikleri var, paylaşırsınız.

Uzun yazmak isterdim ama bazı aksaklıklar fırsat vermedi. Şu an nöbet sonrası fener ışığında yazıyorum. Bir daha devre bittikten sonra yazmaya çalışacağım. Şimdi sana eski defterimi gönderiyorum. Dirok’un defteri de yanımda, onu da sonra göndereceğim. Defterim senin yanında kalsın, boş kalan yerleri de sen doldur.

Yazmak için de senin gönderdiğin defterle başlayacağım. Daha başlamadım ama söz başlayacağım.Kuzey olsa da olmasa da yazacağım. Geri kalan yanları Şilan arkadaş tamamlar. Lavin’in çok selamları var. Özlem ve sevgiyle yürekten kucaklıyor, öpüyorum.

Jiyan Zemyan

10 Mart 2019

Ş.B.A.