Meryem Yıldız: Sömürgenin yeni adı; Kayyumlar

Şüphesiz siyasal yaşamın diğer alanlarında da eşbaşkanlık sistemi çok kıymetliydi. Ancak yerel yönetimlerde uygulanmasının sonuçları daha kapsamlıydı… Kayyumların atanmasıyla hedef, eşbaşkanlık ve bu sistemin kadın kazanımlarıydı…

*

Parti içi demokrasi olmadan siyaset demokratikleşemez, siyaset demokratikleşmedikçe toplum demokratikleşemez, toplum demokratikleşmedikçe devlet demokratikleşemez perspektifine paralel olarak Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinde geldiği yeni aşama; siyasette eşbaşkanlık projesiydi. Eşbaşkanlık sistemi, kadın mücadelesinin ortaya çıkardığı kota uygulaması, pozitif ayrımcılık gibi uygulamaları aşan bir projedir. Özellikle; belediyeler gibi oldukça önemli olan bir alanda uygulanıyor olması bakımından sadece yeni bir model değil, yeni bir cesaret yeni bir güvendir. Çünkü eşitsizliği kabul edip kimi düzenlemeler yapmak yerine eşitsizliği ortadan kaldırmaya dönük yeni bir zihniyettir. Ayrıca kadın mücadelesine hız ve ivme kazandıracak tarihsel bir projedir.

Eşbaşkanlık sistemi, yerel yönetimlerde uygulanmaya başladığında gerek parti içinde gerekse devletin mevzuatı ve yasaları karşısında birçok sorunla karşılaştı. Tekçi ve merkeziyetçi yönetim anlayışı, sistemin uygulanmasını ve toplumsallaşmasını engellemek için tüm gücünü kullandı. Çünkü bu kavga ideolojikti, düşünseldi, felsefiydi, siyasiydi ve yaşamsaldı.

Şüphesiz siyasal yaşamın diğer alanlarında da eşbaşkanlık sistemi çok kıymetliydi. Ancak yerel yönetimlerde eşbaşkanlığın uygulanmasının siyasal, toplumsal, kültürel ve psikolojik sonuçları daha kapsamlıydı. Yerel yönetimler aynı zamanda taban demekti. Yine yerel yönetimler, toplumun en fazla adil hizmet, adalet, eşitlik beklediği yerlerdir. Dolayısıyla eşbaşkanlık en somut biçimde burada uygulanıp anlaşılabilinirdi. Böylece kadın özgürlüğünün, toplumun demokratikleşmesinin ne kadar değerli olduğunu toplum, yaparak ve yaşayarak öğrenecekti. Çünkü eşbaşkanlık sistemi demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü perspektiften beslenmekteydi. Bu minvalde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), 30 Mart 2014 yerel yönetim seçimlerine eşbaşkanlık sistemi ile girdi. Alınan bu karar seçimlere damgasını vururken, kadınların yoğun desteği, erkeklerin ve erkek egemen zihniyetin yoğun baskı ve muhalefetinin yanında şaşkınlık, heyecan ve “acaba gerçekten uygulayabilir miyiz?” sorusu ile karşı karşıya kaldık. Bunun nedeni ise dünyada başka bir örneğinin olmamasıydı.

2014 seçimlerinde DBP, 102 belediyenin 96’sında eşbaşkanlık sistemi uygulamaya başladı. Bu uygulama ile belediyelerde kadın özgürlükçü paradigmamız gereği binlerce kadın, toplumsal alanın tüm boyutlarına aktif katılım gerçekleştirdi. Bu anlamda çeşitli zorluklar yaşasak da çok önemli bir tecrübe ve hayatın her alanında güçlü bir iddia ve gelişim çizgisi geliştirdi. Bu nokta da ilk etapta belediyelerde kadın kurumlarının açılması, kadın daire başkanlıklarının oluşturulması ve bu kurumlara bağlı olarak eğitim, kadına yönelik şiddet ve ekonomi birimlerinin oluşturulması çok anlamlı ve kıymetliydi. Aynı zamanda kadının bilincini açığa çıkarması öz gücünü, örgütlülüğünü artırması ve bununla beraber karar mekanizmalarında kadının olması toplumsal alanda müthiş karşılık buldu. Çünkü eşbaşkanlık sistemi toplumun öz değerleri ile buluşmasıydı ki yerellerde öyle de oldu.

Tabi daha önce de söyledik; belediyeler devletin bürokratik yüzleriydi. Dolayısıyla kadının yönetimlere ortak olması kabul edilir bir şey değildi. Özellikle; toplumsal cinsiyetçiliğin en fazla örgütlendiği alanlar olmasından kaynaklı kadına yaklaşım bu roller üzerindendi. Tüm bu anlayışları ve yaklaşımları alaşağı etmek için belediyelerde özellikle açılan kadın kurumları ve belediye bütçelerinin toplumsal cinsiyete duyarlı olması noktasındaki ısrarımız ve mücadelemiz kısmen de olsa uygulamaya geçti. Özellikle belediyelerde açılan kadın akademileri kadını bilinçlendirme ve biçilen toplumsal rolleri aşma noktasında birçok çalışma yürütülmüştür. Tabi bu esnada eşbaşkanlık uygulamasına dair idari ve cezai soruşturma açılması için valiliklere talimatlar verilmişti. Keza 2017’den itibaren halkın iradesi gasp edilerek 94 belediyeye kayyum atandı. Kayyum atamalarıyla beraber ilk icraatlar; belediyede açılan kadın kurumlarının kapatılması veya kurumların başına erkeklerin atanması, kadın çalışanların işten çıkarılması ya da temizlik işlerine verilmesi mevcut hükümetin kadın politikalarını da açığa çıkardı. Kadın kurumlarını özellikle kendi bünyeleri altında açmış olduğu kurumlara bağlaması ise tam anlamıyla kadın mücadelesi ve kazanımlarına yönelik düşmanlığı bir kez daha gözler önüne serdi.

2019 yerel yönetim seçimlerine yine eşbaşkanlık sistemiyle girilerek gasp edilen kentler tekrardan alındı. Kentlerde kayyumlarla beraber yaratılan maddi ve manevi tahribatı düzeltmek için kapatılan tüm kadın kurumlarını tekrardan açtık. Bir önceki dönem deneyimlerimizle birlikte daha kalıcı çalışmalar iddiamız vardı. Bu bağlamda tekrardan açılan kadın kurumları ve buna bağlı olarak kadın spor kompleksleri, yüzme kursları kadınların belediyelerdeki karar süreçlerine daha aktif katılımını sağlamak için seçilmişlerden ve kadın çalışanlardan oluşan kadın meclisleri oluşturuldu, kadın dinlenme evleri, tandır evleri, çamaşırhaneler, kadın semt pazarları, kadın kooperatifleri gibi birçok kurum açıldı. Şunu belirtmekte fayda var; bu kurumların açılması özellikle kadına biçilen rolleri aşma ve kadın toplumsallığını artırma amacı taşıyordu. Toplumsal alandan dışlanan kadının toplumsal alanlarda buluşması, yapılan çalışmaların temelini oluşturmaktaydı.

Bildiğiniz gibi kadına ait tüm alanlar eril zihniyet tarafından işgal edilmiştir, bu işgal edilen yerlerin ve kurumların tekrardan kadınla buluşturulması belediyelerde açılan kurumların önceliğini oluşturmaktaydı. Basit bir örnekle açıklamaya çalışırsak çamaşırhane ve tandır evlerinin açılması, sadece kadının iş yükünü azaltmak değil; aynı zamanda kadınların burada birlikte olmalarını ve yaşam deneyimlerini paylaşmalarını sağlamak ve sırdanlaştırılmış, olağanlaştırılmış yaşam biçimlerine itirazın ifadesidir. Bu çalışmalar aynı zamanda kadın-erkek ilişkilerinin siyasal alana ve tüm toplumsal alanlara yansımasını oluşturacaktı.

Ancak sistemin üç ay içerisinde tekrardan kayyumları ile beraber halkın iradesini gasp etmesi ve bu gaspın ise şeklini ve rengini değiştirmiş olması, akıllara şu soruyu getiriyordu: Sömürgenin yeni adı kayyumlar mı? Kayyumların atanmasıyla hedef yine eşbaşkanlık ve bu sistemin kadın kazanımlarıydı. Çünkü eşbaşkanlık sistemi, kadının emeğinden faydalanan, onu toplumsal ve siyasal alanda karar mekanizmalarından dıştalayan, nesneleştiren erkek egemenlikçi yaklaşımların önünü alacak ve bu anlayışı geriletecek önemli bir mekanizmadır.

Bismil Belediyesi’nde açılan evlilik okulu mevcut hükümetin kadın bakış açısını net bir şekilde açığa çıkarmıştı. Kadın özgürlükçü yaklaşıma karşı toplumsal roller üzerinden kendini dizayn eden iktidar anlayışı, kadın kentleri oluşturmak isteyen eşbaşkanlığa karşı kadına savaş açan kentler mantığı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeye karşı tek elde toplanan bütçe, çok dillilik ve çeşitliliğe karşı tekliği pekiştirme kayyumların uygulamalarına sadece birkaç örnek.

Son olarak Kürt kadın mücadelesinin siyasal alanda elde etmiş olduğu eşbaşkanlık sistemi, siyaset ve toplumsal alanda kadının bilinci ve iradesiyle katılımını sağlayarak aradaki uçurumu gidermeyi ve toplumsal cinsiyetçiliği aşmayı hedeflemektedir. Kadın şahsında toplumun öz bilinç, öz irade, öz örgütlülüğünü kazanacağı alanlardan biridir.

Kayyumcu zihniyet, kentlerimizi erkekleştirmeye çalışsa da onların politikasına karşı bizler binbir emek ve mücadeleyle kadın kentlerimizi inşa etmeye devam edeceğiz.

*Yerine kayyum atanan Ergani Belediye Eşbaşkanı

/ Yeni Yaşam Gazetesi/