Saliha Ayata: Kanatsız uçan kadınlar

“Kadını götürüp mutfağa ya da süslenme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşırıyorsunuz; kanatlarını kesiyoruz, sonra da uçamıyor diye yakınıyoruz.” Simone de Beauvoir

 **

 Dünya edebiyatında erkek eliyle kırılmış kadın kanatları, Kürt edebiyatı için de geçerlidir. Şartlar, koşullar farklı olsa da edebiyatta ve sanatta Kürt kadının önü de birçok şekilde kapatılmıştır. Ama tüm dünya kadınları gibi Kürt kadınlar da yaşamda, sanatta ve edebiyatta direnmişlerdir.

Örneğin Kürt sözlü edebiyatın önemli destan örneklerinden olan Zembilfroş destanında (her ne kadar Zembilfroş adıyla anılsa da daha çok Xatûn’un kararlılığı ve aşkı için verdiği mücadele esastır.) Xatûn, Zembilfroş’a ilk görüşte aşık olur ve bunu hissettirir. Sonra çeşitli bahanelerle onu çağırtır, bir süre sonra Zembilfroş, Xatûn’un ilgisini anlar ve kendisi de Xatûn’a güçlü hisler besler. Zembilfroş, tövbe etmişliğinden dolayı duygularını bastırır. Ancak Xatûn, aşkı konusunda çok kararlıdır ve ısrarla Zembilfroş’la diyalog kurmaya çalışır. Zembilfroş, Xatûn’û istese de sürekli ondan kaçar fakat Xatûn, kararlılığına devam eder. Çok fazla versiyonda farklı farklı anlatılsa da Xatûn, bir şekilde Zembilfroş’un evine gidip eşinin yerine geçip onunla beraber olur ve Zembilfiroş, bunu anlayınca kızar ve orayı terk eder;

 Zembilfroş, Xatûn’a kızıp orayı terk eder ve ona “Ne zaman demirden yapılmış bir ayakkabı ve demirden bir bastonu eskitirsen beni o zaman görebilirsin.” (Ayni durum Züleyha ve Yusuf aşkı için de geçerlidir) der ve kaçar. Yedi yıl boyunca Xatûn, Zembilfroş’u arar durur, ayakkabı ile bastonu eskitir ve kimsenin olmadığı ıssız bir dağda Zembilfroş’u 3 huri ile bulur. Her şeyi bir kenara bırakıp bir gün boyunca sohbet ederler ve günün sonunda söyleyecekleri bitince Xatûn, düşüp ölür.

Kadının konuşma özlemi, derdini anlatma ihtiyacı her yerde ve her zamanda olduğu gibi edebi eserlerde de güçlü bir şekilde açığa çıkmaktadır. Mecnun, aşkının peşinden gidince kahraman olmuştur.  Bu anlamda verilen en büyük örneklerdendir. Leyla için her şeyi yapmıştır, ısrar etmiştir ve hiç vazgeçmemiştir. Xatûn, Mecnundan çok da farklı davranmamıştır. Aşkı ve inandığı yolda demirden de olsa ayakkabıyı eskitmiş ve sonunda Zembilfroş’u bulmuştur. Günümüzde yer yer cinsiyetçi değerlendirmelerle salt sadakatsiz bir kadınmış gibi değerlendirilmektedir. Oysa Xatûn inandığı aşkı için büyük bir mücadele vermiştir ve saygı duyulası bir kadındır. Xatûn yedi yıldan sonra Zembilfroş’u bulunca oturup bir gün boyunca sadece konuşmuştur. İçine attığı, söyleyemediği her şeyi söylemiştir. Bir kadının anlaşılma ihtiyacı kendini destanda açığa çıkarmıştır. Kanatları koparılan, süslenme odasına kapatılan Xatûn, kendisine reva görüleni kabul etmemiş, kanatsız bir şekilde olsa da uçmak için her şeyi yapmıştır.

 Edûle savaşta babasına yöntem gösterir

Yine aşkı ve Kürt birliği için çok emek vermiş hatta sevdiği erkeğin canıyla sonuçlanan Derwêş û Edûlê destanında da güçlü bir kadın olan Edûlê karşımıza çıkmaktadır. Edûlê, küçük yaşlarda Derwêş’e aşık olur, birbirlerini çok severler, belli bir zaman sonra evlenmek isterler ama Edûlê’nin babası Zor Temir Paşa, kızını Êzîdi biriyle evlendirmek istemez, her ne kadar Derwêş’i ve ailesini sevse de bu durumu kabul etmez. Bunun üzerine Derwêş’in ailesi bulundukları bölgeyi terk etmek zorunda kalır ve başka bir yere giderler. Bu süre zarfında Edûlê ile evlenmek isteyen çok kişi olur ama Edûlê o dönem koşullarında dahi babasına ve ataerkiye baş kaldırarak evlenmek istemez ve sürekli reddeder evliliği. Belli bir zaman sonra Araplar ile Kürtler arasında anlaşmazlık olur ve Arapların bir ordu ile Edûlê’nin ve ailesinin bulunduğu bölgeye saldıracakları anlaşılır. Zor Temir Paşa ve bölgedeki Kürtler, nasıl karşı geleceklerini bilemezken Edûlê, babasına bir öneride bulunur ve Derwêş’i çağırması gerektiğini hatta gençlere komuta etmesi gerektiğini söyler. Zor Temir Paşa da bu öneriyi kabul eder ve Edûlê’den Derwêş’e bir mektup yazmasını ister.

 Edûle, babası Zor Temir Paşa’ya çok zorlandığı bir süreçte yol ve yöntem gösterir ve bunun üzerine Derwêş’e bir mektup yazar ve Derwêş’î hem aşkına sahip çıkmaya hem de Kürt birliği için savaşmaya çağırır. Edûlê’nin mektubundan sonra Derwêş gelir ve Kürt gençlerinden bir grup oluşturur ve öncülük eder.  Günümüzde ise destan sadece Derwêş’in kahramanlıklarıyla anlatılır. Oysa Edûlê’nin babasına karşı duruşu, Derwêş’i bekleyişi, mektupla çağırması, Kürt kadının kararlılığı, birleştirici gücü, aşkını sahiplenişi açısından üzerine uzun uzun araştırılması gereken bir konudur. Burada Edûlê’nin kararlılığı ve sahiplenişi dönemin koşulları itibariyle çok önemlidir. Klasik anlamda Edûlê, kendisine dayatılan kaderi kabul etmemiştir, kadın ve coğrafya gerçekliğinin gerekliliklerine göre davranmıştır. Feodaliteye karşı mücadelesini ve Kürt birliğine olan inancını kararlılıkla sürdürmüştür.

 Binevş inandığı yoldan gider

Yine Hekkari bölgesinde geçen Binevşa Narîn destanında; (Cembelî ve Binevş destanı olarak da bilinir.) koçer olan Binevş, mirin oğlu Cembeli’ye aşık olur. Binevş ve Cembeli nişanlanır ama Binevş’in amcasının oğlu da ona aşık olduğu için evliliğin önüne geçmeye çalışır. Bir gece Binevş’i kaçırır, zorla götürür. Binevş, ne kadar direnirse dirensin elinden bir şey gelmez. Amcasının oğlu Binevş’le zorla evlenir, Binevş, bir oğlan çocuğu doğurur ve oğluna Cembeli   ismini koyar. Bu arada Cembeli de Binevş’in izini sürer, en sonunda bulur. Binevş’in karşısına çıkar ve birlikte kaçmaya karar verirler, gece yarısını beklerler ve Binevş, Cembeli ile kaçar. Bazı versiyonlarda Binevş’in eşi, ikisini bulur ve kavga edip birbirlerini öldürdükleri söylenir; bazı versiyonlarda da Binevş’in eşi ikisini bulur ve Cembeli, Binevş’in eşi ile olan kavgada galip çıkar ve Binevş ile birlikte kaçar diye söylenir. Bu destanda da yine bir kadın karakterin kararlılığı, cesareti, anne olduktan sonra da aşkından vazgeçmeyişini görüyoruz.  Kanatları kırılmış, kendine zorla eş yapılmış, ne istediği sorulmamış bir kadın olan Binevş, ona çizilene razı gelmeyip inandığı yoldan gitmiştir. Yine günümüzde bazı cinsiyetçi değerlendirmelerle onu, çocuğunu bırakmakla suçlarlar, hatta onun kadınlık boyutunu sorgularlar. Bu değerlendirmeler, onun kadın olarak aşkından, inandığından vazgeçmeyişini göz ardı etmektedirler.

 Kimse bu karakterlerin uçamayışından bahsedemez. Bu kadınlar, yer yer sadece mutfağa, yer yer sadece süslenme odalarına, yer yer başka dar alanlara hapsedilmişlerdir. Ama inançları, duyguları, onları o kapatıldıkları alandan kurtarmıştır. Bu karakterler, mücadele edip kaçmışlardır. Ufukları daralmamıştır. Uçamadıkları için yakınmamışlardır, tam tersine kanatsız uçmak istemişlerdir ve sonucu ne olursa olsun direnmişlerdir. Ama cinsiyetçi değerlendirmeler, negatif söylemlerle kadınlıklarını değerlendirmiştir. Oysa bu karakterler Kürt kadınlardır ve her ne olursa olsun mücadeleleri bitmemiştir. Bugün de bu inançla kanatsız Kürt kadınların mücadelesi her anlamda devam etmektedir. Selam olsun kanatsız uçan kadınlara…