SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği ‘2022 Yılın Kadınları’nı Seçiyor…

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak son dört yıldır yılın kadınlarını seçiyor. Yılın Kadınları’nı belirlemek için başvurulan kriterler ise şöyle:

  • Türkiye ve dünyada kadın hakları mücadelesi vermek,
  • Cinsiyet eşitliğini savunmak,
  • Öncü, eşitlikçi ve feminist duruşuyla örnek olmak,
  • Başarılarıyla kadınlara ilham vermek,
  • Sistematik baskılara direnme cesareti göstermek,
  • Kadın dayanışmasına katkı sunmak.

2021’in kadınlarını hep birlikte seçelim!

Derneğin SurveyMonkey üzerinden oluşturduğu anket ile siz de eşitlikçi duruş, başarı, ilham, direniş ve dayanışma kriterleri etrafında belirlenen isimleri oylayabilir, listede olması gerektiğini düşündüklerinizi iletebilirsiniz.

Ankete katılmak için tıklayın.

1-Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

2010 yılında Münevver Karabulut cinayetinin ardından kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadına yönelik şiddetle mücadelede Türkiye’nin en güçlü örgütlerinden biri haline geldi. Kadın cinayetlerinin boyutlarını ve sebebini görebilmek, seyrini analiz edebilmek için kurulduğu günden bu yana kadın cinayetleri verilerini raporlayan Platform, kadına yönelik her türlü şiddet ve çocuk istismarı davalarını sistematik olarak takip ediyor. Türkiye genelinde öldürülen kadınların yakınları ve şiddete uğrayan kadınlarla birlikte adalet mücadelesi yürüten dernek, güçlü bir kamuoyu oluşturma ve hukuki destek sağlamada oldukça etkili.

Nafaka mağduru olduğunu iddia eden bir kişinin, 2016’da BİMER’e yaptığı şikayetler sonucunda KCDP hakkında soruşturma başlatıldı. Aralık 2021’de derneğin “kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürüttüğü” gerekçesiyle feshi istendi. Öldürülen kadınların ailelerinin, kadın örgütlerinin ve baroların müdahillik talebinin mahkeme tarafından reddedildiği davanın 3. duruşması 11 Ocak’ta görülecek.

2- Ukrayna’nın içinden ve dışından yaşam mücadelesi veren kadınlar

Ukrayna’da savaş devam ederken, zorla yerinden edilen 8,5 milyon insanın yüzde 80’ini kadınlar oluşturuyor. Cinsel şiddetin bir savaş taktiği olarak kullanıldığı, binlerce kadının sınırdan kaçırıldığı ve tecavüze maruz kaldığı savaş ikliminde, ülke dışına güvenli bir şekilde çıkmayı başarmış olanlarsa, travmaların ağırlığı ve zor yaşam koşulları altında yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.

Ukrayna’nın içinde ise çoğunun liderliğini kadınların üstlendiği sivil toplum kuruluşları, kritik öneme sahip fonlardan, araçlardan ve hareket özgürlüğünden yoksun olsa da seferberlik halinde tüm gücünü ortaya koyuyor. Ukrayna’nın first lady’si Olena Zelenska’nın dediği gibi, “Ukrayna’daki herkesin hayatı altüst oldu, artık hayatlarımız savaş öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrıldı. Ama Ukraynalı kadınlara ‘kurban’ diyemezsiniz. Her birimizin kendine özgü bir direniş hikayesi var.”

3- İşçi direnişlerinin ön saflarındaki kadınlar

2022 yılı işçi mücadelelerinin yoğun olduğu bir yıl olurken, mücadelenin ön safları da kadınlarla doluydu: Farplas, ETF Tekstil, Asen Alüminyum, Acarsoy Tekstil… Kadınlar pek çok engellere rağmen direnişlere öncülük ediyor. İşçiler, düşük ücretlerin yanı sıra mobbing, sendika düşmanlığına karşı da ayakta.

Kadınları eyleme geçiren ek nedenler de var. Kadınlar daha düşük ücret alıyor, kadınlara daha az zam yapılıyor, kadının kazancı yöneticiler tarafından ailenin ek geliri olarak görülüyor. Hamile ve regl olan kadınlar yüksek tempoda çalışmaya zorlanıyor ve işyerlerinde kreş bulunmuyor. Kadınların direnmek için daha fazla nedeni olsa da, baskının da daha ağır olması nedeniyle eyleme geçene kadar birçok engeli aşmayı başarıyorlar.

4- ‘Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın’ girişimi

2016 yılından cezaevinde tutulan, bu süreçte sağlık durumu günden güne kötüye giden ve son olarak Adli Tıp Kurumu’nun “cezaevinde kalamaz” raporu verdiği demans hastası eski HDP’li eski vekil Aysel Tuğluk, yılın son günlerinde Kandıra Cezaevi’nden tahliye edildi. Tuğluk’un özgürlüğe kavuşmasında, onu bir gün olsun unutmayan kadın yoldaşlarının, kadın örgütlerinin, gazetecilerin ve siyasilerin mücadelesi etkili oldu. Hayatın ve mücadelenin her alanından 1000 kadın, Tuğluk’un tahliye edilmesi için ‘Aysel Tuğluk’a Özgürlük için 1000 Kadın’ kampanyasını başlattı ve herkesi Tuğluk ve onun şahsında hasta mahpusların yaşam hakkı için ses vermeye çağırdı.

İmza kampanyası 8 dile çevrildi, 54 ülkeden destek gördü. 5 binin üzerinde kişi kampanyaya imza verdi. Tahliye sürecini yakından takip eden ve kamuoyu desteğini arkasına kadınlar, son güne kadar mücadeleyi elden bırakmadı. Şimdi mücadele, diğer hasta mahpuslar için devam ediyor. “Adaletsizliğin, hukuksuzluğun karşısında susmayan binlerce Ayseliz. Elini, elimizi, ellerimizi bırakmadık. Aysel’i aldık. Tüm hasta mahpuslar özgür olana kadar dayanışmamız devam edecek.”

5- Sivas’ın tek kadın kıraathane işletmecisi: Şahset Kurugöl

Sivas’ın tek kadın kıraathane sahibi Şahset Kurugöl, erkek egemen anlayışın hakim olduğu bir sektörde kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan emekçi bir kadın olarak yaşamını sürdürüyor. 2019 yılında eşinden boşandıktan sonra 3 çocuğu ile yaşamını idame ettirebilmek için iş arayışını sürdüren Kurugöl, 2021 yılında kıraathane devralmaya karar verdi.

Çevresinden birçok kişi kadınların bu işi yapamayacağını söylese de, kendisi ve çocukları için çalışmaktan vazgeçmedi İlk başta verilen cinsiyetçi tepkilere rağmen şu anda çevresindeki diğer esnaflardan da destek gördüğünü söylüyor. Emek mücadelesini sürdüreceğini belirten Kurugöl, kıraathanesine Sivaslı kadınların gelmesi için de çağrıda bulunuyor.

6- Göktürk Yeşil Kalsın Girişimi’nin kadın direnişçileri

Demirören Grubu’nun kredi borçlarına karşılık Ziraat Bankası’na geçen İstanbul’daki Göktürk Mahallesi’nin Kemerköy Sitesi içindeki yeşil alanlar, hukuka aykırı şekilde rezerv yapı alanı ilan edildi ve Bakanlık eliyle yapılaşmaya açıldı. Kemerköy sakinleri tarafından ilgili kararın iptali için tekrar dava açıldı. Ziraat Bankası ve Emlak Konut GYO ise dava sürecinin tamamlanmasını beklemeden yeşil alanlara iş makineleri ile girdiler.

Yeşil alanların yok edilmesine ve kamusal alanların rant alanı olarak görülmesine karşı Göktürk Yeşil Kalsın Girişimi altında bir araya gelen Göktürk sakinleri, 31 Ekim’den bu yana direnişlerini sürdürüyor. Direnişin öncüsü kadınlar, kamusal alanların hukuka aykırı şekilde ranta açılması ve yeşil alanların tahribinde, yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen, ilgili şirketin polis tarafından korunduğunu belirtiyorlar. Göktürk’te yapılanların sadece burada oturan yurttaşları değil Türkiye’de yaşayan bütün yurttaşları ilgilendirdiğini vurgulayan kadınlar, buraya verilecek ekolojik tahribat durana kadar direnişlerinden ve hak, hukuk, adalet taleplerinden vazgeçmeme konusunda kararlılar.

7- Beats By Girlz Türkiye

Beats By Girlz Türkiye, müzik endüstrisinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için kendi müziğinin peşindeki, kendi hikâyesini anlatmak isteyen genç kadınları destekleyen bir müzik ve teknoloji oluşumu. 2013 yılında New York merkezli bir girişim olarak başlayan ve ABD’nin birçok eyaletinin yanı sıra Danimarka, Lizbon, Londra, Berlin, Prag ve Paris gibi bölgelerin olduğu 30’un üzerinde yerde faaliyet gösteren Beats By Girlz kolektifinin bir parçası olan oluşum, Türkiye topluluğunu güçlendirmek amacıyla müzik ve teknoloji odaklı eğitim projeleri düzenliyor ve müzik endüstrisinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yaratıcı sektörlerdeki paydaşlarla ortak projeler geliştiriyor.

Beats By Girlz Türkiye ilk kez bu yıl, #BuFestivalBizim mottosuyla düzenlediği ‘Beats By Girlz Türkiye Festivali’nde dünya çapında ünlü sanatçıları ve Türkiye’nin her bölgesinden müzisyen, teknoloji uzmanı ve eğitimcileri ücretsiz atölye, konuşma, DJ performansı ve konserlerde buluşturdu.

8- Kalp cerrahı Dr. Dilek Gürsoy

Almanya’da Türk göçmen bir ailenin çocuğu olarak doğan Dr. Dilek Gürsoy, önde gelen bir kalp cerrahı ve yapay kalp uzmanı. Avrupa’da yapay kalp nakli yapan ilk kadın cerrah olarak övgüyle söz edilen Gürsoy, Almanya’da Forbes dergisine kapak oldu ve BBC’nin dünyanın en ilham verici ve etkili 100 kadın listesinde yer aldı.

Organ bağışı oranının düşük olması nedeniyle organ nakline alternatif arayışıyla ve özellikle kadın anatomisine odaklanarak yapay kalp üzerine birçok araştırmaya öncülük etti. Özel kalp kliniğini açma sürecinde olan Gürsoy’un hayat hikayesini anlattığı “Buradayım Çünkü İyiyim” adlı bir de kitabı bulunuyor.

9- Saç telleriyle örülen bir kadın devrimi: İranlı kadın direnişçiler

İran’da 24 Kasım’da Mahsa Amini’nin kıyafet kurallarına uymadığı iddiasıyla ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alınması sonrası hayatını kaybetmesinin ardından patlak veren ve ülke geneline yayılan gösterilerde kadınlar en ön saflarda yer alıyor. Başörtüsü zorunluluğuna karşı bir başkaldırı olarak başlayan eylemler, ülke geneline yayılan rejim karşıtı protestolara dönüştü. Hatta bu birçoklarına göre bir ‘kadın devrimi.’

Saç kesmek, dünyanın dört bir yanındaki ünlülere, siyasetçilere ve kampanyacılara yayılan hareketin sembollerinden biri haline geldi. Bu harekete, dünyanın birçok yerinden kadınlar da destek verdi. Binlerce kadın, sosyal medyada ve sokaklarda saçlarını keserek videolar paylaştı. Eylemler sonrası rejimin kolluk kuvvetleri baskı mekanizmalarını artırırken, göstericilere ateş açıldı; idam cezası kararları verildi; cezalar birbiri ardına infaz edildi, eylemciler tutuklandı. Ama tüm bunlar, kadınların mücadelesini söndürmek yerine daha alevlendirdi. İranlı kadınların taviz vermeyen isyanı, özgürlükçü İranlı erkeklerin eylemlere aktif bir şekilde katılmasıyla daha da konsolide oldu.

10- Tutuklu Kürt kadın gazeteciler adına JinNews

Türkiye’de basına yönelik hak ihlallerinin yaşandığı kentlerin başında Diyarbakır geliyor. Merkezi Diyarbakır’da bulunan Türkiye’nin ilk kadın haber ajansı Jin News ise baskıya ve hak ihlaline en çok maruz kalan basın kuruluşlarından biri. Bu yıl Mezopotamya Haber Ajansı ve JinNews’tan 25 gazeteci tutuklandı. Kadın gazetecilerin, özellikle erkek şiddetine maruz kalan kadınların davalarını ve politik süreçleri takip etmesi nedeniyle hedef alındığı belirtiliyor.

JinNews’in kadın mücadelesinin önemli bir parçası olduğunu söyleyen tutuklu JinNews Haber Müdürü Safiye Alağaş, “JinNews gazetecilikte eril dile karşı önemli bir alternatif. Büyütülmesi gerekiyor. Ben bütün kadınların JinNews’i sahipleneceğine inanıyorum. Çünkü özünde JinNews’e değil, kadın mücadelesine dönük bir saldırı var” diyor.

Kadın odaklı haberciliği esas alan ve “Kadının kalemiyle, hakikatin izinde” sloganıyla 2017’de yayın hayatına başlayan Jin News, tüm baskılara rağmen, medyada kendine bir yer açmayı başardı. Siyasetten spora, ekonomiden sanata kadar her alanda haber yapan Jin News, haberleri toplumsal cinsiyet perspektifinden görüyor, siyasetçi, akademisyen ve çalışan kadınların yorumlarına yer veriyor.

11- Dr. Betül Kaçar

Wisconsin-Madison Üniversitesi öğretim üyesi, aynı zamanda NASA’da araştırma çalışmaları yürüten, astrobiyolog Prof. Dr. Betül Kaçar, yaşamın kökenleri ve antik genler üzerine yaptığı bilimsel çalışmaları ile “2022 Rosalind Franklin Madalyası” ödülünde ikinciliğe layık görüldü. NASA’nın yaptığı açıklamaya göre ödül, Kaçar’ın hücresel yaşamın ve soyu tükenmiş veya mevcut yaşam formlarının birlikte evrimini incelediği çalışmasında geliştirdiği deneysel teknikler üzerine verildi.

Türkiye’de öğrenim hayatına başlayan Kaçar, 19 yaşında Marmara Üniversitesi’nde kimya bölümü öğrencisi iken yürüttüğü proje ile ABD’li Howard Hughes Tıp Enstitüsü (HHMI) tarafından ödüllendirildi. Eğitim hayatına ve bilimsel çalışmalarına ABD’de devam etme kararı alan Kaçar, Emory Üniversitesi Tip Fakültesi’nde Parkinson ve Alzheimer hastalıklarına neden olan proteinler üzerine yaptığı çalışmalar ile doktorasını tamamladı. Doktora sonrası evrimsel biyoloji ve astrobiyoloji alanına geçiş yaptı. Bu alanda yürüttüğü çalışmalar ile NASA Genç Araştırmacı ödülüne ve NASA Egzobiyoloji ödüllerine de layık görüldü.

12- Gezi tutukluları adına Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden

Mücella Yapıcı, Mine Özerden ve Çiğdem Mater ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım’ suçlamasıyla nisan ayından bu yana Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu. Üç isim de bu suçlamayla 18 yıl hapis cezası aldı. Gönderdikleri mesajlarda ve fotoğraflarda güçlü duran bu üç kadın, cezaevinde birçok haksızlığa maruz kalmaya devam ediyor. Öyle ki, 71 yaşındaki mimar Mücella Yapıcı, doktor muayenesine kelepçeli götürüldü.

Kentin sembolü Gezi Parkı’nın korunması için ilk günden bu yana sürece katkı sunan Yapıcı, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’le bir arada olduğu cezaevi günlerini şöyle anlatıyor: “Kadın olmanın yaratıcı ve sağaltıcı gücü her şeye katlanmamızı ve de gülerek onu yenmeye çalışmamızı sağlıyor. Kuşkusuz gülmek, ‘Gülmek devrimci bir eylemdir’ çünkü…”

13- ABD’de kürtaj yasağına karşı mücadele veren kadınlar

ABD Yüksek Mahkemesi, ülke genelinde kürtaj hakkını anayasal olarak garanti altına alan 1973 tarihli “Roe-Wade kararını” iptal etti. Bu karar ile kadınların kendi bedenleri üzerindeki seçim özgürlüğü, eyaletlerin çıkaracağı yasaların inisiyatife bırakılmış oldu. ABD’nin 50 eyaletinde kadınlar kazanılmış haklarından vazgeçmeyeceklerini haykırarak sokağa çıktı. Yürütmenin durdurulması için hukuki mücadeleye başvurdular.

ABD’li kadınlar, “Kürtaj yoksa, seks de yok” sloganı etrafında bir araya gelerek seks grevi akımını başlattı. Sosyal medyanın yanı sıra sokaklarda bir araya gelen kadınlar, seslerini protestolar ile duyurdu. Yüksek Mahkeme’nin verdiği karar sonrası kadınlar, Beyaz Saray’a yürüyerek haklarının korunmasını için aktif bir adım atılmasını talep ettiler. Protestolara birçok kadın sivil toplum örgütü de destek verdi. Aralık ayı itibariyle 13 eyalette kürtaj hakkının yasaklanmasına yönelik yasalar çıkarılırken avukatlar yasaların yürürlüğe girmesini engellemek için hukuki yollara başvuruyor. Kadınlar ise mahkemelerin önünde protestolarına devam ediyorlar.

14- Taliban’a karşı direnen tüm Afgan kadınlar

Geçen yıl Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirdiği günden bu yana, kadınlar aşama aşama pek çok haktan mahrum edildi: İşten çıkarıldılar, kamusal alanlara, parklara girişleri yasaklandı, ortaokul ve liseye gitmelerine izin verilmedi, burka giymeye zorlandılar, yanlarında erkek olmadan seyahat edemez hale geldiler. Son olarak da bu hafta kadınların üniversiteye gitmesi yasaklandı. Hak ihlallerine her gün bir yenisi eklenirken umudunu korumakta zorlanan kadınlar, yine hayatlarının ellerinden alınmasına sessiz kalmıyorlar.

Direnişleri sadece protesto ve gösterilerle sınırlı değil, kadınlar aynı zamanda gizli ev dersleri düzenliyorlar, kadınlar için iş olanakları yaratıyorlar, medya araçlarıyla ülkenin içinden ve dışından seslerini duyurmak için mücadele veriyorlar. Afgan kadınlar sadece kendi haklarını savunmak için değil, yanı başındaki İran’da kadınların öncülüğünde başlayan isyan dalgasına destek için de sokağa çıktı. Taliban’ın tehdidine rağmen yaklaşık 25 Afgan kadın, Kabil’deki İran büyükelçiliği önünde toplanarak “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganları atmaktan geri durmadı.

15- Gülşen

Uzun yıllardır müziğiyle geniş kitlelere ulaşan Gülşen, erkek egemen bir anlayışın ürettiği cinsiyetçi söylemlere karşı dik durarak bütün kadınlara ilham olmaya devam ediyor. Sahne kıyafetleri nedeniyle hedef gösterilmesi ile başlayan süreçte kadınların yaşam dair çizilen sınırlara ve patriyarkanın ideal kadın rollerine karşı sesini yükselten Gülşen, ‘kadınlar olarak hiçbir sıfatın kölesi olmadığımızı’ bir kez daha hatırlattı. 26 yıldır kendi emeği ile ayakları üstünde duran bir sanatçı olarak kadınların sadece kendilerine ait olmaları gerektiğini vurgulayan Gülşen, yaşamın eril tahakkümün çizdiği sınırlara sığdırılamayacağını, umutsuz ve çaresiz hissettiğimiz anlarda dayanışmayla var olabileceğimizi bize tekrar gösterdi.

Kıyafetleri ve düşünceleri nedeniyle uğradığı şiddet sarmalı, konserinde yaptığı bir konuşmada kullandığı ifadeler nedeniyle soruşturma açılmasıyla devam etti. Gülşen, isnat edilen suçun işlenmiş sayılması için gerekli unsurlar oluşmamasına ve hukuken gerekçesi olmamasına rağmen tutuklandı. Tahliye olan Gülşen, kamuoyunun desteğiyle sürdürdüğü hukuk mücadelesine devam ederken bir yandan da sahnelere dönmeye hazırlanıyor.

16- LGBTİ Aileleri adına Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği (LİSTAG)

İstanbul Saraçhane’de Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu’nun çağrısı ve RTÜK’ün desteğiyle LGBTİ+’ları hedef alan “Büyük Aile Buluşması” mitingine karşı toplumun her kesiminden insan tek ses oldu: #NefretYürüyüşüneHayır. Siyasi parti üyeleri, sanatçılar, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve yurttaşlar, LGBTi+’ları doğrudan hedef alan mitinge tepki gösterdi. Sadece LGBTİ+’lar değil onların aileleri de nefret söylemlerinin hedefindeydi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan Malatya’da katıldığı bir toplantıda, “Güçlü bir ailede LGBT diye bir şey olabilir mi?” dedi.

LGBTİ+’ları ve örgütlerini hedef gösteren nefret kampanyasına en iyi cevabı LGBTİ+ aileleri verdi. Akdeniz Antalya Aile Grubu, Denizli LGBTİ+ Aileleri Grubu, GALADER- Ankara Aileleri Derneği, İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu ve LİSTAG- LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği, Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği ortak bir açıklama yayınladı: “Bizler çocuklarını koşulsuz seven, onları şu veya bu nedenden dolayı yanlarından uzaklaştırmayan, kucaklayan, kapsayan, anlamaya çalışan anne ve babalarız, bizler AİLELERİZ.”

LGBTİ+ ailelerinin siyasilerden tek bir beklentisi var: Nefret söylemlerinden, yok sayma, baskı ve korkutma politikalarından vazgeçmeleri ve kapsayıcı bir tutum ve dil benimsemeleri.

17- Toplumsal Cinsiyet Müzesi adına Meral Akkent

2022 yılında Türkiye’nin ilk toplumsal cinsiyet müzesi olarak kurulan İstanbul Toplumsal Cinsiyet Müzesi, müze pedagojisi modülleri, kültürel etkinlikler, yayınlar ve alternatif iletişim yöntemleri eşliğinde fiziksel ve sanal sergi konseptleri tasarlayıp gerçekleştiriyor.

Küratörlüğünü feminist sosyolog Meral Akkent’in üstlendiği müze, katılımcılık ve kapsayıcılık ilkeleri doğrultusunda toplumsal barışa katkı sağlayan feminist sanat ve eğitim pratiklerine imza atıyor. Müzenin ilk sanal sergisi, 27 yıl önce Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu-KESK çatısı altında toplanan sendikalarda aktif olarak yer alan kadınların mücadele tarihinin belgelendiği “Vardık! Varız! Var olacağız!” adlı çalışma oldu.

18- SPOD Derneği

Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD), LGBTİ+ hareketinin siyasal temsil ve katılım süreçlerinde yıllardır karşısına çıkarılan en yaygın argüman olan “Türkiye buna hazır değil” söylemine karşı bu yıl önemli bir kampanyaya imza attı.

Toplumsal gerçeklikten yoksun bu söylemi kabul etmediklerini belirten dernek, ‘Türkiye Buna Hazır’ kampanyasıyla hem LGBTİ+’ları kapsayan bir anayasa süreci için taleplerini konuşacakların hem de önümüzdeki seçimlerde LGBTİ+’ların siyasal katılım süreçlerini güçlendirecek çalışmalar yürütüyor. Türkiye siyasetinin giderek daha fazla sürüklendiği erkek egemen, popülist, kutuplaştırıcı, antidemokratik söylemlerinden arınması için barışçıl, şiddetsiz, kapsayıcı ve kesişimsel bir politik zeminde LGBTİ+’ların eşit yurttaşlık taleplerini dillendiriyorlar: “Türkiye LGBTİ+’lara hazır. Türkiye buna hazır!”

19 – İki yıldır direnmeyi sürdüren Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, öğrenciler ve üniversitenin diğer bütün bileşenleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı rektöre karşı 700’ü aşkın gündür direnişlerini sürdürüyor. Direniş, iki yıl önce Cumhurbaşkanı kararı ile üniversiteye Melih Bulu’nun atanmasıyla başladı. Bulu, üniversitenin diğer birleşenlerini yok sayarak iç işleyişi, idari yapıyı kökten değiştiren hamleler yaptı. 15 Temmuz’da görevinden alınan Bulu yerine atanan Naci İnci ise öğrencileri ve akademisyenleri hedef alarak okuldan uzaklaştırılmalarına yönelik kararlar aldı.

Akademisyenler, üniversitenin özerk ve demokratik bir kurum olması talebi ile rektörlüğe sırtlarını dönerek protestolarına devam ediyorlar. Eylemlerinde haksızca işlerine son verilen akademisyenlerin, idari birim çalışanlarının görevlerine iade edilmelerini; üniversitede hukuksuzca kadrolaşmış olanların istifalarını; Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü’nün tekrar aktif hale getirilmesini; idari yapılara getirilen kişilerin demokratik yollarla seçilmelerini; haksız gerekçelerle yürütülen disiplin soruşturmalarının geri alınmasını talep ediyorlar.

20- Muğla Çevre Platformu’nun kadın aktivistleri

Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Muğla bölgesinde doğanın, ortak yaşam alanlarının korunması için tüm beldelerden bir araya gelen yurttaşların ve sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ortak bir platform. Bodrum Cennet Koyu’nda SİT ve koruma alanı içerisinde kalan araziyi Danıştay’ın iptal kararlarına rağmen Özelleştirme İdaresi’nden satın alan Cengiz İnşaat, alana villa ve otel yapmak istiyor. Muğla Çevre Platformu, hem bu projeye hem ekolojik bir yıkım yaratacağı gerekçesiyle Akyaka’da yapılmak istenen çevreyolu planına hem de kentte kamuya ait kıyıları talan etmek isteyenlere karşı çevre savunuculuğu yaptı.

Muğla’da artan saldırılara karşı yaşam alanlarını savunan Platform , geçen ay Muğla’daki tüm demokrasi güçlerini davet ederek ortak bir miting düzenledi. Çok sayıda yurttaşın katıldığı mitingde ekoloji örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri ve siyasi parti temsilcileri de yer aldı. Platform, önümüzdeki yıllarda da “Yok edilen bizim doğamızdır, yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz” sözleriyle mücadeleye devam etmeye kararlı.

21- Aleyna Tilki

Adını duyurduğu ilk günden bu yana şiddet dilinin mağduru olan şarkıcı Aleyna Tilki, İstanbul Saraçhane’de düzenlenen LGBTİ+ karşıtı yürüyüşe tepki gösterdiği için hedef gösterildi ve Çorum’daki konseri iptal edildi.

Kendisine gönderilen taciz mesajlarını sıklıkla ifşa eden Tilki, paylaştığı son mesajda “Bu tweet, toplumun çok büyük bir bölümünün iç sesi. Yeni şarkımda bahsettiğim duygudan çok bir önceki İngilizce şarkımdaki iç çamaşırımın konuşulması, hayatım boyunca yaşadığım tacizlerin devamı gibi!” demişti.

Müzik sektöründe kadın eşitliğini güçlendirmeyi hedefleyen Spotify’ın Equal müzik programının global elçisi olan Tilki, pandemi döneminde işsiz kalan müzisyenlere gelir elde etmek için sahne kıyafetlerini satışa çıkarmasıyla da hatırlanıyor.

22- Ebrar Karakurt

Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncusu Ebrar Karakurt, voleybola 12 yaşında Vakıfbank takımında başladı. Vakıfbank forması ile yıldızlar ve gençler kategorisinde Türkiye şampiyonluğu elde etti. U23 Milli Takımı ile Dünya Şampiyonu olan Karakurt, 2021 yılında, 21 yaşında iken, Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncusu oldu. Maçlarda gösterdiği performans ve başarılarının yanı sıra genç kızların imkansızlıklar yüzünden spordan uzak kalmaması için SosyalBen Vakfı ve Nike’ın desteğiyle Ebrar Karakurt Akademi’yi kurdu, hepsine ilham oldu.

Yaşamın her alanında toplumsal eşitliğin sağlanmasının önemine değinen Karakurt, spora erişimi olmayan kız çocukları ile bir araya gelerek onları cesaretlendirmeyi, onlar için gerekli imkanları yaratmayı ve bu sayede kız çocuklarının potansiyellerine erişmeleri için bir alan açmayı hedefliyor. Akademi’de 18-25 yaş arasındaki gönüllü genç kadınlar, profesyonel koçlar tarafından aldıkları eğitim sonrasında 9-13 yaşları arasındaki kız çocuklarına mentorluk yapıyorlar. Program kapsamında seçilen genç voleybolculara 4 yıllık burs verilmesi de planlanıyor.

23- Ursula Von Der Leyen

AB Komisyonu’nun ilk kadın başkanı olan Alman siyasetçi Ursula von der Leyen, Angela Merkel’in kabinesinde 14 yıl boyunca görev yaptı ve Almanya’nın ilk kadın Savunma Bakanı oldu. Kimilerine göre Merkel’den sonra Avrupa’nın en güçlü kadını… Bu yıl Forbes’a göre ise ‘Yılın En Güçlü Kadını.’ .

Brüksel’de doğan Leyen, siyasete atılmadan önce ekonomi ve tıp eğitimi aldı. AB’nin en üst düzey görevini 2019’da üstlendi ve o zamandan beri Brexit, Covid-19 salgını ve Ukrayna’daki savaş gibi kritik konularda süreç yönetimi üstlendi. Bu yıl kabul edilen ve şirket yönetim kurullarında cinsiyet dengesini zorunlu kılan AB yasasının arkasındaki itici güçlerden biri oldu. Temmuz 2026’ya kadar halka açık şirketlerdeki icracı olmayan yönetici pozisyonlarının en az yüzde 40’ının ya da tüm yönetici pozisyonlarının üçte birinin kadınlardan oluşması hedefleniyor.

24- Mia Mottley

Barbados’un ilk kadın başbakanı Mia Mottley, ocak ayında büyük oy farkıyla ikinci kez seçildi. 2008’den bu yana İşçi Partisi lideri. Karayip adalarının İngiltere’deki Kraliyet ile bağlarını koparmasına önayak olup dünyanın en yeni cumhuriyetinin ortaya çıkmasını sağlayan Mottley, Time Magazine’in 2022’nin en etkili 100 kişisinden biri seçildi.

Mottley, iklim değişikliği konusunda da açık sözlülüğüyle biliniyor. COP27 toplantısında zengin ülkeleri iklim krizi konusunda gerekli adımları atmamakla eleştirdi; adım atılmazsa 2050’de iklim kaynaklı bir milyar mülteci olacağı uyarısında bulundu. BM Genel Sekreteri’nin (BM’nin?) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Savunucuları Grubu’nun eş başkanı olarak Mottley, yalnızca ülkesinde değil, dünyanın her yerinde, iklim değişikliğine karşı savunmasız kalan topluluklara yardımcı olmak için çalışıyor ve küresel finansal sisteme meydan okuyan pratik çözümler öneriyor: “Kayıtsızlık modern toplumda ilerlemenin düşmanıdır.”

25- Savaş karşıtı Rus kadın gazeteciler

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra savaş karşıtı birçok insan gibi kadın gazeteciler de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. İfade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalarda dünyanın sayılı ülkelerinden biri olan Rusya’da görev yaptıkları dönemi anlatan gazeteciler, birçok kez gözaltına alındıklarını ve kötü muameleye maruz kaldıklarını söylüyor.

İşgalin ilk gününden bu yana medyanın ‘savaş’ kelimesini kullanması yasaklanarak ‘özel operasyon’ ifadesine yer vermesi zorunlu tutuldu. Savaş karşıtı haberlere ‘yanlış bilgiyi yaymak’ ve ‘orduyu itibarsızlaştırmak’ suçlamasıyla çeşitli cezalar veriliyor. Rusya’daki pek çok bağımsız medya kuruluşunda çalışan gazeteciler ‘yabancı ajan’ ilan edilerek itibarsızlaştırılıyor, polis şiddetine ve çeşitli para cezalarına maruz bırakılıyor.

Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın farklı yerlerine göçmek zorunda kalan gazeteciler, savaşla ilgili kamuoyunu bilgilendirmeye uzaktan da olsa devam ediyor. Kamunun alma haber alma hakkını savunduklarını söyleyen savaş karşıtı Rus kadın gazeteciler, nerede olursa olsun mesleklerine devam edeceklerini söylüyor.

26- Hazal Sipahi (Mental Klitoris)

‘Mental Klitoris’ podcastinin yapımcısı ve sunucusu Hazal Sipahi, cinselliğin konuşulmadığı Türkiye’de farkına vardıklarını yok saymak yerine adım atmayı tercih eden biri. Sipahi, podcastini şöyle anlatıyor: “Bu podcastte seks, cinsellik, cinsel sağlık, cinsel şiddet, toplumsal cinsiyet ve hazza dair kavram ve konuları seks pozitif bir yaklaşımla inceleyeceğiz.”

Kapsayıcılıktan uzak bir şekilde cinsel sağlık haberlerinin medyada yer bulmadığını düşünen Sipahi, bu haberlerin genelde ikili cinsiyet sisteminden yola çıkan magazinsel haberler olduğunu söylüyor. Medyanın toplumsal cinsiyet algısıyla paralel ilerlediğine işaret eden Sipahi, toplumsal cinsiyet eşitliği için sürdürülen mücadeleye katkı sunmak için başlattığı podcastini “Konuşmak istediği konular sohbet havasında geçen ve dinleyicilere rahat hissettiren” sözleriyle tanımlıyor.