Siber tacizin sonucu cezasızlık ve depresyon

Bir savcının, siber tacize maruz bırakılan kadının şikâyetini ‘profilini gizle’ diyerek reddetmesiyle bu durumun ne kadar yaygın olduğu tekrar akıllara geldi. Avukat Eroğlu, bu gibi kararların failleri cesaretlendirdiğini söyledi. Kadınlara önlem olarak ‘internete ara vermeleri’ gibi birçok öneri yapılıyor ancak bunlar siber şiddetin normalleşmesine katkı sağlıyor. Klinik Psikolog Altekin’e göre siber şiddetin depresyona kadar giden sonuçları oluyor.

Son dönemde sık sık gündeme gelen cinsiyetçi siber şiddet ve taciz aslında uzun yıllardır yaşanan bir sorun olarak kadınların karşısında duruyor. Özellikle sosyal medyada bu şiddet ve taciz türüne maruz bırakılan kadınlar, daha sonra psikolojik sıkıntılar yaşayabiliyor, adli makamlardan ise olumlu dönüş alamıyor.

Sosyal medya kullanan hemen hemen her kadın ve LGBTİ+’nın maruz bırakıldığı bu şiddet ve taciz türüne karşı yargının kayıtsız kalması ise dikkat çekiyor. İzmir’de Eda Yön’ün sosyal medyada tacize maruz bırakılması ve savcının ‘Instagram hesabını gizliye alması’ yönündeki kararı, yargının kayıtsızlığının kanıtı niteliğinde. Yargının yine fail hakkında işlem başlatıp cezalandırılmasını sağlamak yerine tacize maruz bırakılan kadının ‘önlem alması’ gerektiğine yönelik kararı tartışma yarattı. Failler bu şekilde cesaretlendiriliyor, söz konusu saldırılar ise sık sık tekrarlanıyor.

BU KARAR YANLIŞ

Yaşanan son olaydan yola çıkarak siber şiddet ve tacizi değerlendiren İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu, sosyal medya tacizine karşı çok sayıda yaptırımın uygulanabileceğine değiniyor. Caydırıcı cezaların uygulanabileceğini ifade eden Eroğlu, aksi takdirde faillerin cesaretlendiğine de dikkat çekiyor.

Eroğlu, şunları dile getiriyor: “Bir profil açık olabilir, bu durum asla herkesin rahatsız edebileceği anlamına gelmiyor. Ortada açık bir taciz var çünkü ortada ciddi bir cinsel içerikli taciz durumu var ve dolayısıyla savcının böyle baştan savma bir karar vermesi yanlıştır. Aksine soruşturma açması gerekirdi ve dolayısıyla karara itiraz edilmelidir. Bu tarz kararlar cesaretlendiriyor.”

Eroğlu, “Sosyal medya tacizinde yaptırımlar; yazılı, görsel ve aleni olmasıyla daha ağırlaştırıcı olur ve caydırıcı cezalar ile sonuçlanabilir” diyor ve ekliyor: “Bu konuda özellikle kanun uygulayıcıların daha duyarlı olmasını, kadına yönelik şiddetin, tacizin daha ciddiye alınmasını ve cezalandırılmasını bekliyoruz ki cesaretlendirme olmasın. Bu nedenle kanun uygulayıcıların bu konuları çok ciddiye almalarını istiyoruz ki bu eylemlerin önüne geçilebilsin.”

siber-tacizin-sonucu-cezasizlik-ve-depresyon-922836-1.

Aynı zamanda ısrarlı takip gibi birtakım suçlarda da cezasızlığın ön plana çıktığını dile getiren Eroğlu, şöyle konuşuyor: “Maalesef ki bazı suçların cezası olmadığından sosyal medya üzerinden yapılan ısrarlı takip gibi olaylarda cezasızlık söz konusu olabiliyor. Ceza kanununda ısrarlı takip suç değil dolayısıyla ısrarlı takip mağduru olarak şikâyette bulunulamıyor. Sadece 6284 sayılı kanun gereğince yaklaşmaması ve rahatsız etmemesi için tedbir kararı alınıyor. İstanbul Sözleşmesi’nde sosyal medya takibinin cezası da vardı. Ama bir türlü bizim ceza kanunumuza koymadılar, şimdi ceza kanununa koyulacağını dillendiriliyor.”

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Şehlem Kaçar ise savcının kararının kabul edilemez olduğunu belirterek “Şiddete maruz bırakılanı suçlayan, utandıran ve failin yaptığı davranış üzerinden ceza almasını imkânsızlaştıran ve toplumsal dönüşüme katkı sağlamayı bir kenara bırakın, tecavüz kültürünü destekleyen bir karar olmuş” diyor. Son günlerde genç kadınların sosyal medya üzerinden hedefe alınarak tek tip bir yaşam şekli dayatması yapıldığını belirten Kaçar, şunları ifade ediyor: “Cinselleştirilmiş şiddet kavramı, pek çok insanın cinsel şiddeti sadece taciz, tecavüz ve cinsel istismar olarak algıladığı toplumda, faillerin uyguladıkları görünmeyen, az-görülen fiziksel ve duygusal şiddet biçimlerini, tahakkümü, kişinin cinselliğini hedef alan, cinsel veya ticari çıkarlar amacıyla yapılan eylemleri veya kişinin onaylamadığı cinsel temas türlerini de içerir. Sosyal medya kanallarının ürettikleri mekanizma/politikaların yetersiz olduğunu görüyoruz. Devleti temsil eden, yargının tacize maruz bırakılanların yanında olması gerekir, mağduru suçlaması değil. Bu karar, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesi ile hukuksuzca çekilmemizden bu yana, devletin muhafazakâr politikalarının ve ‘genel ahlak’ dayatılmasının da hayatlarımızın ne kadar içinde olduğunun bir kanıtı.”

PSİKOLOJİYİ ETKİLİYOR

Siber şiddet ve tacizin kadınlar açısından psikolojik zararı ise yadsınamaz boyutta. Özellikle sosyal medyada bu şiddet ve taciz türüne maruz bırakılan kadınlar, sonrasında psikolojik sorunlar yaşayabiliyor. Klinik Psikolog Dr. Serap Altekin, siber şiddet ve tacizin kadınlar üzerindeki psikolojik zararının boyutunu şu sözlerle anlatıyor: “Günlük hayatta, sokakta ve fiziksel dünyadaki toplumsal cinsiyet eşitsizliği, erkek egemen zihniyet ve o eril zorbalık, kendini elbette sosyal medya mecralarında da aynı şekilde gösteriyor. Kadına ve LGBTİAQ bireylere yönelik şiddetin politik ve sosyolojik arkaplanını göz ardı etmemek gerekir.

Kadınların sosyal medya üzerinden sıklıkla maruz bırakıldıkları şiddet ve taciz biçimlerinin başında ısrarlı takip geliyor. Tanışma ve buluşma teklifleri, tekrarlayıcı ısrarcı mesajlar, farklı profiller ve farklı mecralar üzerinden ısrarlı takip istekleri bunun en yaygın örnekleri arasında. Aşağılayıcı, küçümseyici ve ayrımcı bir dil ve üslupla yazılmış mesajlar ve yorumlar; korkutmak, manipüle etmek, terörize etmek ya da paralize etmek amaçlı tehditler ve söylemler; fiziksel şiddet ve cinsel saldırı tehdidi ile küfretmek, hakaret etmek; ve de pornografik görseller ve fotoğraflar göndermek kadınların sıklıkla maruz bırakıldıkları siber şiddet ve taciz biçimleri arasında yer alıyor.

Sosyal medyadaki bu siber şiddetin ve tacizin failleri en sıklıkla kadınların eski sevgilileri ya da eski eşleri oluyor. Kadının geçmişte ya da bugün birlikte çalıştığı bir insan, herhangi bir tanıdık, komşu veya esnaf olabildiği gibi kadının hiç tanımadığı erkekler de siber şiddetin ve tacizin faili olabiliyor.

Sosyal medya üzerinden siber şiddete ve tacize maruz bırakılan kadınların önemli bir kısmı, kendilerini evde, sokakta ve günlük hayatlarında da rahat ve güvende hissetmediklerini ifade eder. Maruz bırakıldıkları bu siber taciz ve şiddet üzerine sosyal medya hesaplarını kapatan, hesaplarını gizli hesap olarak değiştiren ya da sosyal medyada kendi adını kullanmaktan çekinen kadınların sayısı maalesef hiç de az değildir. Şiddetin diğer türlerine maruz kalmanın yarattığı etkilere benzer şekilde, siber şiddete ve tacize maruz bırakılan insanlarda, travma sonrası stres tepkileri, uyku problemleri, kabuslar, aşırı tetikte olma ve irkilme hali, somatik (bedensel) şikayetler, huzursuzluk, kronik yorgunluk gibi şikayetler yaygın olarak gözlenir. Bunlar da uzun vadede depresyona, tükenmişliğe, travma sonrası stres bozukluğuna, sağlık problemlerine ve de yaşam kalitesinde ve işlevsellik düzeyinde belirgin bir azalmaya neden olur.
Cezasızlık, her zaman şiddet, saldırganlık ve taciz vakalarının artmasına zemin hazırlıyor!”

siber-tacizin-sonucu-cezasizlik-ve-depresyon-922834-1.

TÜM DÜNYADA MÜCADELE BÜYÜYOR

Siber şiddet, birçok ülkede uzun zamandır kadın örgütlerinin gündeminde. Özellikle kadın gazeteci örgütlenmeleri, bu konuda mücadeleyi giderek büyütüyor. Çünkü kadın gazeteciler, bu şiddet biçimine en çok maruz bırakılan kesimler arasında. UNESCO ve Uluslararası Gazeteciler Merkezi’nin (ICFJ) 125 ülkeden 900 kadın gazetecinin katılımıyla geçen yıl yaptığı araştırma, bu şiddetin ne boyutta olduğunu verilerle ortaya koyuyor.

Anket yoluyla yapılan bu araştırmaya göre kadın gazetecilerin yüzde 73’ü çevrimiçi (online) şiddeti deneyimlediğini belirtiyor. Gazetecilerin yüzde 25’i fiziksel şiddetle, yüzde 18’i cinsel şiddetle tehdit edildiğini söylüyor. Her beş kadın gazeteciden biri, çevrimiçi şiddetle bağlantılı olarak gerçek hayatında saldırıya ya da tacize maruz bırakıldığını, her üç kadın gazeteciden biri ise çevrimiçi saldırılar ve tehditler nedeniyle mesleği bırakmayı düşündüğünü ifade ediyor.

Bu veriler ışığında ABD merkezli Uluslararası Kadın Medya Kuruluşu’nun (IWMF) öncülüğünde 50’ye yakın uluslararası örgüt bir araya gelerek ‘Online Şiddete Karşı Koalisyon’u kurdu. Bu koalisyon, kadın gazetecilerin karşılaştığı online taciz, şiddet ve diğer dijital saldırılara karşı birlikte mücadeleyi ve mağdur gazetecilerle dayanışmayı amaçlıyor.

The Economist’in interneti en çok kullanan 51 ülkede gerçekleştirdiği başka bir araştırma ise sorunun kadın gazetecilerle sınırlı olmadığını gösteriyor. Bu araştırmaya katılan kadınların yüzde 85’i tacize ya da online şiddetin diğer biçimlerine tanık olduğunu söylüyor. Yüzde 32’si artık internette bir paylaşım yaparken bir kere daha düşündüğünü, yüzde 30’u online görünürlüğünü azalttığını, yüzde 20’si ise online platformları kullanmayı bıraktığını belirtiyor. Araştırmada Covid-19 salgınıyla birlikte online şiddetin daha da arttığı vurgulanıyor.

Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi’nin talebi üzerine hazırlanan 2018 tarihli ‘Siber Şiddet ve Kadınlara Yönelik Çevrimiçi Nefret Söylemleri’ başlıklı raporda, kadınların internet üzerinden maruz bırakıldığı şiddet birçok boyutuyla ele alınıyor. Raporda şöyle deniyor: “Siber şiddet, medya tarafından genellikle ‘cinsiyetten bağımsız bir olgu veya kadınların saflığından/sorumluluğundan kaynaklanan bireysel bir mesele gibi sunulur. Kadınlara ‘trolü beslememeleri’, ‘sosyal medyada gizlilik ayarlarını değiştirmeleri’ veya ‘bir süreliğine internete ara vermeleri’ önerilir. Bu öneriler siber şiddetin normalleşmesine katkı sağlıyor.”

Söz konusu raporda, AB üyesi ülkelerin siber şiddete ve bu şiddetin biçimlerine ilişkin geliştirdiği farklı tanımlara da yer veriliyor. Örneğin Çek Cumhuriyeti yasalarında siber takip (stalking), “İnternet düzleminde sosyal ağlar, e-posta veya Skype gibi diğer iletişim araçları üzerinden yapılan taciz eylemi” olarak tanımlanıyor.

Raporda ayrıca, Türkiye’nin 1 Temmuz itibarıyla çekildiğini açıkladığı İstanbul Sözleşmesi’nin dijital şiddetle mücadele için önemli bir araç olduğuna dikkat çekiliyor. Sözleşmenin psikolojik şiddete ilişkin 33’üncü maddesi, ısrarlı takibe ilişkin 34’üncü maddesi ve cinsel tacizle ilgili 40’ıncı maddesinin, siber şiddet ve çevrimiçi nefret söylemiyle mücadelede kullanılabileceği belirtiliyor.

HUKUKİ ANLAMDA NE YAPILABİLİR?

Dijital ortamlarda taciz ve şiddete maruz bırakılan kadınların alabileceği pek çok önlem mevcut. Yasaları ve hakları bilmenin, konu hakkında bilinçlenmenin önemi oldukça büyük. Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği ile Alternatif Bilişim tarafından hazırlanan ‘Cinsiyetçi Dijital Şiddetle Mücadele Rehberi’ ne göre kadınların kendisini koruyabileceği ve önlem alabileceği önlemlerden bazıları şöyle:

• Failin kimliğinin belirlenebilmesi için bilgi toplanıp belgelenmeli.
• Ekran görüntüsü alınmalı.
• Tacizin gerçekleştiği web sitesine veya uygulamaya rapor edilebilir.
• Yasal süreçleri öğrenmek için konu ile ilgili çalışan avukatlar, kadın ve hukuk örgütleriyle görüşülebilir.
• En yakın kolluk birimi veya savcılığa suç duyurusunda bulunulabilir.
• 5651 sayılı yasa gereği içeriklerin kaldırılması talep edilebilir.
• Dijital ortamlarda bir başkasına yönelik linç girişimi, cinsiyetçi söylemler, dijital şiddet içeren eylemler de şikâyet edebilir.

Dijital şiddet eylemine maruz bırakılan kişilerin adli kurumlara başvurabileceği maddeler ise şu şekilde:
• Israrlı takip: Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma (TCK Madde 123)
• Özel yazışma ve görüntülerin ifşası: Haberleşmenin gizliliğini ihlal (TCK Madde 132)
• Cinsel içerikli şantaj: Özel hayatın gizliliği ihlal (TCK Madde 106), Tehdit (TCK Madde 106)
• Cinsel içerikli mesaj ve görüntüler göndermek: Cinsel Taciz (TCK Madde 125)
• Gizlilik ihlali: Kişisel verilerin kaydedilmesi (TCK 135)
• Sahte hesap: Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK Madde 136)
• Nefret söylemi: Hakaret (TCK Madde 125), Mağdurun belirlenmesi (TCK Madde 126), Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (TCK Madde 216/2)
• Zarar vermek için bilgileri toplamak ve kullanmak: Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, yayma (TCK Madde 136)
• İtibarsızlaştırma: Kişilik haklarının ihlali sebebiyle tazminat (Medeni Kanun Madde 24)
• Sosyal medya paylaşımlarına müdahale: Haberleşmenin engellenmesi (TCK Madde 124)
• Tehdit ve şantaj: Tehdit (TCK Madde 106), Şantaj (TCK Madde 107)
• Kişisel verilerin ifşası: Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK Madde 135, 136, 137, 138)

NE OLMUŞTU?

Eda Yön, 10 Haziran’da O.C. adlı kişi tarafından sosyal medya hesabından cinsel tacize maruz bırakıldı. Mesajı gören Yön, avukatı Alperen Çetinkaya aracılığıyla savcılığa gidip şikâyette bulundu. 28 Haziran’da ‘şikâyetçinin, Instagram hesabını gizliye alması durumunda bu kişilerden bu tarz mesajların gelmeyeceği gözetilerek’ kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. İzmir Sulh Ceza Hâkimliği’ne yapılan itiraz da aynı gerekçeyle reddedildi. Yön’ün avukatı Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak.

/BirGün-Kadın/