Taşdemir: ‘Jin Jiyan Azadi ‘ 21’inci yüzyılın politik sembolü oldu

TJA’nın Kadın Konferansı’nın uluslararası arenaya dönüştüğünü ve “Jin Jiyan Azadi” sloganın 21’inci yüzyılın politik sembolü olduğunu belirten HDP’li Dilan Dirayet Taşdemir, “Sayın Abdullah Öcalan bu mücadelenin ideolojik, politik hattının önünü açtı” dedi.  

 

Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinen Azad-TJA), “Em li dijî faşîzmê bi biryar û di azadiyê de bi israr in (Faşizme karşı kararlı, özgürlükte ısrarcıyız)” şiarıyla 4’üncü Kadın Konferansı’nı 24 Eylül’de gerçekleştirdi. Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’dan kadınların katıldığı konferansta, tecride, kadın kırımına, ekolojik tahribata ve kadın yoksulluğuna dikkat çekilirken, yeni dönem yol haritası da belirlendi. Konferansın sonuç bildirgesinde başta PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün hedeflenmesinin yanında, özel savaş politikalarına, ekonomik ve ekolojik krize karşı mücadele ve birleşik kadın mücadelesine dair kararlar alındı. 

 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, konferansın içeriğine ve yeni dönem yol haritasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

 

Özellikle son 6 yılda Kürt kadınının faşizmin en ağır pratikleriyle karşı karşıya kaldığını ifade eden Taşdemir, sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da da kadına yönelik saldırıların tırmandırıldığını söyledi. 

 

‘TARİHSEL BİR KAVŞAKTA GERÇEKLEŞTİ’ 

 

Saldırıların arttığını ancak tüm dünyada kadınların itirazı ve isyanının olduğunu söylen Taşdemir, kadınların bu saldırılar karşısında haklarını korumak, özgürlüklerini sağlamak adına alanlarda olduklarını belirtti. 

 

TJA konferansının saldırıların yoğunlaştığı tarihsel bir kavşakta gerçekleştiğini söyleyen Taşdemir, başarıya ulaşmak için önümüzdeki süreçte mücadele hattının daha fazla belirginleşeceğini ifade etti. Taşdemir, “Serhat’tan Botan’a, Botan’dan Amed’e, yine Türkiye’den Kuzey Afrika’ya, Başur’a Avrupa’ya kadar, binlerce kadının hem mesajlarıyla, hem de fiziksel olarak katılımlarıyla birlikte; konferansımız sadece Kürt kadınının konferansı değil, aldığı kararlar, yoğunlaşma, sürece müdahale, netlik ve duruşuyla kadın kimliğine özgürlük iddiasıyla bir uluslararası arenaya dönüştü” diye de ekledi. 

 

‘KÜRT KADINI KRİTİK SÜREÇLERDE NEFES ALDIRDI’

 

Kürt kadın hareketinin bütün kritik süreçlerde öncülük ettiğini ve kadınlara nefes aldırdığını belirten Taşdemir, “Bütün kritik süreçlerde Kürt kadın hareketi sürece müdahale biçimiyle, öncülük etme potansiyeliyle kadın mücadelesine her zaman nefes aldırdı. Biz bunu Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) ve Özgür Kadın Kongresi’nde (KJA) gördük. Şimdi de TJA ile bunu yaşıyoruz. Tabi ki bu Kürt kadınının örgütlü mücadelesini, süreçlere dahiliyet biçimini, ölçü kazandırmasını, mücadeleyi büyütme, demokrasi mücadelesini radikalleştirme, kadın kimliğindeki ısrar ve çok ciddi dönüşümleri de beraberinde getiriyor. Kürt kadın hareketinin Ortadoğu’ya, dünya kadın hareketine ve feminist harekete de çok ciddi anlamda etkileri oldu” diye belirtti. 

 

TARTIŞILAN BAŞLIKLAR 

 

Taşdemir iki gün süren konferansta tartışılan başlıklara ilişkin ise şunları söyledi: “İlk gün kendi örgütsel durumumuzu, dönemin konjektörünü, siyasal sürecini kadınlardan doğru değerlendirdik. Elbette ki dünyada pek çok gelişme yaşanıyor. 3’ün Dünya Savaşı olarak tabir ettiğimiz bir dönemdeyiz. Bu savaşın merkezi ise Kürdistan ve Ortadoğu halkları. Bu savaşın acılarını yaşıyoruz, bedelini ödüyoruz. Biz de bu dönemi kadınlardan doğru değerlendirme, ortaklaştırmayı tartıştık. İkinci gün Kürt kadın hareketinin 21’inci yüzyıldaki mücadele deneyimini, aynı zamanda Kuzey Afrika, Ortadoğu kadın mücadelesi deneyimlerini nasıl ortaklaştırabiliriz üzerinden, beraber nasıl yol alabiliriz diye tartıştık. Buradan çok güçlü öneriler ve tartışmalar çıktı. Önümüzdeki dönemde bu tartışmaların sonuçlarının pratikte göreceğiz.” 

 

‘DİĞER KADIN HAREKETLERİNİ DE BESLİYOR’

 

Kürt kadınının saldırılara karşı uzun yıllardır bir direniş içinde olduğunu belirten Taşdemir, artık kendi mücadele deneyimlerini oluşturduklarını kaydetti. Taşdemir, “Elbette ki Kürt kadını da dünyadaki kadın hareketlerinin deneyimlerinden miraslarından çokça faydalanan bir hareket. Kürt kadın hareketi yeni bir bakışla bütün kadın mücadelesi deneyimlerini harmanlayan bir hareket. Bu mücadele çok köklü, çok etkileyici ve diğer kadın hareketlerini de besleyen bir mücadele deneyimi” şeklinde konuştu. 

 

21’İNCİ YÜZYILIN POLİTİK SEMBOLÜ 

 

“Rojhilat’ta Jina Amini şahsında kitleselleşen bir isyana Kürt kadınların öncülük etmesi tesadüf değil” diyen Taşdemir, “Bu sadece Rojhilat’ta değil, Bakur’da da, Rojava’da da Başur’da da böyle. Çok ağır bedeller ödeyerek öncülük etmeye çalışıyorlar. Bugün ‘Jin jiyan azadî’ söylemi sadece dört parça Kürdistan’la sınırlı kalan, sadece Kürt kadınını temsil eden bir slogan olmaktan çıktı. Bir yaşam felsefesine, bir mücadele ortaklığına ve 21’inci yüzyılda kadınların mücadele hattına dönüştü.  Nasıl ki 20’nci yüzyılda ‘kadın doğulmaz, kadın olunur’ söylemi birçok kadın hareketini harekete geçirdiyse, 21’inci yüzyılda da ‘jin jiyan azadî’ kadınların nasıl bir yaşam istediğini, nasıl örgütlenmesi gerektiğinin politik bir sembolü oldu” şeklinde konuştu.

 

‘ÖCALAN’IN PARADİGMASI GÜÇLENDİRDİ’

 

Taşdemir, kadınların konferansta tartıştıkları konuların başında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin olduğunu söyleyerek, “Önemli başlıklarımızdan biri Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit politikalarıydı. Kürt kadınlarının bugün dünya kadın hareketiyle ortaklaşması, birçok boyutuyla öncülük etme pozisyonuna gelmesinde elbette kadınların çok ciddi emeği var. Ancak bu mücadelenin perspektifini, arka perdesini, bu mücadelenin ideolojik politik hattını Sayın Öcalan’ın paradigması oluşturdu.  Bu paradigma kadınları güçlendirdi. Kadınların özgürlük mücadelesini oluşturan paradigmanın sahibi Sayın Öcalan’a yönelik tecridin de bir kadın mücadelesine müdahale olduğunun farkındayız. Çünkü Sayın Öcalan’a yönelik tecrit sadece Kürt meselesinin kriz haline dönüşmesi, savaş siyasetinin derinleşmesi değil, aynı zamanda erkek egemenliğinin de bir anlamda boy göstermesini beraberinde getiriyor. Savaş, ekonomik kriz, şiddet, çatışmalar erilliği, ataerkilliği cinsiyetçiliği, kadın düşmanlığını beraberinde getiriyor. Kadınlar sadece Kürt meselesi ve savaş siyaseti bağlamında itiraz etmiyor. Kadınlar tam da kadın özgürlük çizgisi bağlamında tecride itiraz ediyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin artık kadınlar açısından kabul edilebilir yanı yok. Artık bu konuda sessiz kalan, daha az tepki gösteren yerden değil, daha güçlü itirazlar geliştiren, tecridin kalkması için daha yoğun bir mücadele yürütülmesi gerektiği çokça ifade ediliyor” ifadelerini kullandı. 

 

‘TECRİDİ GÖRMEYEN MÜCADELE ZAYIF KALIR’

 

Öncelikli olarak tecride karşı mücadelenin hatlarını oluşturacaklarının altını çizen Taşdemir, devamında yol haritalarını şu şekilde anlattı: “Ekolojik sorunlara, savaşa, krize, tecride, yani toplumun yaşadığı bütün sorunlara karşı çözüme götürecek 11 karar alındı. Alınan 11 kararın hepsi çok önemli. Kadın kırımı, özel savaş politikaları, tecrit, ekolojik dengenin tahrip edilmesi, savaş siyaseti, kadınların uluslararası dayanışması, ekonomik kriz başlıkları toplumun yaşadığı krizin ana merkezini oluşturuyor. Buradan hareketle mücadele yürütmek, toplumsal mücadelenin de büyümesi açısından önemli. Tabi ki tecrit hayatı ciddi anlamda etkileyen sorunların kaynağını oluşturuyor. O açıdan tecridi, savaşı, Kürt düşmanlığını, kadın düşmanlığını görmeden de bir mücadele yürütmek mücadeleyi zayıflatıyor. Buna kaynaklık eden sorunlara yönelmek, bu sorunlara dair politikalar üretmek, mücadeleyi daha da büyütmek bu dönem ana mücadele hatlarımızdan olacaktır.”

 

MA / Eylem Akdağ