TJA’dan Newroz açıklaması: Birleşerek ortak değerlerimizi büyütelim

Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad- TJA), bu yıl “Dem dema serkeftinê ye” (Şimdi kazanma zamanı) şiarıyla 72 kentte kutlanacak Newroz’a ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Açıklamada, 21’inci yüzyılın kadın yüzyılı olacağı belirtilerek, “Bu yüzyılın ilk çeyreğinin tanık olduğumuz her Newroz’unda olduğu gibi kadın direnişi ve mücadelesini, Newrozla doğal bir bağı oluşmuş olan barış talebimizi yükselterek ‘Kadın Özgürlük Zamanı’ diye haykıracağız” denildi.

Newroz’un Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyada diriliş, direnişle hakikate doğru yanmayı, küllerinden doğmayı, dönüşmeyi ve dönüştürmeyi ifade ettiği kaydedilen açıklamada, “Karşı karşıya olduğumuz, bin yıllardır süregelen, sistematik eril şiddet, bugün kapitalist sistem tarafından sinsi, kirli yöntem ve araçlarla, kadın ve kültür üzerinden toplumu dizayn etme, biat ettirme mekaniğine dönüştürülmüştür. Halklar, inançlar, kültürler, manipülasyonlarla kutuplaştırılarak, düşmanlaştırılmıştır. Sadece savaş ve şiddet üzerinden, aşırı güvenlikçi, baskı politikaları ile varlığını sürdürmeyi amaçlayan iktidarlar, büyük bir krizin içinde ve yok oluşun eşiğindedirler” diye belirtildi.

 Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

  “Türkiye’de son 10 yılda iktidarın baskıcı, yıkıcı politikalarının ve eylemlerinin sonucunda OHAL dönemi uygulamaları ve mekanikleşen darbe pratikleriyle sivil toplum ve kadın hareketleri güç kaybetmiş, kurumları kapatılmış, hak savunucuları ve aktivistler idari ve yargısal tacize maruz kalmışlardır. OHAL sonrası süreçte ilk ayağa kalkan, yeniden örgütlenmeye ve kurumsallaşmaya başlayarak, mücadeleye kaldığı yerden devam eden kadın hareketleridir. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde, coğrafyamızda, kadınlar haklarına, hayatlarına, kazanımlarına, dönük saldırılara karşı, birleşerek ve dirençle mücadele etmiştir. Irkçı ve cinsiyetçi erkek iktidarın toplum kırımını, kadın üzerinden gerçekleştirme amacıyla; kadının varlığına, kimliğine, bedenine, diline ve tüm değerlerine yönelik saldırılar pervasızca yürütülmüştür.

 ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI 

Kentlerimizde kadınlar öldürülmüş, kaybedilmiş, cinsel şiddete uğramış, uyuşturucu ile fuhuş batağına itilmiştir. Tüm bunlar devlet bağlantılı çeteler eli ile yürütülmektedir. On yıllardır süregelen özel savaş politikaları, kirli ve sinsi bir şekilde hayata geçirilmektedir. HDP İzmir İl Binası’nda Deniz Poyraz’ın katledilmesi Kürt kadınına yönelik saldırının bir örneğiydi. Bu katliamın militarizmin desteklenmesi sonucu gerçekleştiği ve Kürtler başta olmak üzere tüm farklı kesimlere karşı yükselen, ırkçılık ve ayrımcılığın sonucudur. Kürt kadını, Kürt kadın mücadelesi hedeflenmiş ve gözdağı verilmek istenmiştir. Aynı şekilde cezaevindeki tutsaklara insanlık dışı uygulamalarla iradeleri, dirençleri ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Garibe Gezer yoldaşımıza yaşatılanlar yine bu topluma ve Kürt kadınına karşı geliştirilen ırkçı ve cinsiyetçi ayrımcılığın sonucudur. 

 İMRALI TECRİDİ

 Emine Şenyaşar annenin adalet talebi ve gösterdiği direniş nedeniyle maruz kaldığı şiddet utanç verici bir boyuta ulaşmıştır. Annelerin adalet talebi karşısında yürütme ve yargı organlarının yaklaşımı, evrensel insan hakları ilkelerine, bilime, vicdana ve insanlık onuruna aykırıdır. Yine İmralı Cezaevinde, Sayın Abdullah Öcalan’la başlayarak bütün toplumda yaygınlaşan tecrit yönetiminin sürdürülmesi, toplum kırımını, kadın kırımını sürdürmekte ısrarı ifade etmektedir. Hiçbir hukuksal zemini olmayan ve insan haklarını ayaklar altına alan bu uygulama ile Sayın Abdullah Öcalan, kendisini iradesi olarak gören milyonlarca insandan uzak tutulmaya, fikirleri unutturulmaya çalışılmaktadır. Ve yine tecrit karşısında en büyük direnişi veren ve verecek olan kadınlardır. Kadın siyasetçilere, hak savunucularına yönelik manipülatif algı operasyonları ile karalama kampanyaları yürütülmekte, halk iradesi yok sayılarak demokratik siyasetin önü tıkanmak istenmektedir. Siyasetçi kadınlar oluşturulan hukuksuz iddianamelerle milletvekillikleri düşürülerek, cezaevlerinde rehin tutulmaktadır. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye karşı, kadın hareketinin güçlü savunuculuğu ile sokaklarda ve yargı mekanizmalarında itirazlarını dile getirerek, mücadeleyi sürdürmektedir. Eşbaşkanlık sistemine yönelik saldırılar, kadınların boşanma sonrasında aldıkları Yoksulluk Nafakası, Çocuk İstismarı düzenlemeleri, 6284 no’lu yasaya dönük gizlilikle yürütülen Meclis komisyonu çalışmaları ile tartışmaya açılarak, toplum manipüle edilmekte, tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nde yaratılan algı gibi; mücadele ile elde edilen evrensel kazanımlar hedeflenmektedir. Köylerin yakılması, boşaltılması ve zorunlu göçler sonrasında toplum üretim araçlarından kopartılarak kentlere sıkıştırılmıştır. Tarım alanlarının yasaklanması, hayvancılık yapılamaması ekolojik ve doğal olandan uzaklaşmamıza sebep olmuş ve tüketen bir toplum modeli yaratılmıştır.” 

NEWROZ DİRİLİŞ DEMEK

 Açıklamada, yaklaşan Newroz kutlamalarına da işaret edilerek, “Şimdi çağrımız tüm kadınlara, kadın örgütlerine, sivil toplum ve hak savunucularına; gelin en geniş kadın ittifakı ve dayanışmasın hep birlikte kuralım… Özgürlüğü, eşitliği, yeni yaşamı, demokratik siyasetin önünü açmayı, birleşerek, ortak değerlerimizi büyüterek, mümkün kılabiliriz. Sadece bizden uzak coğrafyalara barış sesini yükselterek, barış savunucusu olamayız. Eril iktidarlar tarafından yaratılan her savaş coğrafyası, bizim mücadele alanımızdır. Öncelikle coğrafyamızdan başlayarak, savaşa karşı barışı, birlikte ve Newroz ruhuyla yeniden savunmak görevimizdir. Kadınların özgürlük zamanı, halkların özgürlüğünü mümkün kılacak zamanlardır. Newroz diriliş demek, Newroz yeniden doğuş demek, Newroz barış umudu demektir” diye belirtildi. 

 

/MezopotamyaAjansı/