Viyan Leyla: Kadın dili, kültürü, torağı, ruhu, beyni ve bedeniyle tecavüze uğruyor

PAJK Üyesi Viyan Leyla, zorla, talanla, gaspla elde edilen her şeyin bir tecavüz olduğunu ifade etti, “Gelişen tecavüz kültürüne karşı toplum öz savunmasını yapmalıdır” dedi.

Jin TV’de yayımlanan, Arjin Baysal’ın sunduğu Xwebun programına katılan PAJK Üyesi Viyan Leyla, tecavüz kültürüne ve bunun Kurdistan’daki yansımalarına değindi.

‘ERKEK EGEMEN SİSTEMİ, TECAVÜZ SİSTEMİDİR’

Viyan Leyla’nın değerlendirmeleri şöyle:

“Bizim tecavüzü ele alışımız ile egemen sistemlerin ele alışı birbirinden farklıdır. Devlet sistemlerinde tecavüz olayı sadece kadının bedenine karşı yapılmış bir saldırı olarak ele alınıyor. Yani kadının iradesi dışında kadına yapılan cinsel saldırı yada kadının bekaretini bozacak bir saldırı durumu devletler için tecavüz olarak tanımlanıyor. Biz bu tanımlamayı yanlış ve yetersiz buluyoruz. Kadın özgürlük hareketi olarak bizim tecavüz tanımımız ise; erkek egemen zihniyet kalıplarıyla inşa edilmiş anlayışların bir tecavüz olduğudur. Biz beş bin yıllık erkek egemen sistemini tecavüz sistemi olarak tanımlıyoruz. Kelime anlamı itibarıyla da el koyma çok dar bir tanımlamadır. Tecavüzün çok daha geniş bir anlamı vardır. Evet, el koyma bunlardan sadece biri. Toplumsal değerleri gasp etme, sömürme,  talan etme, iradesizleştirme, özel savaş yöntemleri ile ele geçirmenin tümü aslında bir tecavüzdür.

Aslında tüm bunlar bir yönüyle kadının bedeni üzerinde de gerçekleştiriliyor. Fakat sadece kadın bedeni ile sınırlı kalmıyor. Kadınlar her yönüyle erkek egemen sistemine saldırısı ve tecavüzüne maruz kalıyor. dili, kültürü, torağı, ruhu, beyni ve bedeni tecavüze uğruyor.  Zorla kadının yaratmış olduğu tüm değerlere el koyuluyor. El koyduğu, gasp ettiği tüm değerlerin yerine de kendi egemen sisteminin değerlerini inşa ediyor. Nedir bu değerler; iradesizleştirme, kölelik ve eşitsizliktir. Bu açıdan tecavüzü sadece ‘ırza geçene ‘ durumu olarak tanımlamak eksik ve hatalıdır. Kısacası biz moral, ahlak, etik ve estetik tüm toplumsal değerlerin gaspını tecavüz olarak tanımlıyoruz.

MİTOLOJİDE TECAVÜZ

Sümer rahip devletleri arasında yaygınca kullanılan mitolojik anlatımlarda biz buna sıklıkla rastlıyoruz. Örneğin İnana enki mitolojisinde biz bu tecavüz kültürünü görebiliriz. Enki güçlü ve kurnaz erkek tanrı olarak toplumun koruyucusu olan tanrıça inananın 104 me’sini hile ve kurnazlık yoluyla ele geçirip ilk gasp gerçekleştirir. İnana bu yaslarını geri almak için çok ciddi bir mücadele yürütür. Kurnaz tanrı enkinin tanrıçalara karşı tecavüzleri mitolojik anlatımlarda yer bulur. Mitolojik anlatıma göre de ilk fiziki tecavüz olayı tanrıça İnana’nın kış kardeşi olan tanrıça Ereşkigal’e karşı tanrı Enki tarafından yapılmıştır. Yine Tiamat ve Marduk’un mitolojisi de bu kapsamda ele alınabilir. Fiziki tecavüzlerden  sonra kültürel ve sistemsel tecavüzler gelişir. Buna birinci cinsel kırılma da denilmektedir. Zaten Arapça kökenli olan devlet kelimesinin özü de bu tecavüz kültürüne dayanmaktadır. Uygarlık kendisini bu kültür üzerinden geliştirerek bu güne gelmektedir.

NEDEN TECAVÜZ KÜLTÜRÜ DİYE TANIMLANIYOR?

Kültürün kendisi toplumun maddi ve manevi değerlerinin bütünü anlamına gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında ise tecavüz kültürü demek biraz acayip karşılanabilir. Ama kapitalist modernite kavramların içini boşaltıp yeni anlamlar yüklemektedir. Çünkü bununla algılar değiştirilerek yeni bir anlayış ve sistem yaratmak istemektedir.  Kapitalist sistemin yaratmış olduğu kültür; cinsiyetçilik, milliyetçilik, dinciliktir. Toplumdaki farklılık, zenginlik yok edilerek tekli sistem yaratılmıştır. Kadın her şeyiyle gasp edilerek köle durumuna düşürülmüştür. Bunun için ne gerekiyorsa da yapıyor. Özel olarak kurumlaşmaya gidiyor.

‘KURDİSTAN ÖZEL OLARAK EGEMEN ERKEK ZİHNİYETİNİN HEDEFİNDE’

Kurdistan özel olarak egemen erkek zihniyetinin hedefi altındadır. Tecavüz kültürü yani gasp etme kültürü yaşamın her alanına sirayet ettirilmiştir. Örneğin; Kurdistan’da esas dil Kürtçe olmasına rağmen bu dil yok sayılarak yerine Türkçe farz kılınmıştır. Okullar bunun resmi kurumu olmaktadır. Kürt olmana rağmen her gün and içip Kürtlüğünü inkâr ediyorsun ve bunun yerine varlığını Türk varlığına armağan ediyorsun. Bundan daha feci bir gasp, talan, tecavüz kültürü olabilir mi? YİBO’lar Kurdistan da bu konuda çok özel olarak rol oynadılar. Kültürel asimilasyon ve teslimiyet politikaları farklı farklı kurumlar aracılığıyla kendisini hakim hale getirdiler.

Yine dincilik anlayışı ile aile kurumu kadını namus anlayışı çerçevesinde toplum içerisinde bir tabuya dönüştürerek. Kadına karşı yapılan bir fiziki saldırı durumunda kadının hiç suçu olmamasına rağmen bunu bir namus meselesi olarak görüp kadının katledilmesini mubahlaştırdı. Bunlar tecavüz kültürünün bir sonucudur.

Türk devletinin askerlik kurumunu da bir tecavüz kurumu olarak görmek gerekiyor. Örneğin; Türk askerleri Kurdistan’da özel savaş kapsamında her türlü tecavüzü gerçekleştiriyor. Bu sadece fiziki tecavüzle sınırlı değildir. Kürt toplumunun tüm ahlaki değerleriyle oynamaları için özel olarak eğitiliyorlar. Gün yok ki Kurdistan da asker, polis ya da korucuların gaspına, talanına, tecavüzüne rastlanmasın. Bunlar toplumsal suç kapsamına girmesine rağmen devletin özel politikası sonucu geliştirildiği için bunu yapanlar da özel olarak devlet tarafından korunmaktadırlar. Eğer hatırlarsak Mardin’de bir Kürt kızına iki yüz asker ve polis tecavüz etmişti. Şırnak’ta akli dengesi yerinde olmayan bir kıza tecavüz edildi. İpek Er, Gülistan Doku da bunlara örnek olarak verilebilir. Tüm bunların amacı Kürt kadını şahsında Kürt toplumuna saldırmaktır. Bu konuda birinci görev annelere düşmektedir. Burada unutulmaması gereken şey; hiçbir zaman celladın sana âşık olamayacağıdır. Kürt kadını bu konuda çok duyarlı ve ölçülü olmalıdır.

Yine bir demografik tecavüz söz konusudur. Bunu Başûrê Kurdistan’da, Rojava’da her gün yapmaktadırlar. Efrîn’i, Serê Kani’yi işgal etmesi yetmiyor, bir de oradaki doğal zenginlikleri yok ederek, çalarak kendisine ait olmayan bir şeye sahip olmaya çalışıyor. Bu da bir tecavüzdür. Çünkü senin olmayan ve zorla sahip olmak istediğin her şey bir tecavüzdür.

KÜRT TOPLUMUNUN TUTUMU

Gelişen saldırıların düzeyine baktığımızda buna karşı gelişen reflekslerin zayıf olduğunu söyleyebiliriz. Zaman zaman güçlü tepkiler gelişse de bu genel bir duruma dönüşmüyor. Çocuklara, kadınlara karşı yapılan saldırılar açığa çıktığında toplumun buna karşı bir infial yaratması gerekiyor. Örneğin; tecavüzcü Musa Orhan hâlâ toplum içerisinde yaşıyor. Tepkiler gelişse de bu onu ve onun gibileri caydıracak bir durumda bir tavra, cezai yaptırıma dönüşmüyor. Bu konuda devletten bir şeyler beklemek çok yanlış olur. Bunu yaptıran devlettir. Dolayısıyla failler devlet erkânıdır. Garibe Gezer zindandan sesini duyurmaya çalıştı. Ama bu sesi duyan çok az insan olduğu için bugün Garibe aramızda değil.
Gelişen tecavüz kültürüne karşı toplum kendi öz savunmasını kendisi yapmalıdır. Bu konuda kimseden bir şey beklememelidir. Eğer böyle olmazsa toplumda çürüme başar. Çürümenin, yozlaşmanın olduğu toplumlarda yok olmaya başlar. Bunun olmaması için toplumsal direniş ve duyarlılık üst safhada olmalıdır.

ÖZ SAVUNMANIN ÖNEMİ

Öz savunma kadınlar için öncelikli ölçü olmak zorundadır. Doğada tüm varlıklar kendi varlıklarını öz savunma temelinde sürdürmektedirler. Her canlı farlı bir savunma mekanizmasına sahiptir. Ama kadınların öz savunması erkekler tarafından ellerinden alınmış durumda. Bunu için de kadın kırımı çok rahat bir şekilde yapılmaktadır. Bir kadın bir saldırı karşısında kendisini savunduğunda da toplum ve devlet içerisinde yargılanır ve asla kabul edilmez. Kadının kendisini savunabilmesinden korkuyorlar.  Bunun en somut örneğini de bizler yaşayarak görüyoruz. Kadın özgürlük hareketine bu kadar saldırmalarının sebebi de budur. Çünkü kadınların her konuda kendi kendilerini savunabileceklerini kanıtlamış bir yapıdır. Kadınlar açısından oluşan bu olumlu örneğin gelişmemesi içinde her türlü saldırıyı geliştirmektedirler.

Kadınların her şeyden önce anlamaları gereken temel şey, hiçbir kadın erkekle yaşamaya mahkum değildir. Kadınların özgür ve alternatif bir yaşam imkanı her zaman vardır. Bunun için de kadınların verili sistemi reddetmesi gerekiyor. Erkek egemen sistemine karşı kendi yaşam anlayışları temelinde bir mücadele yürütmeliler. Kadın özgürlük mücadelesi radikal bir şekilde geliştirilmediği sürece değişimler yaşanmaz. Êzidî kadın örgütlenmesi bu konuda çok anlamlı ve çarpıcıdır. Fermanlara karşı, katliamlara karşı, tecavüz kültürüne karşı kendi öz savunma gücünü geliştiren bir kadın yapılanması toplum içerisinde hesaba alınır ve ona göre yaklaşmak zorunda kalır. Unutmayalım ki erkek-devlet sistemi iktidar, gasp ve talana dayalı olarak gelişmiştir. Bu da tecavüz kültürüne yol açmıştır. Buna karşı tüm kadınları geliştirmiş olduğumuz bu onurlu mücadeleye katılmaya çağırıyorum.”

 

/ANF/