Yalnızlık bazen bir sığınak, bazen bir mücadele alanıdır

Geçmiş zamanlardan bu zamana yükleyip gelmişim yalnızlığı. Bu yaralı zamanlarımda yalnızlığım en iyi dostum oldu. Ancak yalnız artık ezip, geçiyor beni. Bu yükün ağırlığı altında eziliyorum. Yoldaşlarımı özlüyorum, yüreğimin güzel insanlarını. Onlarla dost tadında sohbetlere koyulmak, özlem kadar acımı da dindirmek istiyorum. Özlem kor ateşi misali yakıyor yüreğimi, içimdeki özlem dinmek bilmiyor. Keşke ulaşabilsem, sersem yüreğimi önlerine, sonra sarsam onları, tüm acılarımı toplayıp taksam kuşların kanatlarına, onları uzak diyarlara göndersem. Vursam yollara yeniden ve buluşsam o güzel insanlarla…

Günlere özlemi de yükleyerek yol alıyorum…

Tabura geleli beş ay oldu.  Tabur birleşimi ağırlıkta genç arkadaşlardan oluşuyor. Moralize olmamda, yeniden bir başlangıç yapmam da bu ortam önemli bir rol oynadı. Ancak ihtiyaçlar farkı olduğu için gündemlerimizde dolayısıyla farklı. İlişkilerde tatmin edici bir paylaşım olmuyor. Ağırlıkta onların ihtiyaçları temelinde bir paylaşımı yaratmaya çalışıyorum. İlk iki ay ağırlıkta kendimle sınırlı kaldım. Eğitim süreci idi ve ihtiyaç vardı. Bu ihtiyaçlar üzerinde bir katılımı yavaş yavaş göstermeye çalıştım. Komuta gerçekliğimizde ihtiyaçları karşılayacak bir düzeyde olmadığı için bu katılım gerekliliği beni de zorladı. Gençlerle ilgilenmek, gelişimlerine katkı bulunmakta önemli. Onlarla olunan zamanın dışında ağırlıkta okuyorum.

Benim en iyi dostlarım bir de kitaplar.  Onlarla gideriyorum yalnızlığımı… Aslında herkes kendi içinde kendine bir yalnızlık büyütür. Kimimiz kaçışlarımız için bir sığınak yaparız, kimimiz bir dost ediniriz yalnızlığımızdan, kimimiz yeni başlangıçlar için bir mücadele alanı yaparız. Eğer kendimizle güçlü bir buluşmayı yaratabilirsek, yalnızlığımız da yeni başlangıçlara vesile olur.

Bunu yaratma kararlılığıyla…

Bazı insanlar var ki hayatın orta yerinde durur ve hayatı orta yerinde solumanın gücüyle yol alırlar. Bu tür insanlar hayatın sırrına ermiş, hayat yolunda kendisiyle barışık ve sağlam adımlarla ilerleyenlerdir. Bunlar yalın olduğu kadar derin, derin olduğu kadar da akışkandır. Onlarla zamanın ya da hayatın nasıl geçtiğini anlayamayız bile. Hayat onlarla dolu yaşanır. Her zaman güç ve moral aşılarlar. Onlara tutunabilmek hayata tutunabilmektir.

İşte Sorxwin yoldaş da bunlardan biri idi. O hayata tutku ile tutunan, hayat ırmağında bu tutku ile akan biriydi. Bu nedenle duygular Sorxwin’de  hep bir sel olup aktı. O her zaman, her ortamda herkesi peşinden sürüklemeyi başardı.

Durmak yok, pes etmek yok, hayata küsmek yok. Sanki tanrıçalarım o yaratılırken ona ağırlıklı olarak sevgiyi bahşetmişlerdi. Çünkü o gözlerinden, sözlerinden, şiirlerinden ve tüm yol alışlarında hep sevgi aşılardı. Bilirdi ki insanoğlu sevgiyi katlettikçe soysuzlaşıyor. Bilirdi ki tüm yürekler, beyinler bu sevgi yitimi ile birbirine yabancılaşıyor. Bu sevgisizlikte sürekli yükselen duvarlar vardı. Kendimizle aramıza duvarlar öreriz, hayatla aramıza duvarlar öreriz. Tüm bu duvarları, bentleri aşmak için de Sorxwin’inki gibi bir yürek gerekiyor. Katıksız sevmek, sevebilmek. İnsanı, hayatı ve doğayı…

Sorxwin sen aşkla yol alan yüreğinle bu dağları bir başka kucakladın. Her bir parçasına yüreğini nakşettin…

Senin dostların ne de çoktu? Tüm ağaçlar, çiçekler, dereler, tepeler, sincaplar, kuşlar kısacası doğadaki her şey. Sen yürek gücünle eril sistemin kirini, pasını bedeninde temizleyerek, yeni, güzel ve anlamlı olana hep yol aldın. İçindeki çocuğu da koruyarak, onu da büyüterek ilerledin.

Ne yazık ki biz fazla büyütemedik, bir çoğumuz içimdeki çocuğun sesini de duymazdan geldik ya da bastırdık bu nedenle biraz daha yittik, yitirildik. Oysa sen, ‘içimdeki çocuk yaşamalı, o hep benimle kalmalı’ diyerek, hep onunla yol aldın. Bu nedenle iyi, güzel ve doğru seni hiç yalnız bırakmadı. Sen dağlarda gezen en güzel Xezalımızdın. Hızına, temponu yetişmezdik…

Şimdi dağlarım sensiz, şimdi öksüz… Hezil Vadisi şimdi seni özler. Sen gittin Sorxwin yoldaş, seninle senden sonra nice güzel insan vurulup, düştü Hezil’de. Şimdi Sen, Kurtay, Nuda, Ferhat, Şiyar, Avinar ve daha niceler yatar koyun koyuna. Hezil kan akar, kan akar ve yüreğe kan damlar. Seninle ayrılışımızın dördüncü yılındayım.

Seni, o güzel, yalın ve derin yüreğini özlüyorum. Seni özlüyorum Çılgın Kadın! Seni bu özlemimle öpüyorum, sarıyorum…
                                                                                                     

/11 Nisan 2009/ Gare