Yaşamı yaratan ve geliştiren kadındır

 Bir süredir devam eden Şehit Zilan Özgür Kadın Akademisi’nde bugünkü dersimiz felsefe. Felsefe tartışmaları ortamızı oldukça renklendirdi. Şimdi harıl harıl bir tartışma hâkim. Eğitim tartışmalarımız bu anlamda oldukça zengin geçmektedir. Felsefeye dönük ortaya konulan görüşler, yorumlar, bazı görüşlerin ortaklaşması ve bazı görüşlerin de çatışması devam ediyor. Sorunların ardı arkası kesilmiyor. 

Felsefe tanımı üzerinde başlayan tartışmalar,  tarihsel gelişimi dâhilinde devam ediyor. Büyük bir ilgi ve merak ile başlayan tartışmaların derinlikli gelişeceği kesindir. Bu ders birçok arkadaşın tekrardan kendine sorular sormasına yol açtı. 

Zaten felsefe de bu noktadan itibaren başlıyor. Sorunun sorulduğu andan itibaren felsefe yapmış oluyoruz. İnsanın kendine dönebilmesi, kendini yeniden özgürce yaratabilmesinin tüm çabaları insanı büyük bir heyecan kadar tarifsiz güzel duygular da yaşatıyor. Zorlukları ne olursa olsun yeniden, özgürce yaratılma çabası en anlamlı olandır. Bu çabalarımızı gördüğümüz eğitimler ile de daha derinleştirmeye çalışıyoruz. Felsefe kendi özüne denk bir tartışma ile gündemimize oturdu. İlkin felsefe nedir diye tartıştık.

Felsefe doğanın kendisinde vardır. Çiçeklerin açması ve kapanması, yine ağaçların meyveye durması sürekli değişim, dönüşen bir enerji- madde ilişkisi sonucudur. Günlerin, ayların ve mevsimlerin oluşması da aynı şekilde. Öyle ise biz doğa da felsefesi bir işleyişe sahiptir diyebiliriz. Yine yaşamın kendisi de bu şekilde. İnsan hayatı bir zaman dilimine sahipse onun anlık olarak bir değişimi gerekli kıldığını biliyoruz. 

Ne kadar çok hayıflansakta otuz beş yaşında onsekizinci yaşımızı yaşayamayız. Bunu da felsefesi düşünceye oturmadan felsefenin gerçek tanımını ulaşmak zordur. Tartışmalarımız da öncelikle felsefenin ilk oluşum süreçlerine girdik. İnsan hayvanlar âleminde düşünce gücü ile kopmuştur. İşte insan hayvandan farkını anlamaya başladığı anda felsefe başlar. 

Orada insan kendine bir tanım koyuyor. Düşünce gücü ile ayrılıyor. Doğadan bir ayrılışı gerçekleşiyor ancak bu daha sonra ‘Maskeli Tanrıların’ çarpıttığı doğaya bir üstünlük temelinde gelişmiyor. Bir tür olarak hayvandan, bitkilerden ayrıştığını fark ediyor. İnsan tür tanımlaması başlıyor işte bu tanımlama felsefenin başlangıcı oluyor. Bu nedenle düşünceyle madde birbirinden ayrılmadığı için tür olarak başlangıç insan türünün başlangıç evresiyle düşünsel yapısı birlikte başlıyor.

 Nasıl ki beden evrimsel bir süreç yaşarken, düşünce de evrimsel bir süreç yaşar. Farklılıklar ortaya konulur. Bu anlamda felsefe toplumsallaşmanın başlangıcıyla başlar. Toplumun da kendini tanımlamasıdır. Doğal felsefe diyebileceğimiz, doğal toplum yaşamını yönlendiren kapsamlı bir düşünce sistematiği vardır.  

Bedensel, düşünsel yapısının diğer türlerden ayrıştığını ilk fark eden kadındır. Bu nedenle ilk toplumsallıkta kadın etrafında şekilleniyor. Kadın kendi bedenine erkekten daha yakındır. Bu nedenle toplumsallaşma kadın üzerinde gelişiyor. Burada bir felsefe var. Böyle olmasaydı insanlık buraya kadar gelmezdi. Hatta ömrünün yüzde doksan sekizi dediğimiz o bölümü özgür yaşayamazdı. 

Kadının felsefi öğretilerden uzak tutulması, bu çalışmaların içine alınmaması, bu konuda kadın ve kölelerin bu haklardan muaf edilmesi ataerkil zihniyetin bir ürünüdür. Yine kadınla cinsel ilişki geliştirmek soylu erkeğin soyluluğun zedeler biçiminde ileri sürülen görüşler tek tanrılı dinlerin kadını günahkâr, suçlu, şeytan, lanetli yapan görüşlerinin bir sonucudur. 

Bu zihniyete alternatif olma iddiasını taşıyan felsefe ataerkil zihniyeti güçlü sorgulamayan felsefeciler sayesinde tek tanrılı dinlere teslim olmuştur. Kadının bu kadar yok sayılması, fiziksel olarak hor görülmesi ataerkil zihniyetin kıskançlığının ve kompleksinin ürünüdür. 

Yaşamı yaratan ve geliştiren kadın olarak bilinir. Başta tek tanrılı dinler olmak üzere onu meşrulaştıran felsefeciler bu gerçeği unutturmak, görünmez kılmak için bu tür yalanlara, aldatmalar başvurmuşlardır. Bu gerçekliği oldukça derinlikli ele alan akademi yapımız bu zihniyetten hesap sormanın gücünü de açığa koymuştur. Geleceğin filozofları olarak felsefe alanında yaratılan boşluğu da doldurma iddiasına da sahiptirler.

 

Kaç günlük felsefe tartışmalarımız yaşamımızda derinleşen tartışmalara yol açtı. İster arayış, merak, ilgi ister bilgi sevgisi olarak tanımlansın felsefenin yaşamımızda önemli bir rolü olduğu kesindir. İnsanın kendisini aramaya koyulduğu ve kendisiyle güçlü bir buluşmayı yaşadığı zemindir. İnsanın özgürlük bilinci ile kendisini anı anına yarattığı süreçtir. Felsefe bitimsiz sorular kadar bitimsiz yanıtlardır.

 Her sorunun yol açtığı arayışlar, bunun yol açtığı sınırsız sorgulamalar ve bu konu da gelişen yolculuklar söz konusudur. Ve bizler özgürlük yolcuları olarak bir düşünce yöntemi olarak ta felsefenin gücü ile ilerleyerek hakikate ulaşma çabası içindeyiz. Ağustos’un sıcaklığına bir sıcaklığı da biz felsefe tartışmaları ile kattık.

Nice sıcak tartışmalarla sizlerle olmaya devam edeceğiz…