Kadınların Türkiye de hak ettiği noktaya gelmesi için erkeğin arkasında değil, erkeğin yanında olan, bir gölge değil bir birey olarak görülmesi için çalışacağız.”

Türkiye, Nurten Ertuğrul ismini 2014 yılındaki yerel seçimlerde AKP Bingöl Belediye Meclis Üyeliği görevinden istifası ile tanıdı.

2014 yerel seçimlerde Bingöl’de 1’inci sıradan Belediye Meclis üyeliğine seçilen Ertuğrul, ilk toplantıda yine AKP’li Belediye Başkanı Yücel Barakazi‘nin, “Başkan vekilliği ve yardımcılığı için kadınlara görev vermeyeceğiz” demesi üzerine meclis üyeliğinden istifa etmişti.

Mali müşavirlik yapan Ertuğrul, 2016 seçimlerinde, HDP’nin İstanbul milletvekili adayı oldu. Bu seçimlerde de Yeşil Sol Parti’nin Batman milletvekili adayı.

“Kadın, Türkiye’de birçok siyasi parti için sadece bir vitrin süsüdür” diyen Ertuğrul, bunun değişmesi için Yeşil Sol ile birlikte mücadele vereceklerinin altını çiziyor.

Ertuğrul ile siyasi programını, seçilirse nasıl bir kadın hakları siyaseti yürüteceğini ve kadın örgütlerinin Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmasına ilişkin taleplerini konuştuk.

Seçilirseniz, TBMM’de kimlerin vekili, SES’i olacaksınız?

Öncelikle kadının sesi olduğunuz için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Yaşadığımız bu toplumda kimin sesi duyulmuyorsa, kimin sesi zorla kıstırılıyorsa onların sesi olmaya çalışacağız. Bu toplumun tartışmasız en çok sesi kısılan, konuşturulmayanları, kadınlardır. Bir kadın olarak dezavantajlı durumda olan toplumun her kesiminin sesi olacağız. Yaşadığımız coğrafya baktığımızda geleneksel yapıyla büyüyen kadınlarımız bu gelenek içinde bazen tacize, bazen şiddete uğramaktadır. Şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınlarımız, “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla, sesini çıkaramamaktadır. İşte tam da burada, o kadınların sesi olmaya çalışacağız. Seslerinin daha gür çıkmasına, haksızlığa, adaletsizliğe uğradıkları zaman haklarını nasıl aramaları gerektiğinde seslerine ses olacağız. Bizler kadının sesini güçlendirmedikçe, kadının varlığını görünür kılmadıkça, hep erkeğin arkasında bir gölge gibi beklemesini ona salık verdikçe, kadınlar daha çok şiddete maruz kalacaklardır. Bu şiddetin neticesinde maalesef intihar ve kadın cinayetleri artacak. Tam da bu noktada, bütün bu olup biten şiddet sarmalının önüne bir set çekmek, kadınlarımızın hak ettiği noktaya gelmelerini sağlamak için kadınlarımızla yoğun bir şekilde müzakere, toplantılar yapıp, buradan edindiğimiz gözlemler, eleştiriler ve beklentileri raporlaştırarak mecliste dillendireceğiz. Bu hafızayı canlı tuttukça şiddetin sesi kısılacaktır. Başta Batman olmak üzere tüm Türkiye’deki kadınların sesi olmaya çalışacağız.

Milletvekili olarak iliniz ve Türkiye için nasıl bir fark yaratacaksınız?

Başta Batman olmak üzere, kendi memleketim Bingöl ve Türkiye’nin diğer bütün illeri için, soluğum yettiğince halkımızla birebir temas kurmaya çalışacağız. Tabii ki bunlar zamanla projelendirilecek, masaya yatırılacak konular. Sahadan edindiğimiz gözlemler ve talepleri dikkate alarak bir yol haritası çizeceğiz. Ben başta bir kadın ve bir anne olarak benimle aynı hassasiyeti taşıyan, taşımayan tüm yurttaşlarımızın taleplerini, demokratik çerçevede meclis kürsüsünden dile getirmeye ve hiçbir zaman bundan geri durmamaya gayret edeceğim. Bu noktada kadınlarımızın üretimde, eğitimde, sosyal hayatin her alanında yani özetle hayatın her yerinde daha görünür bireyler olması noktasında bir çaba içinde olmaya çalışacağız. Son zamanlarda TÜİK raporlarını dikkatle incelendiğimiz vakit çok hazin bir tablo ile karşılaşmaktayız. Başta Batman olmak üzere birçok şehirde intihar olaylarının giderek arttığını görmekteyiz. Bu intihar olaylarının sosyoekonomik, toplumsal sebepleri ile ilgili ciddi anlamda saha çalışmaları yapmaya gayret edeceğiz. Bu intihar vakalarının önüne geçme noktasında gerek derneklerle, gerek meclis içindeki diğer tüm partilerle temasta bulunup önlem almaya çalışacağız. Bu önlemlerin dişe dokunur olabilmesi için ciddi anlamda farkındalık yaratacak eylemler oluşturulmalı. Yeşil Sol Parti emekçilerinin hepsinin bu noktada çok hassas olduklarını ve ellerini taşın altına koyacaklarına olan inancım tam.

Göreviniz süresince nasıl bir kadın hakları siyaseti yürütmeyi planlıyorsunuz?

Diğer sorularda da değindiğim gibi kadın problemi bu ülkenin en önemli problemlerinden biridir. Türkiye siyasetinde baskın olarak deneyimlediğim şey şudur; kadınlar siyasette, sokakta, parti çalışmalarında canla başla çalışmakta. Bir anlamda sokağın nabzını, oyunu o partinin ana arterlerine taşımakta lakin mevzu milletvekili dağılımı olunca, mevzu yöneticilik olunca kadının adının olmadığını görüyoruz. Kadın, Türkiye’de birçok siyasi parti için sadece bir vitrin süsüdür. Başta partim Yeşil Sol olmak üzere belli başlı birkaç siyasi partinin kadına bakışını bunun dışında tutacak olursak, Türkiye’de sağ ve sol ayırt etmeden kadına yaklaşımlarının birbirine benzediğini söyleyebiliriz. Kadınları parti calışmaları için sokaklarda, evlerde, toplantılarda, işin yükü nerde varsa orda kullanıp, mevzu idarecilik, yöneticilik olunca kadının adının olmadığını görüyoruz. Milletvekilliği gibi pozisyonlar olduğunda ise göstermelik birkaç alanda kadına anca yer vermektedirler. Bu baskın anlayış Kürt siyasi hareketi içerisinde ciddi anlamda kırılmış ve kadın kotası ile kadınlar daha görünür olmuştur. Hatta bu eşitlikçi yaklaşım Türkiye’de siyaset yapan sağlı sollu diğer partilere de ön ayak olmuştur. Onlar da kadına yer vermek zorunda kalmıştır. Çünkü sosyal medya, HDP ve o gelenekten gelen önceki partilerin kadın kotasını dillendirmiş ve bir anlamda eril sağ milliyetçi partilerin de kadınla yer vermeye teşvik etmiştir. Yani bir anlamda buna zorlamıştır. Şahsım ve partim olarak da kadınların Türkiye de hak ettiği noktaya gelmesi için erkeğin arkasında değil, erkeğin yanında olan, bir gölge değil bir birey olarak görülmesi için elimizden geldiğince çalışmalar yapacağız ve her noktada bunu dillendirmeye de devam edeceğiz.

Notlarımın arasındaki diğer önemli sorunlardan biri de yaşamış olduğumuz depremi unutturmamak, bu ve buna benzer depremler sonrasında oluşan ihmal ve beceriksizliklerin yaşanmaması noktasında önlemler almak. Çünkü bizler depremlere, ölümlere maalesef çabucak alışıyor ve unutuyoruz. Bu tip büyük yıkımların sonunda oluşan diğer büyük bir toplumsal vaka da şudur; enkazdan sağ çıkan ama belli uzuvlarını kaybeden vatandaşlarımızın özellikle psikolojik destek ve protez ihtiyaçlarının olduğu gerçeğidir. Çok net olmamakla beraber Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası 850 bin kişi depremden dolayı bir uzvunu kaybetmiş durumda. Bu yurttaşlarımıza rehabilitasyon desteği sunulmalı bunun yanı sıra maddi imkanlar dahilinde protez sağlanması noktasında olanaklar yaratılmalıdır. Bu yurttaşlarımızın her türlü ihtiyacının giderilmesi için depremi unutturmamak adına mecliste devamlı bugün de mi sıcak tutmaya çalışacağız ve depremin bizler için bir gündem maddesi olduğu gerçeğini her durum ve koşulda dillendirmeye gayret edeceğiz. Bu noktada gerek sivil toplum örgütleri, gerek dernekler ve mecliste üyesi olan tüm partilerle temasımızı sürdürerek bu büyük mağduriyeti ortadan kaldırmaya çalışacağız..

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği “Eşitlik ve Kadın Bakanlığı Kurulsun!” diye bir kampanya başlattı. Siz böyle bir bakanlığın kurulmasına ilişkin ne düşünürsünüz?

Sizin nezdinizde SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin bu yöndeki çağrı ve eylemlerini toplumsal cinsiyet eşitliği açısından çok değerli bir adım olarak görmekle birlikte bu yöndeki çabaları için de ayrıca teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz.

Toplumsal yaşamın bütün alanlarında kadınların yaşadığı birçok problemin politik taraflarının ıskalanarak ele alındığına şahit olmaktayız. Kadın cinayetlerinden tutun da fırsat eşitliğine kadar birçok alanda kadınların yaşadığı problemlerin ana nedeni aile içi şiddettir. Bu ise en kesif tarafıyla kendisini fiziksel şiddet, daha yoğun olarak da psikolojik ve duygusal yönden bir şiddet olarak göstermektedir. Ki bu, politik bir tarafları görmezden gelinemeyecek kadar önemli görünmektedir.

Hal böyle olunca kadın hallarının ihlaline neden olabilecek politik nedenlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun başlıca hareket noktası olarak da kadını aile içerisinde sadece bir erkeğin eşi ya da bir çocuğun annesi olarak ele alan yaklaşım ve uygulamaların kapsam ve kuşatıcılık açısından bir yetersizliğe neden olduğu kanısındayız. Bu açıdan kadın haklarına daha kuşatıcı bir perspektiften yaklaşan politikaların öncüsü olabilecek Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’nın varlığını önemsediğimizi sizlerin öncülüğünde kamuoyuyla da paylaşmak istiyoruz.