Diyarbakır: Kadınlar kendilerini güvende hissetmiyor

Türkiye kentlerinde kadın katliamları her geçen gün artarak devam ediyor. Bir cins kırımına dönüşen bu katliamlar için herhangi bir önlem alınmaması dikkatlerden kaçmazken, kadın haklarını savunan ve kadın kazanımlarından oluşan İstanbul Sözleşmesi de 1 Temmuz’da yürürlükten kaldırıldı.

Yargının iyi hal indirimleri ve cezasızlık politikalarının faillere cesaret verdiğini belirten kadınlar, kadın katliamlarında herkesin üstüne düşeni yapması gerektiği çağrısında bulundu.

Jinhaagency son 20 yılda giderek artan kadın katliamlarına ilişkin olarak mikrofonlarını kadınlara uzattık. Kadınlara, “Türkiye’de kendinizi güvende hissediyor musunuz” sorusunu yöneltti. Amed’de mikrofon uzattığımız bütün kadınlar bu soruya “hayır” cevabını verirken, ülkede kadına dair yaşanan süreci tedirginlik içerisinde izlediklerini ifade etti.

“Failler iki gün içerisinde serbest kalıyor”

Sokakta mikrofon uzatılan kadınlardan Hicran Açıkgöz, “Kendimi Türkiye’de güvende hissetmiyorum” diyerek, sözlerine şöyle devam etti: “Bugün sapık bir erkek sokakta rahat gezebiliyorsa ben güvende miyim? Bugün başkasının çocuğunun başına gelen olayın yarın benim başıma gelmeyeceği ne malum. Çok endişelerimiz var. Etrafta tacizciler, katiller kol geziyor. Bir kadın belli bir saatten sonra dışarı çıkamıyor. Devlet katilleri, tacizcileri serbest bırakıyor. Failleri içeri alıyorlar iki gün sonra dışarıda. Bunu onlara yapanlar daha neler yapar.”

“Katiller elini kolunu sallaya sallaya geziyor”

Kadınlardan Sacide Kabak, ülkede artan kadın katliamlarına karşı önlem alınması gerektiğini ifade ederek, şiddete maruz bırakılan kadınların öz savunma yapması çağrısında bulundu. Sacide Kabak, konuşmasının devamında şunlara yer verdi:

“Sürekli göz hapsindeyiz. Sürekli üstüne başına kıyafetine bakıyorlar. Kadınları gözleri ile resmen taciz ediyorlar. Ülkede her gün bir kadın ya eşi ya da ailesi tarafından katlediliyor. Bunların bir an önce son bulması ya da azalması için kadın haklarına saygılı olunması ve uygulanması gerekiyor. Kadın ölümlerine dur denilmesi lazım. Öldüren kişilerin ceza alması lazım. Katiller ceza almadan elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyorlar. Kadınların yaşadıkları şiddete karşı taviz vermemeleri gerekiyor. İnsanlar bu dünyaya bir kere geliyor. Kadın ya da erkek herkes insan, buna göre davranılması gerekiyor. Şiddet gören kadınların bu şiddete karşı öz savunma geliştirmesi gerekiyor.”

“Özgürlüğümüz elimizden alınıyor”

Ülkede yaşanan kadın katliamları nedeniyle akşam dışarıya çıkamadığını ve kaygı içerisinde yaşadığını belirten Ayşe Eser, bu cinayetlerin cezasızlık politikasıyla daha da arttığına dikkat çekti. Ayşe Eser, “Kadın ölümleri bu kadar artmışken kendimi nasıl güvende hissedebilirim ki? Siz hiç hayvanlara tecavüz eden ya da yemeği beğenmedi diye bir erkeği yakan kadın gördünüz mü, hayır. Göremezsiniz. Diğer ülkelerde nasılsa burada da böyle olması gerekiyor. Bu ölümlerin ve şiddetin son bulması için faillere kalıcı cezaların verilmesi gerekiyor. Bu şekilde failler korkar ve diğer insanlar bu cezalardan ders alır. Bu şiddeti, yaşanan olayları gören ailem gece dışarı çıkmama kesinlikle izin vermiyor. Özgürce yaşamak benim en doğal hakkım, ama hiçbir şekilde yaşayamıyoruz. Gece dışarı çıkamıyoruz. Sadece burası değil, ülkenin her yeri böyle. Kadınları bir yerden sonra dışlıyorlar” şeklinde konuştu.

“Ne kadınlar ne doğa ne de hayvanlar güvende değil”

Bir başka kadın Mizgin Kırboğa da, yaşananlara şu sözlerle tepki gösterdi: “Bugün sadece ben değil bütün kadınlar Türkiye’de kendini güvende hissetmiyor. Nasıl desem dışarıya adım attıklarında ya da bir yere gitmek istediklerinde güneş battığı gibi endişelenmeye başlıyorlar. Geleceğimizi oluşturan kadınlar, ama kadınlarımız her gün katlediliyor. Bugün sosyal medya üzerinden sürekli ölümlere, şiddete karşı duyarlılık çağrısında bulunuyor, ancak önlemler alınmıyor. Bugün sorun kadının giydiği elbise değil. Çünkü aynı olaylar hayvanların başına da geliyor. Artık öyle bir noktaya gelmiş ki biz kadınları mı koruyalım, hayvanları mı, doğayı mı bilmiyoruz. Hayvanlara yapılan vahşetin hepsi kadına da yapılıyor.”

“İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girsin”

Cezasızlık politikaları uygulandığı sürece kadına, doğaya ve hayvana yönelik yaşanan suçların bitmeyeceğini dile getiren İpek Kurt ise, “Belirli ve net yasaklar, kanunlar olmadığı için bu olaylar sürekli tekrar ediyor. Ama ‘nasılsa serbest kalacağım’ düşüncesiyle her şeyi yapıyorlar. Sürekli haberlerde görüyoruz kadın cinayetlerini, bunlar bizi de tedirgin ediyor açıkçası. Ben öldürüldükten sonra iki ay cezaevinde yatıp çıkacak. Peki burada öldürülmem cezasız mı kalacak? O yüzden kesinlikle güvende hissetmiyorum. İki üç ay girip tahliye olunduğu zaman karşıda ki insanın bir değeri mi kalıyor. İstanbul Sözleşmesi kadınların haklarını koruyordu. Bu hakların geri gelmesi için sözleşmenin tekrar yürürlüğe girmesi gerekiyor. Çünkü bu kadın cinayetleri bitmiyor ve bunları yapmayana kadar da bitmeyecek.”

/Medine Mamedoğlu-/