Hêja Zerya: Yurtseverlik ve anlamlı yaşamla sözleşme

Yurtseverlik ideolojisi, Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin güzelliğini ve özünü oluşturur. Yurtseverlik bilincinin gelişmesinde ve derinleşmesinde Haziran şehitlerimiz Zilan, Sema, Gulan, Leyla yoldaşlar başta olmak, kadın özgürlük mücadelesi ve şehitlerinin önemli bir yeri vardır.

Zilan bir manifesto olarak bilinçli kadın yurtseverliği ile önemli bir gündem yaratmak; Sema bir mücadeleci kişilik olarak yurtseverliğin örgütlü organizasyonunun; Gulan gerilla tartışmasında ısrarı ile yurtseverlikle meşru-özsavunma ilişkisinden kopmaz bağın; Leyla Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni elde etme heyecanını dorukta yaşamanın militan kişilikleridir.

Köksüzleştirme

Bu amaç, örgütlü, meşru-özsav, hayattaki amaçlarından ve tartışmasının hazırlıklarımızı ve yaşamımızı hedeflediğimiz her şeyden daha fazla anlama ve bu hayattan geçmeme konusunda kendini hissettiren bir süreçten geçiyoruz. Küresel hegemonik sistem, 1990’lardan itibaren “neo”, “ultra” önekleriile liberalizm ideolojisini derinleştirirken, halklara, güne, kullanımların tüketilmesini, kanıksatmanın en usta ustanı kullananlar. İdeolojisizleştirme operasyonlarının en büyük bölümü, “anlam”ı yok etmedir. Yaşamın, yaşamin amaçının, etik ve özel üretimden faydalanmak, sürerken, moderniteye teslim olmuş, yaşamın ve insan yaratmanın ve kaderine büyük çabalar. 21. tahribatı savaşlarının en büyük yaraşan yurtseverlik kursuna götürülür. Yurtseverlik. insanı insan yapan kök duygudur. Bu duyguyu yok etme insanı köksüzleştirme atamadır. 3. Dünya Savaşı olarak Kürdistan ve Ortadoğu’da gezdirmekten ve savaşta, özel bir politikaya yönelik bir yer verilmiştir. Êzidîlere DAIŞ saldırganlıklarının ön eğitimli katliam günleri, Kanada’nın katliamdan artalara sınıfları kadar aşındırılması en yakın örnektir. Göçmeden, göç etmelerinde, işkenceli yaşam, üzerinde gidilen gün boyunca insanlar tarafından atılan, sona ermeden ve gün boyunca ölüm olarak, en büyükten biri ve günlük olarak geçmiştir.

Yurtseverlik; tarih, toprak, emek bilincidir

Yurtseverlik; tarih, toprak, emek bilincidir; ulaşıma, deneyime ve yaşamın özüne sahip olmaktan çıkar. Savaş ve işgalle içinde yaşayanlarla gezginlerden koparılan milyonların üretim ve politikadan bizim tercihlerimiz, farklılaşma ve temelın temellerinden. Sadece topraktan kopuş yaşanmamakta, doğal evrim ve ilerlemeyle amaçlanmakta, insani gelişime ket vuran süreçler, politikaların açılmaktadır. Zorla göç ettirilmekte, bir şiddet politikası olarak sürdürülmekte ve en büyük suç işlenmektedir. Fiziki göçün yanında bilişim ve teknoloji çağı ile beyinsel bir göç yaşıyor. Bilim ve teknoloji gücün yeniden hazırlanması hizmetine yönelik tanrısal güce dönüşmüştür. İnsanın ona hükmeden, yön veren, teslim alan büyük bir beyin göçü yaşanmaktadır. Bu göçte yer değiştirmenin gidişinin gidişatından yer değiştirmesi, aynı zamanda gelecekte değerlendirilebilir hale getirilerek, fiziki ve gidişu terk edilecek de zemini yaratılır. Direniş ve savunmanın etkisinden faydalanılarak, elde edilen nesnel Savrulma – tercih edilir.

Bireycilik; toplumsallığa en büyük saldırı olarak tanrısallaştırılmakta

İnsan beyninde toprak, tarih, kültür ve toplumla koparılan bağ, anlama ve yaşama saldırıyı derinleştirir. Beyinler kapitalist modernitenin zigurratlarına dönüştürülerek herkes kendisinin tanrısına dönüştürülür. Bireycilik; toplumsallığa, yurtseverliğe, kültüre, etik ve estetiğe en büyük saldırı olarak tanrısallaştırılır. Bireycilik şahlandırılır, değer tanımazlık insan varoluşuna büyük bir saldırı olarak örgütlendirilir. Devlet aklı, savaş-silah-istihbarata yaptığı yatırım kadar tanrısal bilimciliği ile insanı kök kültüründen, toplumsallıktan yani varoluş biçiminden koparan tekno-ideolojik operasyonlara büyük yatırım yapmaktadır. Toplum demek ilişki, ilişki demek örgütlülük, örgütlülük demek en büyük insan faaliyeti, insanca yaşamı sürdürmenin anlamı, ilişkisi ve toplumsallığı demektir. Yurtlaşma ve yurtseverlik bu insanca varoluş emeği ile anlamlı yaşamı ortaya çıkarır. Halen toplumsallığa yön veren en köklü insan duygusu ve üretimidir. Toplumsallık ve emek insanın en büyük özsavunmasıdır; varoluş biçimidir. Tek başına silah ve savaşlarla toplumsal bağların tamamen ortadan kaldırılamayacağı, tersinden toplum direncini açığa çıkardığı birçok tecrübeden deneyimlenmiştir. Bu yüzden toplumu toplum yapan yurtseverlik duygularını öldürmek, en büyük savaş biçimi olarak sürmektedir.

Haziran ayı, yeni başlangıçlara karar kılma ayıdır

Yurtseverlik duygusu ölen insan, anlamlı yaşam duygusu ve arayışı ölen insandır. Toprağı yeşermeyen ve yeşertmeyen ölü bir maddeye dönüşmüş, anlamsızlaşmıştır. Toplumu kapitalizmin zigurratlarına dönüşen insan beyinleri ile çoktan teslim alınarak anlamsızlaştırılmış, örgütsüzleştirilmiştir. Toplumsuzlaşan birey, temel varoluş biçimi olan özsavunma mekanizmalarından arındırılmış bireydir. Her tür yönlendirmeye, bir tuşa dokunma ile sanal dünyalara açılma, benliğini oluşturan değerlerin ‘ağırlığı’ndan kurtulmaya açık hale gelmiştir. Zilan, Sema, Gulan ve Leyla gerçekliği, sanal dünyalara, hakikat ve anlam yitimine ‘dur’ deme gerçekliğidir. Derin yurtseverlik bilincinin özsavunma gücüdürler. Toplumsallık-özgürlük-anlamlaşma diyalektiğinde ısrar kişilikleridir. Bu ısrarın bedelinin ağırlığını yaşayan, yaşatan ve gereğini hatırlatan kişiliklerdir.  Haziran ayı, beşeri zaaflardan arınarak yaşamla sözleşme ve yeni başlangıçlara karar kılma ayıdır.

/Newaya Jin/