KESK Kadın Meclisi: Haklarımız için alanlarda olacağız

KESK Diyarbakır Kadın Meclisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin yaptığı açıklamada hakları için alanlarda, iş yerlerinde ve hayatın tüm alanlarında olacaklarını belirtti.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Meclisi Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesine bağlı Ofis semtinde bulunan Hazal Park’ta, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi.
Jinnews’in haberine göre açıklamaya (KESK) bileşenleri katılırken kadınlar, “İsyandan direnişe, direnişten özgürlüğe” pankartını taşıdı. Ayrıca kadınlar sık sık, “Jin jiyan azadi”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Direne direne kazanacağız” ve “Biji berxwedana jina” sloganlarını attı. Açıklamayı ise KESK Diyarbakır Kadın Meclisi Sözcüsü Fatma Yıldızhan okudu.
Açıklama başladığı esnada sloganları duyan ve yoldan geçen bir grup kadın eyleme katılmak isterken kadınlar polis engeliyle karşılaştı. Fakat kadınlar engeli tanımayarak eyleme dahil olup destek verdi.
‘Emeğimiz ikincilleşiyor’
Fatma, Türkiye’nin Dünya’da kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu, kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biri olduğunu ve kayıt dışı işlerde, güvencesiz ve düşük ücretlerle istihdam edildiğini kaydetti. Kadınların aynı işi yapan erkeklerden daha az ücret aldığına değinen Fatma, “Çalışma hayatında olduğumuzda dahi yönetim kademelerinde yer alamıyoruz. Emeğimiz ikincilleşiyor, gelirimiz erkeğin gelirine ek olarak görülüyor. Ev ve bakım işini aksatmamamız için esnek çalışmamız gerekiyor. Bakım yükünün sadece kadınların sırtında olduğu esnek ve yarı zamanlı çalışma biçimi kadınların istihdam alanında maruz kaldığı eşitsizlikleri her geçen gün daha da derinleştiriyor” dedi.
‘Hayatımız pamuk ipliğine bağlanıyor’
Kamuda dönüşüm politikaları ile çalışma hayatının güvencesizleştirildiğini ifade eden Fatma, “Özelleştirme teşvik ediliyor. Kamusal alanda tasfiye, OHAL rejiminin fiilen devam etmesini amaçlayan 375 sayılı KHK’nin geçici 35’inci madde ile devam ettiriliyor. Böylece emekçilerin iş güvencesi ve örgütlenme hakkı üzerinde bir zor aracı olarak kullanılıyor. Zaten kırılgan olan çalışma hayatımız pamuk ipliğine bağlanıyor. Bir taraftan açlık ve güvencesiz yaşamlarımız ile baş etmeye çalışırken bir taraftan da bin bir emek vererek kazandığımız haklarımız yok edilmek isteniyor” sözlerine yer verdi.
‘Medeni Kanun’la korunan haklar gasp ediliyor’
Sistematik olarak artan kadın katliamlarının kadın kırımına dönüştüğüne dikkat çeken Fatma, kadın kırımını önlemek için AKP ve MHP’nin hiç bir politika geliştirmediğini, aksine kadın düşmanı politikaları tek tek hayata geçirdiklerini kaydetti. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin hemen arkasından gelen kadın kazanımlarına saldırıları belirten Fatma, “Şimdi de 6284 sayılı yasanın hedefe konulması,  6’ncı yargı paketi ile çocuk istismarcılarına af getirilmesi, yoksulluk nafakasının süreyle sınırlandırılması, boşanmalarda aile arabuluculuğu sisteminin getirilmesi ile kadınlara aile dışında seçenek sunulmaması tartışmaları ile devam ediyor. Kadınların haklarına ve kazanımlarına dönük tüm bu kadın düşmanı politikalarda gerici vakıf, tarikat ve cemaatler devreye sokuluyor. Müfredatta yapılan değişikliklerle hazırlanan kitaplarda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikler fıtrata bağlanıyor. Kadınların Medeni Kanun’la korunan hakları gasp ediliyor, yerine şerri hukuka uygun düzenlemeler yapılıyor” diyerek kadınlara dönük politikalara yer verdi.
‘Mültecileştiriliyoruz’
Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaşa değinen Fatma, “Emperyalistlerin çıkar ve paylaşım kavgaları Rusya ve Ukrayna üzerinden yürütülüyor. Afganistan, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika’da yürütülen bölgeyi istikrarsızlaştıran ve halklar arası savaşa sürükleyen politikalardan en çok kadınlar etkileniyor. Savaşta canlarımızı kaybediyor, yerimizden yurdumuzdan ediliyor mültecileştiriliyoruz. Gittiğimiz ülkelerde ayrımcılığa uğruyor, ucuz iş gücü olarak görülüyoruz” ifadelerini kullandı.
 Fatma açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:
“Her eylem ve etkinliğimize yönelik dava açılarak geri adım atmamız bekleniyor.  Bir önceki dönem SES Eş Genel Başkanımız Gönül Erden başta olmak üzere üye ve yöneticilerimiz tutuklanarak sendikal mücadelemiz kriminalize edilmeye çalışılıyor. LGBTİQ+’lara dönük nefret ve homofobi kışkırtılıyor. Trans cinayetlerinde etkin soruşturmalar yürütülmüyor ama hak aramak için sokağa çıkan LGBTQ+ lar gözaltına alınıyor, davalar açılıyor. Tüm bu saldırılar karşısında geri adım atmadık, kapitalist ataerkiye karşı isyanımızı yükselttik.
Haklarımız için alanlarda ve iş yerlerimizdeyiz
Kadın cinayetlerinde failleri koruyan erkek devlet ve yargıya karşı mahkeme önlerinde ‘Erkek adalet değil gerçek adalet’ demekten vazgeçmedik. Adalet nöbeti tutan Emine Şenyaşar ile dayanışmadan geri durmadık. ‘Tek bir kadının bile kaybedilmesine, katledilmesine tahammülümüz yok’ dedik,  ‘Gülistan Doku nerede?’ diye sormaktan vazgeçmedik. Cezaevinde cinsel şiddete maruz kaldığını açıklayan Garibe Gezer’in şüpheli ölümü karşısında susmadık. Sağlık hizmetine erişimin engellendiği, tecrit koşullarının arttırıldığı, hasta mahpusların sağlık ve yaşam hakkının ihlal edildiği bir süreçte Aysel Tuğluk ve tüm hasta mahpusların serbest bırakılması için kampanyalar örgütledik. Deniz Poyraz’ın katledilmesine karşı öfkemizi alanlarda birleştirdik, mahkeme salonuna sığmadık. Çilem Doğan’a verilen 15 yıl cezayı kabul etmedik, ‘öz savunma haktır’ dedik.
KESK’li kadınlar olarak erkek egemen sistemin bize dayattığı yaşamı kabul etmiyor, 8 Mart’ta taleplerimizle alanlarda, işyerlerinde olmaya devam ediyoruz.”
Açıklama kadınların sloganlarıyla son buldu.