Omer: Rojava’daki kadın gerçeği egemenleri korkutuyor

Rojava’da inşa edilen sistemin egemenleri korkuttuğunu belirten Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Kadın Kurulu Başkanı Adalet Omer, “Ancak örgütlülük ve birlikle bu planları boşa çıkarabiliriz. Toplum olma gücünü ne kadar birlikte sağlarsak, o kadar güçlü kazanırız” dedi. 

Ulus-devlet sistemi, hegemon güç paylaşım savaşının ana üssüne dönüştürdüğü Suriye’yi, 2011 yılında başlayan iç savaşla birlikte adeta esir aldı. Bu esarete karşı ise Kürtlerin öncülük ettiği örgütlü bir güç olarak ortaya çıkan Kuzey ve Doğu Suriye ya da kamuoyunda bilinen adıyla Rojava, egemen güçler arasında seçim yapmaktan ziyade kendi öz gücüne dayanan “Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü” paradigma ile alternatif bir sistem için yola koyuldu. Bu sistemin dinamiği olan kadınlar ise, yaratılan devrimin inşa, savunma ve gelişiminde önemli rol oynuyor. 

Tüm dünyaya korku salan DAİŞ’i, başkent ilan ettiği Rakka’da yenerek, zaferini ilan eden kadınlar, ataerkil sistemin dayattığı köleliğe karşı özgür yaşamın adı oldu. Ancak erkekliğin en barbar yüzünü topraklarından silen kadınların savaş ve ambargo altında bin bir zahmetle ördüğü sisteme, egemenlerin tahammülsüzlüğü saldırılarla devam ediyor. Özellikle Türkiye’nin “beka” adı altında saldırılarını sürdürdüğü bölgeye 19 Kasım gecesi başlattığı bombardıman bir ayı geride bıraktı. Saldırıların ilk hedeflerinden birinin Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) üyesi Arin Mirkan’ın eylemiyle DAİŞ’in kırılma yaşadığı Miştenur Tepesi olması kadın özgürlüğüne yönelik tahammülsüzlüğü bir kez daha gözler önüne serdi.

 Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Kadın Kurulu Başkanı Adalet Omer, bir ayı geride bırakan saldırılar, kadın öncülüğünde bölgede devam eden inşa ve direnişe ilişkin konuştu.

 İLK SALDIRILAR KADINA

 Tarihin kadın ve toplumlar açısından doğru yazılmadığını belirten Omer, egemen devletlerin kendilerine göre bir tarih yazdığını söyledi. Bu tarihin de ideolojik olarak yazıldığını dile getiren Omer,”’Kadın siyaset, askerlik yapamaz’ diyorlar. Bugüne kadar ‘kadınlar akılsız, güçsüzdür’ ideolojisi hakim oldu. Toplumda buna ikna edildi. Kadınların tarihteki yeri yazılmadı. Devletler egemenliklerini sürdürmek için toplumu kendine göre eğitip, hizmetine sunmak istiyor. Kadına bu nedenle saldırmadan toplumu köle edemeyeceklerini biliyorlar. O nedenle egemen devletler saldırılarını ilk olarak kadına yapıyor” diye belirtti.  

 ‘KADINLAR DA İDEOLOJİK ÖRGÜTLENMELİ’

 Egemenlerin önce kadını düşürdüğünü ardından toplumu köleleştirdiğini söyleyen Omer, kadınların kendi tarihini bilmediğini, toplumsal gücünün farkında olmadıklarını kaydetti. Egemenlerin varlıklarını kadının sindirilmişliği üzerinden sürdürdüğünü belirten Omer, şöyle dedi: “Fransa, İngiltere gibi ülkelerde kadınlar büyük rol oynadılar, büyük mücadele ettiler ama başaramadılar. Bunun sebebi ise bu mücadelenin bir ideolojisinin olmamasıydı. İdeolojilerinin olmamasından kaynaklı, kadınlar buralarda örgütlenmeyi sağlayamadılar. Bu nedenle de amaca ulaşılamadı. Rojava Devrimi’nde ise kadınlar savaşarak öncülük etmenin yanı sıra kendi özerkliğini sağladı. Kadın özgürlüğünü sağladı.” 

 Rojava Devrimi’nin başlangıcından itibaren kadınların öncü olduğunu ifade eden Omer, özerk yönetim kurulurken siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve toplumsal her alanda yer aldıklarını söyledi. Böylece ortaya çıkan başarının bütün dünya kadınlarına model olduğunun altını çizen Omer, “Unutmayalım ki kadınların tanınması için tarihteki kadınların özgürlük için çektiği acılardan, köleliği kabul etmeyen kadınların yakılmasına kadar başkan Apo tarafından şeffaf bir şekilde aktarıldı. Kadınlar olarak, o aktarılan tarihin bilincinde olarak o ruhla Rojava Devrimi’ne dahil olduk” dedi. 

 ‘ÖZGÜRLEŞEN KADIN ÖZGÜRLEŞEN TOPLUMDUR’

 Mücadele ve direnişle elde edilen bu yaşamın bütün kadınlara umut olduğunu vurgulayan Omer, “Bu tüm dünyada ispatlandı. Bugün ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganımız Rojhilat serhildanında da atılıyor. Rojava Devrimi’nden umut alıyorlar. Kapitalist sistem tüm toplumu köle yaptı. Bugün, bu nedenle herkes kurtuluşu kadınların özgürlüğünde görüyor. Biliyorlar ki kadınlar sayesinde özgür olabilecekler. O nedenle ‘kadın özgür olmadan toplum özgür olmaz’ diyorlar. Biz de kendimizi ve toplumumuzu özgürleştirmek için mücadelemize devam ediyoruz” diye belirtti.  

 KAPİTALİST DEVLETLER KORKUYOR

 Var olan sistemin kadınları yok etme üzerine kurulduğunu belirten Omer, bu nedenle ilk hedefin her daim kadınlar olduğunu söyledi. Ortadoğu’da kadın kimliğinin tanınmadığını dile getiren Omer, egemen güçlerin Ortadoğu’da kendine göre proje ve sistem kurmayı hedeflediğini kaydetti. Ortadoğu’da, ABD öncülüğünde kapitalist modeli hakim kılma hedefi olduğunu belirten Omer, “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde ise sorunların çözümünde kadın ve gençler var. İşte bu renkli sistem egemen güçlere göre değil” ifadelerini kullandı. Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulan sistemin Ortadoğu’da ilk olduğuna dikkat çeken Omer, bu nedenle tüm ülke halklarında umudun arttığına işaret etti. Omer, “Ulus devletler, toplumda herkesin yönetimde olduğu, farklı halkların birbiriyle yaşamaya başladığı, din, dil, ırk ayrımının bulunmadığı, adaletin hakim olduğu bir sistem istemiyor. Toplumu sürekli ayrıştırmaya çalışan devletler, işte bu yüzden bu sisteme sürekli saldırıyor. Ellerinden geldiğince de saldırmaya devam edecekler. Rusya, İran, Türkiye ve hatta Suriye Rejimi de bu sistemi kabul etmedi. Planlar yaptılar, saldırılar yaptılar. Birçok ittifak kurarak, bu özerk bölgeyi hedef aldılar. Özellikle de Türk devleti, Rojava Devrimi’nden bu yana saldırıp, müdahale ederek olaylar çıkardı ve çıkarmaya devam ediyor” dedi. 

 Var olan sistemin özellikle Türkiye’yi korkuttuğunu söyleyen Omer, “Çünkü Türkiye, kendi varlığını Kürt halkının yok edilmesinde buluyor. Bu nedenle Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar eliyle kurulan sistemi yok etmek istiyor. Bu sistemi kadınlar yürütüyor diye daha çok korkuyorlar. Kadının hakikatini biliyorlar. Bundan dolayı en çok da kadından korkuyorlar. Kadının içinde olduğu bir devrimin yenilmeyeceğini, kadınların asla geri adım atmayacağını iyi biliyorlar. Bu nedenle sürekli saldırıyorlar” diye belirtti. Türkiye’nin bölgeye ilk defa saldırmadığını ve kadınları ilk defa hedef almadığını belirten Omer, toplumun uyanışına öncülük eden kadından intikam alınmak istendiğini kaydederek, ekledi: “Bu nedenle birçok kadın arkadaşımız şehit düştü. Birçok kadın kurumuna saldırı yapıldı. Savaşı daha da şiddetlendirmek için Rusya ve Amerika’ya izin için başvuruyor. İran ve Suriye rejimi ile de görüşmeler gerçekleştiriyor. Tek amacı Kürt halkını yok etmek ve Özerk Yönetim’in tüm bölgede sağladığı birliği yok etmek.” 

 ‘HALK SALDIRILARI BOŞA ÇIKARDI’

 Türkiye’nin 19 Kasım’da gerçekleştirdiği hava saldırıları ile Derîk’te bir katliam yaşandığını belirten Omer, bu saldırının sadece Türkiye eliyle gerçekleşmediğini ve bunda Rusya, İran ile Suriye Rejimi’nin payı da olduğunu söyledi. Saldırılara karşı bu devletlerin sessizliğinin planın bir parçası olduklarını gösterdiğini dile getiren Omer, “Buradaki amaç Rojava halkını korkutmaktı. Halkın, toprağını, evini bırakmasını istediler. Hem de büyük bir katliam yapmak istediler. Ancak bu amaç gerçekleşmedi. Saldırılara karşı halk binlerle sokağa çıkarak, şehitlerini uğurlayarak cevap verdi. Bu planın boşa çıkmasından bir hafta sonra Amerika ve Rusya cılız açıklamalar yapmak zorunda kaldı” diyerek Rusya ve ABD’nin saldırılardaki rolüne işaret etti. 

 DEVRİMCİ HALK SAVAŞI 

 Halkın, devrimci halk savaşına hazır olduğunu gösterdiğini belirten Omer, Derîk’e yönelik saldırılar esnasında Hediye Abdullah’ın yaralıları kurtarmaya giderken ikinci bombardımanda yaşamını yitirdiğini anımsattı. Omer, devamında şunları belirtti: “Kadınların nasıl direndiğini, şehadete kadar nasıl mücadele ettiğini bu ruhta görebiliyoruz. Bu kadınların direnişi bütün kadınlara ve ezilen halklara bu nedenle umut veriyor. Mücadele ve direnişimiz devam edecek. Evet saldırı ve baskılar var, Türkiye ve Rusya’nın planlarını biliyoruz. Rojava, var olan planları için kurban edilmek isteniyor. Ancak devrimci halk savaşı için birliğimizi, örgütlülüğümüzü sağlamaya devam edeceğiz. Kürtler ve Araplar, ancak birlik olursak bunları boşa çıkaracağız. Hiçbir uluslararası devletin sorunlarımızı çözemeyeceğini biliyoruz. Bu nedenle bu kirli ellere izin vermemeliyiz. Tarihi hakikatimizle bunlara karşı mücadele etmeliyiz.”

 ‘DÜNYA ROJAVA’YA BORÇLU’

 Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni yok etmeyi hedefleyen Türkiye’nin ilk başta DAİŞ eliyle bölgede varlığını sağlamak istediğini ifade eden Omer, bu nedenle de her türlü desteği ve lojistiği sağladığını dile getirdi. Türkiye’nin DAİŞ eliyle hayallerini gerçekleştirmek istediğini vurgulayan Omer, kadınlar öncülüğündeki direnişin Türkiye’nin hayallerini yerle yeksan ettiğini belirtti. Olası saldırılara Arin Mirkan gibi tüm kadınların cevap olacağını söyleyen Omer, “Türkiye’nin yol verdiği DAİŞ’e karşı hiç kimsenin 24 saat duramadığını hepimiz gördük. Böyle büyük silahlarla, binlerce askerle saldıran DAİŞ’e karşı kimse direnemiyordu. Onu yıkan, yok eden de bu halkın iradesi oldu. DAİŞ yenilmeseydi, bugün bütün dünyaya hüküm sürmeye devam edecekti. O nedenle herkes bugün QSD’ye borçludur. Rojava ve halklarına borçludur. Bu halk insanlığı savunmak için binlerce şehit verdi. Bugüne kadar da kimse bu halka dönük saldırılara karşı bir cevap vermedi. Niye, çünkü Amerikasından Rusyasına herkes kendi menfaatlerine göre hareket ediyor. Türkiye ve Amerika, Türkiye ve Rusya kendi çıkarları için bu halkı kurban ediyor. Kürt halkının özgür yaşamasını istemiyorlar. Biz insan haklarını savunuyoruz. Ancak ‘kötülük ve saldırı istemiyoruz’ diyen tüm uluslararası kurum ve devletler bu duruma neden sessiz kalıyor? Türkiye’nin yapmadığı kalmadı. Sivilleri hedef gözeterek katletti, şehit düşürdü. Çocuk ve hakikati ortaya çıkaran gazetecileri şehit etti. Kanunlara suç olarak yazılan bütün saldırıları Türkiye işledi” tepkisinde bulundu. 

 BİRLİK VE ÖRGÜTLÜLÜK ÇAĞRISI

 Egemen devletlerin planlarının boşa çıkarmak için örgütlülüğün ve birliğin önemine değinen Omer, son olarak şunları söyledi: “Biz diyoruz ki bu egemen, hegemon devletlerin planlarına karşı bölge ve bütün halklar olarak örgütlenerek mücadele edebiliriz. Kendi çıkarları için maskeler altında saklanan ve bölgede amaçları için mücadele eden devletlere karşı örgütlülüğümüzle karşı durabiliriz. Ancak örgütlülük ve birlikle bu planları boşa çıkarabiliriz. Toplum olma gücünü ne kadar birlikte sağlarsak, o kadar güçlü kazanırız. İşte o zaman faşist devletlerin saldırılarını boşa düşürebiliriz.”

 

MA / Müjdat Can