Yıldız: Katledilmek istenen kadının felsefesidir

 Kürt kadınlarının alternatif yaşam mücadelesinin erkek egemen devletleri korkuttuğunu belirten TJA aktivisti Meryem Yıldız, “Katledilmek istenen kadının bedeni değil, felsefesidir. Bu katliamlar ‘Jin, jiyan, azadî’nin intikamıdır” dedi. 

Mevcut erkek egemen sisteme karşı alternatif yaşamı inşa eden Kürt kadınları her dönemde birbirine benzer tetikçilerin hedefi olmaya devam etti. 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in ardından 4 Ocak 2016’da Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde Kongreya Jinên Azad (KJA) üyesi Fatma Uyar, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi (PM) üyesi Sêvê Demir ve Silopya Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır katledildi. Geçen 10 yılın ardından aynı mücadelede yer alan Nagihan Akarsel ve Emine Kara (Evin Goyi) da benzer bir şekilde tetikçiler tarafından katledildi.

 

Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivisti Meryem Yıldız, Kürt kadınlara yönelik saldırının altında “Jin, jiyan, azadî” sloganının intikamı olduğuna dikkati çekerek, katledilen kadınların mücadelesini sürdüreceklerini ifade etti.

 

‘KÜRT KADINI SINIRLARI AŞTI’

 

Kürt kadın hareketinin mücadelesi ve kazanımlarının artık zaman ve mekan sınırlarını aştığına işaret eden Yıldız, “Bundan kaynaklı, Kürt kadınlar çok ciddi müdahalelerle, katledilmelerle karşı karşıyadır. Bunu Kürt kadın hareketinin kazanımlarından bağımsız ele almıyoruz. Sêvê’lerin katledildiği 7 yıl önce veya Sakine’lerin katledilişinin 10’uncu yılına girerken, yeni yaşanan Paris Katliamı’nın bunlardan bağımsız olduğunu söyleyemeyiz. Tüm bunları, Kürt kadın hareketinin ‘jin, jiyan, azadî’ sloganından bağımsız ele almıyoruz. Bu slogan artık evrensel ve entarnasyonalist seviyeye ulaşan bir felsefedir. Sadece bulunduğumuz coğrafyada değil, dünyaya yayılan bir slogan ve felsefe haline gelmiştir. Afgan kadınlardan İran’daki toplumsal serhildanlarına kadar her coğrafyada duyuluyor” dedi.

 

‘GÜÇLENDİKÇE SALDIRI ARTIYOR’

 

İktidarın örgütlü kadına yönelik saldırılarını arttırdığını belirten Yıldız, “Biz güçlendikçe, örgütlülüğümüz ve kazanımlarımız arttıkça faşizm de bir o kadar sert müdahale ediyor. Tüm savaş argümanlarını özellikle Kürt kadınlarının kazanımlarını yok etme üzerinden perçinleştiriyor. Faşizmi de kurumsal bir hale getirerek özellikle bunu da Kürt kadın hareketi üzerinden deneyimleyerek, tüm diğer sol, sosyalist, muhalif kadın kesimlerinin de görmesini istiyor. ‘Makul kadın rollerine tekrar bürünün’ noktasında Kürt kadın hareketi şahsında tüm sol sosyalist feminist kadın hareketlerine mesaj veren bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu iktidar istediği kadar baskılarını arttırsın, siyasi soykırımlarla, öldürmelerle, tacizlerle, istismarlarla ya da yasalarıyla ‘meşrulaştırsın’, Kürt kadın hareketinin DÖKH’ten, TJA’ya varan bir mücadelesi var. Halen de her yerde bu mücadele devam etmekte ve edecektir. Baskılar hiçbir dönem bu kadar yoğun sistematik düzenli bir şekilde olmamıştı ama bu sistematik baskılar arttıkça da kadın mücadelesi de sınırları aşacaktır” diye konuştu.

 

‘KATLEDİLMEK İSTENEN FELSEFEDİR’

 

“Aslında katledilen fiziksel bir kadın bedeni değildir, katledilen kadın felsefesidir” diyen Yıldız, bunu şöyle açıkladı: “Kadının örmek istediği toplumsal bir yaşamdır. Çünkü kadın hareketinin kazanımları toplumsal bir kazanımdır. Biz bu kazanımları siyasi, toplumsal ve eş yaşam felsefesiyle bağlantısını kurduğumuz zaman bir bütünen kadın kazanımıdır. İran’da ahlak polisleri tarafından katledilen kadının şahsında toplumsallaşan bir serhildan ortaya çıktı. Orada da atılan tüm sloganlar söylenen tüm söylemler mevcut rejimi yok etmedir. Bu rejimin kadın, çocuk, ekonomi, siyasi, sosyal, kültürel anlamdaki baskılarının reformize edilmesi veya bir bütünen radikal değişimle karşı karşıya kalmasıdır. Şu an İran bunu yaşamaktadır.

 

JİN, JİYAN, AZADİ’NİN İNTİKAMI

 

İşte son dönemlerde baktığımız zaman İzmir’de Deniz Poyraz’ın, Başûr’da Nagihan, Paris’te Evin arkadaşımızın katledilmesi tesadüf değil. Bu saldırılarla bir bütünen hedef alınan Kürt kadın kimliğidir. ‘Jin jiyan, azadî’den bağımsız değildir, bunun bir intikamıdır. Ama bu intikamla beraber çok ciddi bir korku da söz konusudur. İktidarlar ‘jin, jiyan,azadî’ felsefesinin toplumsallaştığını ve kendi iktidarlarının da sarsıldığını gördükçe çok ciddi bir korkuya kapılmıştır. Bu korkuyla Kürdistan’ın dört parçasında, diasporda her kurumumuzda kadın katliamlarını, kadın siyasi soykırımlarını ortaya koyuyorlar. Daha bir ay önce 8 arkadaşımız tutuklandı. Sistematik ve organize bir iktidar şiddetiyle karşı karşıyayız.”

 

‘KORKMAYA DEVAM ETSİNLER’

 

İktidarın kadın örgütlülüğünden korktuğunu yineleyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü: “Evet, biliyoruz bu iktidar kadınlardan korkuyor, korkmaya da devam etsinler. Çünkü kadınlar, bu yüzyılda bu kadar ciddi kazanımlar elde etmişken geri adım atmayacak. Bu nettir. Biz bu kazanımları elde ederken canımızdan olduk. Yıllarca cezaevlerinde kaldık ama çıktıktan sonra mücadelemizi bıraktığımız yerden daha nitelikli bir seviyeye ulaştırdık. Bu kadar nitelik kazanmışken, bu yüz yıl kadın karakteriyle örülüyorken, koşulları da buna uygunken, bu yüzyılın kadın yüzyılı olma iddiasıyla yola çıkan bir Kürt kadın hareketi ve felsefesi söz konusuyken devletin veya devletlerin bundan intikam alması beklenen bir şey. Biz yolumuzu ve kadın cephesinden varmak istediğimiz noktayı da biliyoruz. Şunu çok net söyleyelim; her alanda olduğu gibi bizim de çalışma yürüttüğümüz alanda kadın örgütlülüğünü ve mücadelesini büyüte büyüte geliyoruz.”

 

‘MİRASLARI YERDE KALMAYACAK’

 

Mücadelede yaşamını yitirenlerin bıraktığı mirasa sahip çıkacaklarını vurgulayan Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu mirasa her dönem hem vicdani hem mantıksal olarak layık olmaya çalışıyoruz. Bu mirası bıraktıkları yerden daha da nitelikli, kazanımcı ve toplumsal seviyeye yükseltmeye çalışıyoruz. Çünkü bu felsefe ve kazanımlar yoktan var edilmedi veya bizimle başlamadı. Bunu Sêvê, Sara, Leyla’lardan tutup daha adını sayamadığımız binlerce kadın arkadaşımızın mirasıdır. Bu mirasa sahip çıktıkça, genişlettikçe ve büyüttükçe de dünya çeperinde de görünürlüğü olacaktır. Oldu da en son Berlin Konferansı’nda yüzlerce farklı kadın arkadaş vardı ama tek slogan vardı, ‘jin, jiyan, azadî.’ Dolayısıyla mirasa kısmen sahip çıktık, büyütmeye çalıştık. Bu mirasın meyvesini Rojhilat’ta, Rojava’da gördük. Bu miras asla yerde kalmaz. Her dönem de bu bayrağı eline alacak bir sürü kadın arkadaşımız var.”

 

Mezopotamya Ajansı / Eylem Akdağ