ATK’nin ‘yok’ dediği hastalığın 11 aydır tedavisi sürüyor

Aysel Tuğluk hakkında verilen ATK raporunda ceza sorumluluğu değerlendirmesi yapıldığına dikkat çeken Şebnem Korur Fincancı,  İddianamesinin konulması, işlediği iddia edilen suçların alt alta yazılması, basında verdiği demeçlerle ilgili vurguların yapılması ve demeçlerin verildiği basın organına ilişkin ifadeler damgalama içermesi ATK’nin bir taraf olma durumuna işaret ediyor” dedi. 

 Kandıra 1 Nolu  F Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve “demans” teşhisi konulan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk, sağlık durumuna ilişkin yeni bir raporun hazırlanması amacıyla 1 Şubat’ta  Adli Tıp Kurumu’na yeniden sevk edilmiş, burada yalnızca 3 gün gözlem altında tutulduktan sonra ise cezaevine gönderildi. Aysel Tuğluk hakkında bir kez daha “cezaevinde kalabilir” raporu hazırlayan ATK, raporu Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. 25 sayfalık raporun ilk 15 sayfasında Aysel’e yöneltilen suçlamalar, verdiği röportajlar ve Kobanê davasında “tanıkların” beyanlarına yer verildi. Raporun sonuç kısmında ise doktor, psikolog, yapılan günlük viziteler ile hemşire ve personelin günlük değerlendirme formlarına yer verildi.

 Orta düzey demans göstergesi

Aysel’in 8 Mart 2021 tarihli İzmit Seka Hastanesi tarafından hazırlanan muayene bilgilerinin yer aldığı raporda, Aysel’in 1 yıldır unutkanlık, konuşacağı kelimeleri hatırlayamama, tekrar tekrar sorma, kıyafetleri ters giyme bulgularına rastlandığı kaydedildi. 15 Mart 2021 tarihli İzmit Seka Devlet Hastanesi’nin muayenesine yer verilen raporda, kelime bulmada zorluk yaşadığı yakın geçmişi hatırlamadığı ve Mini Mental Test (MMT) puanın 11 olduğu kaydedildi. Raporda tıbbi makalelerde MMT’te 25 ve üzerine puanların normal olarak kabul edildiği, 10’dan az puanın ciddi bozuklukların gösterdiği ve 10-19 arası puanların ise orta düzey demans göstergesi olduğu belirtildi.

Öğrenme ve bellek işlevlerinde belirgin bozulmalar

Aysel hakkında KOÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin geniş kapsamlı raporunun detaylarında ise Aysel’in zaman yöneliminde kısmen bozulma olduğu, ayın kaçı olduğunu, yılı yaklaşık söylediği ama hangi günde olduğunu bilmediği kaydedildi. Raporun devamında şu bilgilere yer verildi: “Stroop testinde bozucu etkiye karşı koyabilmeyi hiç yapamadığı, saat çiziminde planlama ve soyutlamayı yapamadığı, atasözü ve benzerliklerde soyutlaması kısmen korunmuş olduğu, ancak ifadelerinde fakirleşme olduğu gözlendiği, görsel mekansal işlevler ile ilişkili yüz tanıması sınırda olduğu, 31 maddeden 18’ini kendiliğinden adlandırabildiği, yeniden yapılandırması belirgin şekilde bozulmuş olduğu, hiçbir şekli kopyalayamadığı, sözel malzemeyi öğrenme ve bellek süreçlerine bakıldığında dikkat alanı daraldığı için 15 kelimelik liste 10’a düşürüldüğü ve 7 deneme çalışıldığı, anlık belleği, toplam öğrenmesi ve uzun süreli bellekten kendiliğinden geri getirmesi belirgin şekilde bozuk olduğu, 10 kelimelik listeyi 7 denemede tamamlayamadığı, ulaşabildiği en yüksek kelime sayısı 6 olduğu, uzun süreli bellekten kendiliğinden geri getirmede kendiliğinden hiçbirini hatırlayamadığı, tanıma listesinde 10 kelimenin hepsinin tanıdığı, ancak yanlış tanımaları da çok fazla olduğu, sonuç olarak kayıt belleği hala korunuyor olmakla birlikte öğrenme ve bellek işlevlerinde belirgin bozulmaları olduğu…”

Yaşamını tek başına sürdürmesi mümkün değil

Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından 12 Temmuz 2021 tarihli kararında Aysel’in hastalık öyküsü ve hastane içerisinde yapılan tetkik sonuçları verilerek, şunlar kaydedildi: “…15/03/2021 tarihinden bu yana Demans tanısı ile tedaviye gereksinim uyduğu (Dozyl kullandığı), Demans hastalığının unutkanlığın ön planda olduğu, hafızayı, düşünmeyi ve sosyal becerileri etkileyen, ilerleyici, günlük yaşam aktivitelerini olumsuz yönde etkileyecek nitelikte olduğu ve buna bağlı ikinci şahısların yardımına ihtiyaç duyabileceğinin olduğunun tıbben bilindiği, kişide saptanan Demans hastalığının kronik seyirli olduğu ve ilerleyici vasıf göstereceği, kişinin takiplerinin üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yapılması gerektiği, kişiye cezaevi koşullarında sağlanabilecek tıbbi destek ve bakımın yeterliliğinde sorun yaşanabileceği, yaşamını bir başkasının yardımı olmaksızın tek başına sürdürmesinin mümkün olmadığı, cezaevi koşullarına bir başkasının yardımı olmadan zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamayacağı, dolayısıyla cezasının infazının ertelenmesi gerektiği, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği…”

ATK hastane raporlarını görmezden geldi

Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 1 Eylül 2021 tarihli raporda ise Aysel’in konuşma hızı ve miktarının normal olduğu, çağrışımlarının düzgün, düşünce ve algı bozukluğu saptanmadığı, dikkati, hesaplaması, muhakemesi, soyutlaması gibi bilişsel işlevleri “kendini kötü gösterme çabası” nedeniyle sağlıklı değerlendirilemediği öne sürüldü. ATK raporunda, “İnfaz tehirini gerektirecek mahiyet ve derecede psikopatoloji saptanmadığı, yer-kişi oryantasyonu tam, zaman kısmen yeterli, yargılama-soyutlama-muhakeme yeterli, güncel bilgiler sorulduğunda doğru cevaplar verdiği, Kovid salgını, sel ve yangın felaketlerini bildiği, Cumhurbaşkanını bildiği, günlük haberleri takip ettiğini ifade ettiği” şeklinde değerlendirme yer aldı. Kurul’un 3 Eylül 2021 tarihli mütalaasında cezaevinde tedavi edilebileceğini kaydetti.

 TİHV’in başvurusu

ATK tarafından dosyaya gönderilen TİHV İstanbul Temsilciliği’nin 30 Eylül 2021 tarihli değerlendirme raporuna da yer verildi. TİHV Temsilciliği’nden doktorların imzalarının yer aldığı başvuruda Aysel’in avukatlarının yaptığı başvuru üzerine ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporu ile KOÜ Tıp Fakültesi ATK Ana Bilim Dalı raporunun incelendiği vurgulandı. Her iki raporda yer alan çelişkilere dikkat çekilerek, “Kişide sözü edilen demans hastalığına yönelik incelemelerin bu hastalıkla ilgili araştırma, tetkik ve tedavisinde uzmanlaşmış bir akademik merkezde yeniden değerlendirilmesinin yanı sıra psikiyatrik muayenesinin de bu alanlarda özelleşmiş ve simülasyonla ilgili bütünlüklü bir değerlendirmenin yapılacağı bağımsız ve yetkin bir birimde tekrarlanması uygundur. Ayrıca değerlendirme sürecinde kişinin hapishanedeki tıbbi kayıtları, psikososyal değerlendirme sonuçları, kişinin birlikte yaşadığı kişiler ile hapishane görevlilerinin gözlemlerini de içerecek kapsamlı bir çevre anamnezi alınması, mümkünse kişinin yaşam ortamında gözlenebilmesi, gözlenemediği durumlarda uygun bir tedavi kurumunda yatarak tedavi görmesi esnasında hastalığa ait objektif bulgular ve kişinin yaşam işlevlerinin etkilenme derecesinin detaylı olarak değerlendirilmelidir” talebinde bulunuldu.

 Hastalığın ilk belirtileri

Aysel Tuğluk’un “hastalığının”  ne zaman baş gösterildiğine dair sorulan soruda Aysel Tuğluk’un, yaklaşık 2 yıldır unutkanlığı olduğunu farkettiğini, “bu gün ayın kaçı’”diye sorup cevabını hemen sonra unuttuğunu, eski olayları hatırlamadığını, cezaevinde odanın içinde tutulmazsa düşme riski olduğunu, 2-3 kez düştüğünü ifade ettiği yer aldı.

Psikogram görüşmesi

Aysel’in psikogram görüşmesine dair, “Dikkatine bakıldığında basit dikkati zayıftır. Geri sayım performanslarında ileri-geri sayımlarda süre farkının oldukça uzaması ve hata sayısındaki artış kişinin mental kontrol ve dikkati sürdürme becerisinin belirgin düzeyde zayıf olduğunu göstermektedir. Bellek fonksiyonlarında Sözel Bellek Süreçleri Testi (SBST,) kişinin dikkat alanında daralma olması dolayısıyla 10 kelime 7 tekrar şeklinde uygulanmıştır. Anlık olarak 4 kelime hatırlamış, gecikmeli serbest hatırlamada kendiliğinden hiç kelime geri getirememiştir. Tanıma yoluyla hatırlama sürecinin test edilmesi amacıyla kelimeler çoktan seçmeli olarak verilmiş; 10 kelimeden 8’ini doğru tanıyabilmiştir. Elde edilen bu skorlar kişinin sözel malzemeyi öğrenmede güçlük yaşadığını; anlık sözel bellek fonksiyonlarının zayıf olduğunu; uzun süreli sözel bellekte ön planda ve aşikar düzeyde dikkate sekonder serbest hatırlama güçlüğü olduğunu; tanıma becerilerinin ise nispeten korunduğunu düşündürmektedir” denildi.

Soyutlama becerisi yetersiz

Psikogram görüşmesinde, Aysel’in yürütücü işlevleri ele aldığında atasözleri ve saat çiziminde alınan performansın ve soyutlama becerisinin yetersiz olduğu ifade edildi. 

 ATK bir kez daha ‘cezaevinde kalabilir’ dedi

 ATK raporunun sonuç kısmında ise 1-4 Şubat 2022 tarihleri arasında yapılan muayenede şu ifadelere yer verildi: “…Suç tarihini kapsayan dönemde ceza sorumluluğunu etkileyecek mahiyet ve derecede herhangi bir akli arıza içinde olduğuna delalet edecek tıbbi bulgu ve belgeye rastlanmadığı ceza sorumluluğunun tam olduğu kanaat ve mütalaamızı bildirir gözlem raporudur.”

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, ATK’nin Aysel, için “Cezaevinde kalabilir” kararı vermesine ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.

 ‘ATK ceza sorumluluğu değerlendirmesi yapmış’

Aysel’in ATK’ye en fazla 3 hafta kalmak üzere sevk edildiğini ancak üç gün içerisinde bilişsel ve belleğe ilişkin testlerin yapılması sonucunda tekrardan cezaevine gönderildiğini söyleyen Şebnem, muayene aşamasında ATK’nin hem mahkeme tutanağında hem de sevk yazısında var olmayan soruya yanıt aradığını dile getirdi. Şebnem, “Mahkeme tutanağında Aysel’in zihinsel durumunun savunma yapabilecek durumda olup olmadığı ve sağlık durumunun hangi düzeyde olduğuna yönelik sorular sorulmuş ancak ATK ceza sorumluluğu değerlendirmesi yapmış. Raporda işlediği suçlara karşı ceza sorumluluğu olup olmadığına yanıt vermişler. İşlediği iddia edilen suçlar Aysel Tuğluk’un sağlık sorunlarının başladığı tarihten çok öncesine ait suçlar. Sağlık sorunları 2018’de başlıyor.  10 yıl önce işlediği iddia edilen suçla yeni başlamış olan hastalığının etkisini değerlendirmek doğru değil. Bundan dolayı ceza sorumluluğu araştırması yapmaya gerek yok” dedi.

Mini mental test sonucu 12 çıktı

Aysel’in belleğine dair hatırlatma, tekrarlama gibi durumların test edildiği ve normal şartlarda 24 ile 30 arası olması gereken mini mental test sonucunun çok düşük olduğuna dikkat çeken Şebnem, “Entelektüel düzeyi yüksek olan bir hasta için 12 çok düşük bir puan.  Aysel Tuğluk avukatlık yapmış bir kadın bu testte düşük puan alıyorsa ciddi bir bellek yitimi ile karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Sadece bu test bile hastalığının söylenilen hafif bilişsel bozukluk olmadığını gösteriyor. Tanı yapılan test sonuçlarıyla uyumlu olmadığını görüyoruz. Rapor bilimsel nitelikte olmadığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.

 ‘Raporda suçların yazılması taraf olmaya işaret’

Raporun bilimsel olmadığını gösteren başka boyutunun ise rapora savcının iddianamesinin konulması, işlediği iddia edilen suçların alt alta yazılması, basında verdiği demeçlerle ilgili vurguların yapılması ve demeçlerin verildiği basın organına ilişkin ifadeler damgalama içermesi ATK’nin bir taraf olma durumuna işaret ediyor” diye belirtti.

 ‘Raporda etik ihlali var’

ATK’nin verdiği kararın tıbbi uygulama hatası olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Şebnem, yapılması gereken testlerin hepsinin yapıldığını ancak değerlendirme aşamasında yanlışlık olduğunu çünkü var olan test sonuçlarının hafif bilişsel bozukluk tanısı koyacak kadar normal bir hastalık olmadığını söyledi. Şebnem, “Tıbbi olarak yanlış değerlendirme bilgi ve beceri eksikliğinden kaynaklanmıyor. Çünkü ATK‘nin  içinde yer alan meslektaşlarımız alanlarında yetkin insanlar. Bu bulguları, belirtileri ve test sonuçlarını bir başkası olsa böyle yorumlamayacaklardı. Oysa biz tıbbi değerlendirmelerimizi yaparken hastanın kimliğinden, işlediği iddia edilen suçlardan, dilinden, dininden, politik görüşünden, sosyal durumundan her türlü özellikten bağımsız bir şekilde ayrımcılık yapmadan değerlendirme yapma yükümlülüğü taşıyoruz. Böyle bir değerlendirmenin yapılmaması etik ihlal olarak tanımlanır” sözleri ile ATK raporunun taraflı hazırlandığına işaret etti.

 ‘ATK bağımlı bir kurum’

ATK’nin Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurum olduğuna dikkat çeken Şebnem, bağımsız olmayan bir kurumun değerlendirme yaptığı koşullarda nesnel ve bilimsel kriterler aranmasının soru işaretlerini beraberinde getirdiğini kaydetti. 

 ‘Devlet intikam almaz’

Hasta tutsaklara ilişkin cezaevlerinde çok ciddi sorunlar olduğuna işaret eden Şebnem, “Ardı ardına cezaevlerinde insanlar ölüyor. Ağır hasta olmalarına rağmen infazları ertelenmiyor. Devlet intikam alamaz, devletin görevi hukukun ilkelerini işletmektir. İnfaz ertelenmemesi, hasta mahpuslara yaklaşımları, sağlığa erişim hakkına tanınması suç niteliği taşımakta. Bunlar yaşam hakkı ihlali kapsamında değerlendirilir. Bağımlı yargı ve Adli Tıp Kurumu ile istedikleri kararları çıkartıyorlar. Onun için avukatlar önceden Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalına ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na başvurarak rapor aldılar. Ama mahkeme tabi ki ısrarla tek bilirkişi kurumu olarak gördüğü Adli Tıp Kurumundan rapor aldı. Yine de avukatların bağımsız bir heyetin oluşturulması için ısrarcı olması gerekiyor” şeklinde konuştu. 

 

/Dilan Babat-Rozerin Gültekin- Jinnews/