Barış Anneleri, Kürt sorununun barışçıl çözümü için 1996’da bir araya geldi, 1999’da beyaz başörtüleri ve gülleriyle Ankara’ya yürüyüşleri ses getiren eylemlerinden oldu.

2005’te Barış Anneleri’nden Müyesser Güneş “Barış İçin 1000 Kadın” eylemi kapsamında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmişti.

Diyarbakır’da 22 yıl önce kurulan Barış Anneleri, bugün İstanbul, Van, Batman olmak üzere pek çok kentte mücadele ediyor.

Perihan Anne de İstanbul’daki Barış Anneleri’nden. 1990’larda köyleri yakılınca İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Perihan Anne, Bianet’ten Evrim Kepenek’e 1 Eylül Dünya Barış Günü’nünü şu sözlerle anlatıyor:

“Biz zaten her gün barışı dillendiriyoruz. Sadece bir gün değil ki… Öyle barış bir günle gelseydi keşke. Bir günde barış olsaydı ama olmuyor bak, tam 22 yıldır sokaktayız. Oturmadık sokak, çalmadık kapı bırakmadık barış için yine de olmadı.”

Bugüne kadar birçok kez barıştan söz ettikleri için polisten şiddet gören Barış Anneleri, “Kürt olsun, Türk olsun, hiçbir çocuk ölmesin yeter artık. Gelin Türk anaları, asker anaları gelin birlikte mücadele edelim” diyorlar.

Bu kadar mı insan insandan uzaklaşıyor?

Perihan Anne, “Bizim ömrümüz yetecek mi yetmeyecek mi bakmıyoruz ki…” diye özetlediği kararlı mücadelelerini, “Bugün olmazsa bir gün olacak, ille de olacak, barış gelecek. Biz hep barışa inanıyoruz” diye anlatıyor.

“Peki Barış Anneleri umutsuz mu?” sorusunu ie Hakan Arslan’ın fotoğrafını hatırlatarak cevaplıyor Perihan Anne:

“Bu kadar emek veriyoruz, yine de barış gelmiyor, sanki biri tekme vuruyor da barış tam gelecekken yere düşüyor. Bu fotoğraflarla da yere düşüyor barış. Bizim yüreğimiz yanıyor. Bak en son olarak Diyarbakır’da bir çuvalın içinde verdiler çocuğumuzun kemiğini. Biz buna nasıl dayanıyoruz? Biz buna neden dayanıyoruz? Herkes anlasa keşke biz hangi acıların içinden geçiyoruz da bu görüntülere rağmen barış diyoruz. “Hangi ülkede bu olmuş? Nerede bu olur? Kargoda kemik veriyorlar aileye. Kaygoyla kemik…Çuval içinde kemik veriyorlar. Orada olsam gidip adliye önünde bağıra çağıra adalet isterdim.  Bu kadar mı insan insandan uzaklaşıyor? Ben bunu anlamıyorum. Barış olursa daha güzel bir ülke olacağımızı da anlatamıyoruz. Biz barış dedikçe onlar ‘savaş’ diyor. Arkadaşlarımız tutuklandı, çocuklarımız parçalandı yine de barış diyoruz. Biliyoruz ki ancak barış olunca bu ülke hepimiz için yaşanılabilir olur, ancak barış olursa…”