Polonya’dan 25 Kasım Mesajı: Evrensel Kız Kardeşlik Özgürleştirecek

Kürtaj hakkı mücadelesinin sembolü olan Polonya’dan 25 Kasım mesajı var: “Birbirimize cesaret vermemiz gerekiyor. Kız kardeşlik hepimiz için gurur kaynağı. Uzun vadeli sürecin sonunda, her bir kadın kendini ve birbirini özgürleştirecek.”
Kürtaj hakkı eylemleriyle gündemde olan Polonya’da Ocak ayında yürürlüğe giren kürtaj yasağına karşı kadınların verdiği mücadele devam ediyor.
Polonya’da kürtaj olamayan kadınlar, ülkeler arası kurdukları dayanışma ağlarıyla birbirlerine destek olurken, kürtaj yasağı nedeniyle bir kadının yaşamını yitirmesinin ardından yeniden sokaklara döküldü.
Polonya’daki kadınları mücadeleye iten nedenlerden biri de İstanbul Sözleşmesi. Polonya, sözleşmeyi kabul etmesine rağmen, son yıllarda “çekilme” tartışmaları da gündemde. Muhafazakar çevrelerin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek için baskı yaptığı, kadın hakları aktivistlerinin ise mücadeleyi sürdürdüğü ülkede yaşanan süreç, Türkiye’yle ciddi bir benzerlik gösteriyor.

Polonya’da yayın yapan Gazete Wyborcza Genel Yayın Yönetmeni Aleksandra Sobczak, kadınların kıtalar arası dayanışmayı büyüttüğü bir süreçte ülkedeki kadınların yaşadığı sorunları ve verdikleri mücadeleyi Mezopotamya Ajansı’ndan Zemo Ağgöz ve Gözde Çağrı Özköse’ye anlattı.

Polonya’da kürtaj yasası meselesinin uzun bir süredir sorun teşkil ettiğini belirten Sobczak, “Yeni başladı diyemeyiz zira Polonya’da komünizm düştüğünden beri bu sorun mevcut. Kimse kadınlara fikrini sormadı ama muhafazakar hükümet 90’larda kürtajın genel olarak yasaklanmasına karar verdi. Yalnızca tecavüz sonucu hamilelikte ve çocuğun sakat doğacak olması durumunda esneklik tanıdılar. Şu andaki otoriter hükümet ise bu opsiyonları dahi ortadan kaldırdı ve bebeğin doğması durumunda çok hasta veya sakat olacağı bilinse bile veya doğar doğmaz öleceği bilinse bile kadınları bu bebekleri doğurmaya zorlayacak yasalar çıkardı. Kadınlar bu durumu bilerek hamileliğin sonunu ve sonuç olarak doğumu beklemeye yasalarca mecbur edildi. Bu kadına şiddetin en ham hali olsa gerek” diye belirtti.

Buna karşı ciddi bir muhalefetin geliştiğini ve yüzbinlerce kadının sokaklara döküldüğünü anımsatan Sobczak, kadınların itirazlarının da eylemlerinin de sürdüğünü söyledi. Eylemlerin sadece büyük kentlerde gerçekleştirilmediğine dikkati çeken Sobczak, “Hepimizi şaşırtan bir biçimde Polonya’nın en ufak köylerine kadar yayıldı eylemler. Daha önce hayatında tek bir eyleme gitmemiş kadınlar dahi sokaklardaydı” dedi.

Türkiye ile benzerlikler

Polonya Hükümeti’nin demokrasi, kadın hakları, insan hakları, LGBTİ+ hakları gibi konularda kesinlikle Türkiye’den ilham aldığına dikkati çeken Sobczak, “Bu anlamda bu iki ülke birbirine çok benziyor. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışı Polonya’nın da bunu yapacağını düşündürüyor elbette. Öte yandan, ne yazık ki sözleşmeden çekilmek Polonya’da çok şeyi değiştirmeyecek, çünkü her ne kadar imzacı olunmuş olsa da, sözleşme uygulanmıyor. Polonya Hükümeti zaten çoktan kadına yönelik şiddetle mücadele eden örgütlere finansal yardım yapmayı bıraktı” diye belirtti.

Sobczak, kilisenin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarındaki rolüne ise şöyle değindi: “Katolik Kilisesi’ne göre evlilik bağı kutsaldır ve dışardan etki altında kalmayacak şekilde korunmalıdır. Bu da evde şiddet gören kadının dışardan yardım almaması gerektiği anlamına geliyor. Çünkü kiliseye göre ‘kol kırılır yen içinde kalır.’ Bu anlamda, evde şiddete maruz kalan kadın, yardım almak için evin dışına yönelirse, bu kiliseye göre evlilik bağını zedeliyor ki bu doğru. Zira şiddet gören kadının boşanmak istemesi daha muhtemeldir ve elbette ki öyle de olması gerekiyor. Yani bu sözleşme Katolik Kilisesi’ni değil kadını koruyor ve bu kilise için son derece kötü bir durum.”

Sözleşme yürürlükte uygulanmadığı için çekilme durumunda ülkede kadınlar açısından çok bir şeyin değişmeyeceğini söyleyen Sobczak, “Bu sözleşme, sembolik de olsa kadınların sırtını dayayacağı bir kayadır. Bu nedenle sözleşmeden çekilme ihtimaline karşı kadınlar teyakkuzda ve mücadele edecekler. Ama dediğim gibi pratikte sözleşme zaten uygulanmıyor” dedi.

Kadın dayanışması

21. yüzyılda gelişen dayanışma ağını kadın hareketi açısından “muhteşem” bir durum olarak değerlendiren Sobczak, “Bu kadını güçlendiren bir durum. Öte yandan Polonya’da kadınlar olarak kazandığımızı söylemek güç. Çünkü kürtaj hala yasak. Ama Polonyalı kadınların yarattığı dayanışma, kız kardeşlik hepimiz için gurur kaynağı. Kadın örgütleri kürtaja ihtiyacı olan kadınları farklı ülkelere götürerek onlara yardım ediyor. Bu anlamda muhteşem bir iş çıkarıyor olsalar da şöyle bir sorun var. Kürtaja ihtiyacı olan pek çok kadının sağlık durumu aslında hastanede tedavi görüyor olmayı gerektiriyor. Hamilelik sırasında komplikasyonlar yaşamış, kanaması ve ağrısı olan kadınları, eğer hamilelik tecavüz sonucu oluşmamışsa, tedavi etmiyor hastaneler. Böyle bir şey olabilir mi? Bu anlamda bu kadınları alıp yurt dışına götüren ve tedavi ettiren kadın örgütleri her ne kadar harika bir iş yapıyor da olsa, kadınlara bu kadar düşman olan bir yönetimde, bizim bu yasağı kaldırmamız gerekiyor. Ama bu örgütlere hayranlığımın tekrar altını çizmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Dayanışma özgürleştirecek.

Sobczak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla ise şu mesajı verdi: “Her şeyin daha iyi olacağına inanıyorum. Kadınların güçlendiğine inanıyorum. Ama bu uzun vadeli bir hareket. Mücadele etmeye devam etmemiz gerekiyor. Birbirimize yardım etmeye devam etmemiz gerekiyor. Birbirimize cesaret vermemiz gerekiyor. Şiddete razı olamayız. Bunun bizim suçumuz olmadığını anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. Bu gibi durumlarda utanması gereken tarafın biz olmadığımızı anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. Eğer bir kadına yardım edebiliyorsak etmeliyiz. Hiç bir kadın birbirine sırtını dönemez, dönmemeli. Biliyorum ki bu uzun vadeli sürecin sonunda, her bir kadın kendini ve birbirini özgürleştirecek.”

/Mezopotamya Ajansı/