Uçan Süpürge Vakfı’ndan ‘Kader Değil Karar’ atölyesi

 İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın hukuktaki önemine bir kez daha dikkat çekmek isteyen Uçan Süpürge Vakfı, “Kader değil Karar” başlığıyla atölye düzenleyecek.
Atölyeye ilişkin Jin News’ten Dilan Babat’a konuşan Avukat Ceren Kurt, “Hiçbir şeyi kadere bırakmayıp doğru verilmiş bir karara bırakarak yeni nesillerle bu inşayı sağlayabiliriz” dedi.  
Türkiye’nin “övünerek” söz ettiği İstanbul Sözleşmesi, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bir gece yarısı feshedilerek, 1 Temmuz’da ise tamamen yürürlükten kaldırıldı. Kadınların en önemli kazanımlarından biri olan sözleşmenin kaldırılması kadınlarda ciddi bir öfkeye neden olurken, ardından 6284 sayılı kanunun tehlike altında olduğu sıkça dile getirilmeye devam ediliyor. Sözleşme ve 6284 sayılı yasanın önemi günden güne kendisini hissettirirken, hukuktaki önemi de bir kez daha ortaya çıktı. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın önemine dikkat çekmek için Uçan Süpürge Vakfı, “Kader Değil Karar” başlığıyla 11-12 Eylül ve 25 -26 Eylül tarihleri arasında stajyer avukatlara online olarak atölye düzenlemeyi planlıyor.
Yarın başlayacak ilk gününde “Toplumsal cinsiyet”, “İnsan Hakları kapsamında toplumsal cinsiyet”, “Çocuk yaşta erken ve zorla evlilikler”, “Yargıda cinsiyetçi dil ve ayrımcılık çalışması” konu başlıkları tartışılması beklenilirken, 12 Eylül’de ise, “Karar yazım atölyesi”, “Kadına yönelik şiddet ve hukuki koruma mekanizmaları” ve “Hukukçu olmak” konularına yer verilecek.
Avukat Ceren Kurt, atölyeye neden ihtiyaç duyulduğuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Sözleşme bütüncül politikalar üretilmesi için önemliydi’
6284 sayılı yasanın iç hukuk, İstanbul Sözleşmesi’nin ise çatı olduğunu söyleyen Ceren, sözleşmenin kaldırılmasından dolayı 6284 sayılı yasanın bir boşluğa düştüğüne dikkat çekti. Ceren, “6284 tehlikede onu da kaybetmemek için her şeyi yapacağız. Sözleşmenin ‘Opuz” kararından doğduğunu biliyoruz.  İlk defa bir devlet, ‘sen vatandaşını koruyamadın diye’ bir devleti hükmediyor. Bunun üzerine İstanbul Sözleşmesi ortaya çıkıyor. Daha önce devletlerin izlenmesi ve denetlenmesi üzerine bir mekanizma yok iken, İstanbul Sözleşmesi’nde 4P (Şiddeti önleme, Mağdurları koruma, Suçluları cezalandırma, Şiddeti önlemek için politika üretme)  dediğimiz olay var. Kovuşturma, etkin soruşturma, önleme, bütüncül politikalar üretme konusunda çok önemli bir sözleşme. 6284’te hem şiddet türlerini çok ayrıntılı bir şekilde ifade ettiği için hem de ev içi şiddeti sadece kadınlar için bütün bireyler üzerinde, genel olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi, soruşturulması, kovuşturulması ve bütüncül politikalar üretilmesi için çok önemli bir kanun” dedi.
‘Sözleşme politik bir malzeme haline geldi’
Altı yıl önce dilekçelerde 6284 sayılı kanunu kullanan ya da İstanbul Sözleşmesi maddelerine rastlamadığını, sözleşmenin kaldırılma tartışmaları ile birlikte 6284 sayılı  yasa ve sözleşmenin ne olduğunu insanların daha fazla dikkatini çektiğini ifade eden Ceren, “Eskiden avukatlar ne talep edeceklerini bilmiyorlardı. Bir kadın eşinden boşanmak istiyorsa ve bunun içerisinde şiddet varsa ‘nafaka tazminat’ üzerine kuruluydu. Ama sözleşmenin içeriğinde talep edebileceği birçok hak vardı ama bilmiyorlardı. Avukatlar, hakim ve savcılar da bilmiyorlardı. Tartışmalar başladıktan sonra dilekçesinde ya da davalarda kanunu zikreden insanların sayıları daha fazla artmaya başladı. Kanun ya da sözleşmenin ne anlattığı biraz daha anlaşıldı. Ama İstanbul Sözleşmesi’nin adının bilinmesiyle, sözleşmeyi bilmek arasında kocaman bir uçurum oldu. Kimse okumadan herkes sözleşmeyi politik bir malzeme haline getirdi. Bu da sözleşmeyi yaraladığı kadar kirli bilginin doğmasına da neden oldu” ifadelerine yer verdi.
‘Sıfır tolerans ile yaklaşılsın istiyoruz’
Türkiye’de hukuk sisteminin değişken olduğunu belirten Ceren, stajyer avukatlara dönük başladıkları projeyi ise şöyle anlattı: “Hukuk dediğimiz şey, hem eğitimsel anlamda hem mesleksel anlamda günden güne bir kalite kaybına uğrayan yerlere dönüştü. Avukatların staj dönemleri bittikten sonra meslek hayatlarına nasıl başlayacağını bilmemesi ya da maddiyata yönelik bir bakış açısıyla mesleğini idame ettirmesi gibi sorunlar birçok şeye sebep oluyordu. Hukuk ve adaleti sağlamak dediğimiz şey ucu her yere dokunan bir şey. Buradaki insan bilinçsiz olunca asıl sorun orada çıkıyor. İnsanlar buna dair bilinçlenip sessini çıkarmaz ise ‘kaderi öyleymiş’ deyip geçiyoruz. Burada ‘kader’ demeyerek hukukçuların eğitilmesi ile doğru verilmiş kararlarla çok daha güzel bir yer hayal edebiliyoruz. Bizim kitlemiz her ne kadar stajyer avukatlar olsa da, stajyer avukatlar, hakimi savcı, siyasetçi oluyor. Bu alan çok çeşitli bir meslek yelpazesine sahip olduğu için bu insanları her alanda yakalamış oluyoruz. Meclis’te bir kanun yapacak kişi de, birinin hakkını savunacak bir avukat, karar verecek bir hakim de, bu tip konulara sıfır tolerans ile yaklaşılsın istiyoruz. Meslek hayatlarına başlamadan bir pencere açmak istiyoruz. Hiçbir şeye kadere bırakmayıp doğru verilmiş bir karara bırakarak yeni nesillerle bu inşayı sağlayabiliriz.”
‘Bütün barolara ulaşmak istiyoruz’
Uçan Süpürge’nin politikasının her zaman daha köktenci ve bütüncül olduğunu kaydeden Ceren, “Kader değil Karar” isimli atölyenin 3’üncüsü olduğunu dile getirdi. Ceren, “Keşke bu işi Adalet Bakanlığı yapsaydı. Bu atölye üçüncü ama asla sonuncusu değil. Bununla her şehre her yere gitmek istiyoruz. Geleceğe dair bir dönüşüm hedefliyorsak bu işin sürdürebiliyor olması gerekiyor. Türkiye’nin her yerinde bulunan bütün barolara ulaşmak istiyoruz. Bu eğitimin devamındaki niyetimiz ise hemşire ve ebelere yönelik yapmak. Eğitimin minvali farklı olsa da oradaki kişilerin çocuk istismarı mağduru geldiğinde orada bulunan hemşirenin ya da ebenin yaklaşımı çok şey değiştiriyor. Bir daha bir daha travma ve aile trajedilerine sebep oluyorlar. Buradaki bilinci döndürmek istiyoruz. Şu anda hemşire ve ebelerdeki erkek sayısında sırf meslek garantisi var erkek artışı var. Tespitlerimizin ardından hemşire ebelerde de karar kıldık. Sorunlara daha bütüncül, daha neresinden tutabiliriz, geleceğe dair daha fazla insana ulaşabilir ve değiştirebiliriz diye bakıyoruz. Şu anda stajyer avukatlarla başladık, hemşire ebelerle devam etmek istiyoruz. Bundan sonra İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaktansa bütün bu bilinçli nesil ile bunları tartışmayacağımız ve hakkımızın daha da fazlasını isteyeceğimiz, peşinden koşacağımız ortam hayal ediyoruz” ifadelerinde bulundu.
/jn/