Gidilecek yol oldukça yolcu da olacak

Ne de ağırlaştı bedenimizin yükü, ne kadar büyüdü yüreklerimizdeki uçurumlar… Dünyanın en güzel, güneş gözlü insanlarından ayrılıyoruz. Her şahadet, karanlıkları aşan aydınlığı çoğalan bir halkın tarihine imza atıyor. Aydınlık ve karanlığın savaşında ne olursa olsun özgürlük inancı, bütün donanımlı orduları bertaraf eden gücüyle hep yeni başlangıçlara vesile oluyor.  

İnanmak insanın anlam arayışının ilk başlangıcını oluşturur. Bu arayışın yolcuları savaşın acımasız ancak kaçınılmaz sonunu bildiği için ayrılacaklardır aramızdan.  Özgürlüğe inancı bilinciyle bu dağlara kazıyarak ayrılacaklardır. Her ayrılış tüm özgürlük değerlerine bağlılık temelinde bir katılımı gösterirken bir sözleşmeyi daha yarım bırakmaktadır.

 Ancak her yarım kalan sözleşme tamamlanmak içindir. Ve bizler sözleşmenin gerekliliklerini yerine getirmenin çabası ile yol alacağız. Her sözleşmeyi gözyaşlarımızla yıkayarak, acılarımızla donatarak inanç ve kararlılıktan hiçbir şey kaybetmeden yoldaşların yarım bıraktığı sözleşmeyi tamamlayacağız.

 Yoldaşların yürek çarpmalarını benliğimizde, ruhumuzda taşıyarak ve onlarla yoldaş olmanın anlamın ve onurunu sürekli yaşayacağız. Yüreğimin en güzel çocukları olan dağ yürekli insanlarla akacağım zamana. Bu hepimizin ortak amacı ve çabasıdır. Hayatımızın en güzel aynı zaman da en acılı bir yanını oluşturan bu gerçeklikler karşısında her zaman onurun yılmaz temsilcisi olmak önemlidir. 

Bu bedellerin onurlu bir barışa vesile olması hem amacımız hem ortak çabamız. Olacaksa bir yaşam onurlu olacak ya da yaşanmayacak demişiz. Dağımızın bu süreçte de tavrı bu kadar net ve keskindir.  Asla bir af dilencisi olmayacağız.

Şimdi hayatımızın diğer anlamlı yanını oluşturan doğaya döneceğim. İnsanın kendisine algısı değiştikçe yaşama, doğaya dönük algısı da değişiyormuş. Şu an sonbaharın renkleriyle donanmış doğa ve tam bir renk cümbüşü. Hayatın tüm renklerinin toplamı, tüm çeşitliliklerin özgür birlikteliğidir doğa.  Şimdi tüm farklılıkları ve çeşitliliği özgürlüğü resmediyor. Özgürlüğün hep bu farklılık ve çeşitlilikten akıp gelen bir enerji olduğunu anladıkça sis perdelerimiz de aralanıyor bir bir. 

Ve insan özgürlüğün hiçte o kadar uzak, bir ütopya olmadığını anlıyor. Özgürlük şimdi ürün veren bu ceviz ağacındaymış, ağaçtan düşen yapraktaymış, sessiz ve derin akıp giden su imiş, kuşların yaşamı müjdeleyen ötüşlerindeymiş, rüzgârın hüznü dağıtan esişinde ve dağlarımı süsleyen tüm kır çiçeklerinin kokusundaymış. 

Hayatın patikalarında her yol alışlardaymış, koşmak, uçmak ve yüzmekmiş, dans edebilmekmiş özgürlük. Yaşam dolu bir gülücükte, yüreğin tellerine dokunan bir türkü ya da bir şiirdeymiş. Bir dost selamındaymış, ırağı yakın eden derin hissedişteymiş. Özgürlük geçmişten an’a, an’dan geleceğe değişerek, gelişerek ilerleyen bir enerji akışıymış. 

Önemli olan hep bu akışların bilincinde ve hissedişinde olarak ilerlemekmiş. Bildikçe, anladıkça doğanın dilini prangaları çözülüyor beynin ve yüreğin. Ve bizler özgürlüğün ne kadar yakınımızda olduğunu anladıkça onunla buluşmanın, var olmanın gücünü daha güçlü yaratmaya çalışıyoruz. 

Bu anlam da uzaklıklarımızı yakın kılıyoruz. Doğanın bir parçası olarak tıpkı onun gibi tüm renkleri kucaklamanın, farklılıkları geliştirmenin ve bu temelde kendimize ve hayatımıza anlam katabilmemizin bilinci ve inancı daha güçleniyor. Bunun derin anlamını ve hissedişini yaşadıkça aramızda örülen anlamsızlık duvarları da bir bir yıkılmaya başlıyor. İnsan kendisine, hayata ve evrene akışı bir başka gerçekleşiyor. Demek ki özgürlük insandan insana, insandan doğaya ve evrene hep bir akışmış. Önemli olan hep bu akışlarda olmaktır. Az, yetersiz ya da bazen hatalı olsa da bu akışlarda yol almaya çalışıyoruz. 

Doğanın koynundan ondan korkmadan, onu ötekileştirmeden tıp kı onun gibi hep yenilenerek zamana yol almanın çabası içinde olmaya çalışıyoruz. Gerilla ve doğa bir bütünü oluşturur dağlarda. Gerilla da bitip-tükenmeyen bir enerji ile hep yol alışlarda olur. Canlılığı, dinamikliği ve romantikliği ile doğanın canlılığına ve ahengine uyum sağlar. 

Tıpkı onun gibi kışın kendisine çekilir. Arınarak yenilenmek için. Bahar da doğa gibi en güzel ürünlerini vermeye çalışır. Ve yolları mesken tutar.  Gidilecek yollar oldukça yolcuların da hep olacağı kesindir.