Sarya Aslan: 8 Mart

Amerika yerlisi Mohawk kabilesinde şöyle bir deyiş vardır; “kadınların ezelden beri bildiği kâinat dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman dünya daha iyi bir dünya olarak değişmeye başlamış olacaktır”.  

Kadın bu dengeyi ilk eli toprağa değdiğinde çözmeye başlamış, doğanın gücünü, sürekli kendini yenilemesini, gizemli varoluşunu keşfetmeye çalışarak doğayla arasında sessiz bir barış imzalamıştır.

Toprağa bir ürün ekmiş, doğa ona bin vermiş, doğurganlıkları, sürekli kendini yenilemeleri ve yaşamsal ritim onları birbirine yaklaştırmış. Erkek vahşi bir şekilde avlanıp doğayı talan ederken, kadın müthiş bir saygı ve incelikle doğanın şifrelerinin peşine düşmüş. Erkek kadını eve hapsettiğini, güçsüzleştirdiği düşünürken, kadın doğayla bütünleşerek özgürleşmeyi, kendini ve evreni çözmeyi seçmiştir.

İlk çağlardan bu yana kadının doğanın dengelerini çözerek bu dengeleri yakıp yakmaya çalışanların karşısında durduğuna tarih tanıklık etmiştir. Günümüzde de doğayla dansı, onunla bütünleşmeyi deneyimlemiş özgür ruhlu kadınların barbarlığa karşı mücadelesi sürüyor. Ve erkek egemen barbarlığı sürdükçe bu mücadele de sürecektir. 

Neden kadınlardan bu kadar korkuyorlar, kadının sadece kâinatı, doğayı çözmüş olduğundan değil elbet. Kadının gücünü biliyorlar temel olgu bu. Kadının gücünden korkuyorlar. Bu güç onların barbar egemenliğini bitirecek bunu biliyorlar. Doğa kadından yana bunu da biliyorlar o yüzden doğaya da düşmanlar. 

Doğanın hikâyesi olan kadınları nasıl bağrına bastığını görüyoruz. O hikâyelerin nasıl yeniden yeniden yaratıldığını hiç son bulmadığını da. Elimizi attığımız her ağaç, çiçeğe durmuş her filiz, her dağ, her taş bu hikâyeleri taşıyor. Ve ne yazık ki birçoğu canları pahasına yazılıyor ve ne yazık ki kanla yazılıyor. 

Kürt kadını kendi varoluş mücadelesini ulusunun özgürlük mücadelesiyle bütünleştirmiş tarihte ender rastlanan bir mücadele örneği vermiştir ve vermeye devam ediyor. Sadece kendisine ulusuna değil dünya halklarının bütününe ilham olan, güç veren bir mücadele veriyor. 

Bu mücadele zemininde kendi özgün yaklaşımı, inadı direngenliği ve duyguları-sezgileriyle Leyla unutulmaz bir hikâye bıraktı bizlere. Düşmanın yüreğine korku salan bir hikâye. Onurlu, kararlı ve tüm güzellikleri içinde barındıran bir hikâye.  

Hikâyesi olan kadınlar özgür ruhlu tanrıçalarımızdır… 

Dünyanın dört bir yanında 8 Mart kutlamaları yapılıyor. Bu yıl Leyla olmayacak kutlamalarda. Doğayla dansını göremeyeceğiz. O soluksuz, inançlı konuşmalarını duymayacağız..Leyla bu 8 Mart’ı Nuda, Sakine, Sarya, ve özgür ruhlu kadın yoldaşlarıyla kutlayacak.

Leyla bu 8 Mart’ta kadınların zılgıtlarında sonsuzluğa karışacak, ruhunu tüm alanlara, halaylara, sloganlara bırakacak. Kadınlar onun sevdiği şarkıları çalacaklar, onun söylediği şarkıları dinleyecek, onun 8 Mart konuşmalarından güç alacaklar…Leyla hep alanlarda, dağlarda olacak. 

Bu yıl Leyla’nın mücadelesi 8 Mart’a daha çok anlam katacak biz her yerde onu görecek onu hissedeceğiz. Leyla, biz görmesek de o nehir boyu saçları ve içten gülüşüyle doğayla dansına hep devam edecek…